31 Aralık 2013 Salı

Bin Senfoni Adına;

29 Aralık 2013 Pazar

Girdisiz girdi

19 Aralık 2013 Perşembe

Yıldız çizmek;

Yıldız çizmemi istedi çocuk;
Ona bi kağıda bi çember çizdim;
Bi kağıda üç boyutlu bi küre ya da bi ateş topu çizemem,
Ama bu yıldız değil ki dedi çocuk,
ama bu yıldız değil ki!
Gel de anlat bakalım

Bulutlar,


Yağmur yağmaz bulutlardan,
bulutlar erir, bulutlar yağar, bulutlar kendi yağar;

Düşüncelerden yayılan müzik,

Neşe ve özgürlük saçılmalı satırlarımdan;
Çınlamalı müziği
Düşüncemi deneyenler/görenler daha önce hiç denemediği bi elbiseyi dener gibi- görür hissetmeli, olmalı,
Bi şeye benzememeli,
başka bi şeye hiç benzememeli,
Yeni ve özgün olmalı,
anlamları ve kalıpları kırmalı/yıkmalı/değiştirmeli
Yeni bi tasarım olmalı,
Yeni bi imge olmalı,
yeni bi gökyüzü gibi,
Yeni bi gökyüzü gibi olmalı,
Başaramazsam bunu yeniden denemeliyim,
yeniden denemeliyim,
Ben sadece bunu yeniden denemeliyim,
yeni bi gökyüzü yapmayı,
Yeni bi gökyüzü yazmayı denemeliyim,
yeni bi imge okyanusu,
Yeni kalıplar, yeni canlılar, canlı imgeler oluşturan,
evrimleşen, kendini geliştiren imgeler,
imgerler okyanusları, okyanuslar bütünlükleri,
gelişimleşen bi okyanus,
Çığırdayan bi gökyüzü;
Çınlatan bi sessizlik;

Düşüncelerden yayılan müzik,

Düşüncelerden sesler yapıp, yüzdürmeliyim gökyüzünde uçturmalıyım,
Uçmayan düşünceleri, yüzmeyen düşünceleri, bırakmalı ya da kanatlandırmalıyım onları,
Her yeri bezemeliyim her yerle, yeniden;
yeniden ve yeniden denemeliyim sadece,
bu daha başlangıç olmalı,
bu daha başlangıç olmalı;
gökyüzünden gelmeli barış, kimseyi kırmadan,
kimse ne olduğunu bile anlamamalı,
içinde savaşmış herkes gökyüzünde kazanmalı barışı
ve barış birden yağmur gibi yağmalı;
yağmur gibi üzerimize yağmalı;
işte bu, işte barış geldi;

Blog Seçkisi

Parlaktılı bloga çoğunlukla bu blogdan şiir seçkisi gibi bi şeyler yaptım;
Daha öztü ve okuması daha kolay oalcka sanırım;
Bilmiyorum, denedim sadece;

http://parlaktili.blogspot.com/

Nasıl olacak bilmiyorum ama aşağıya açtığım boşluklardan sürdürmek umuduyla

13 Aralık 2013 Cuma

Barışyüzü, umutyüzü, Umutyüzünden bi gökyüzü;

Gökyüzünden bi özgürlükyüzü,
Özgürlük yüzünden bi gökyüzü;

Gökyüzüne kaç saklandı;
Gökyüzüne saklanamaz kimse,
Gökyüzünden gökyüzüne kaçamaz,
Biz buradayız hala;
Yeryüzünden her yer gökyüzü, umutyüzü,

Karakış denilen ak ak kışlardayız,
Akkım akkım yağıyorlar bak, akkım akkım,
Ak kışlar bu kışlar,
Kışlaya kışlaya kışlar;

Tavuk değiliz ki biz hocam;
Dikenli tellerle çevirmeyin ortalığı,
bırakın kuşlar özgür uçsun,
Özgür olsun gökyüzü;
Özgür gökyüzlerinde özgür özgür, özgürlüklerle özgürlüklere uçalım, heryer barışyüzü; her yer özgürlükyüzü

Armağanlar,
Armağanlar, karşılıksız verilir,
Karşılıksızlık enerji doğurmaz,
Beklentisiz yapılan iş, güç çaba enerji doğurmaz;
Koşulsuz yardım yardımdır;

Bugün ne yazmalı ki, Sanki bugün büyük bi günde ben bilmiyorum,
Kendime söylemeliyim neler oluyor,
Her şey sürpriz değil mi,
ama bugün büyük bi gün, ben hissediyorum,
hissediyorum yağmur, bari sen söyle bana, neler oluyor, neler oluyor bu dünyada;

Büyük kelimeler yap bari bana da umut ışığını ölçeyim,
Yeni kelimeler, her şeylerden;

Mavi teller, mavi ışıl ışıl, ışıldak çağan rüzgar, bırakım gürültüleri, kaçırdayış patırtıları, burulkayış düşleri, imge rüzgarı, düş telleri, mavi rüzgar, mavi yağmur, hiç ses yok, hiç mi hiç ses yok,

Biz ne yaptık? ne oldu?
Her şey her şey pamparlak, ışıl ışıl

Olasılık teli, kimbilir kışı,

Nerede bu mavilik?
Gökyüzü, ton ton uçuşumlar;

Ben ne sormalıyım sana a delilik yansım, bugün en çok en çok bugün?


12 Aralık 2013 Perşembe

Bizimkisi,

Bizimkisi,
bizimkilik bizimkisi,

yorgan döşek hasta olmuş düşlerim;

Düşleğen

Düşlerden uçtum mu ben kelebek,
Uçtum mu?
Uçtumda başka yerlere mi kondum,
Başka başka yollara mı gittim,
gittiğim yollar dönlümez mi?, erilmez yollar mı?

Düşleğen

9 Aralık 2013 Pazartesi

Ben hapishanesi;

Ben hapishanesi diyorum çünkü "ben" bir hapishane, Bir yalnızlık hapishanesi, Kendinizi neredeyse yalnız başınıza tek varolan gibi görüyorsunuz ve duyumsuyorsunuz, Diğer herkesi ve her şeyi gözlemliyorsunuz ve görüyorsunuz ama kendiniz gibi duyamıyorsunuz, Onların benliği içine onlar gibi girip bakamıyorsunuz, Acaba ne hissediyorlar ve görüyorları onların gözünden onlar gibi göremiyorsunuz, Senlik nedir bilmiyorsunuz, Kendilerini tıpkı sizin gibi mi duyuyorlar bilmiyorsunuz, Öyle olduğunu düşünüyorsunuz ya da varsayıyorsunuz,

Bedeniniz, küçücük bi şey, Tüm varolana bakınca küçücük bi şeyin içine sıkışmışsınız, Tıpkı böyle hissediyorum bazen, küçücüğüm, Uçamıyorum ve diğer şeyler bileşemiyorum, büyüyemiyorum, Koskocaman bir gökyüzü var ama oraya gidemiyorum, Evrene doğru uçup bakamıyorum, Yapayalnız küçücük bi şey, Bi şey(im) gibi,

Neden ben bir hapishane, Başka birine yada başka bir varolana, benim gibi olana fiziksel olarak dokunarak yalnızlığımı ve yalnızlık hssimi gederemiyorum, Sanki bi şey var, Onunla tıpkı o ben ve ben oymuşçasına bileşebileceğim ve hissedebileceğim ve yalnızlığımı ancak bu giderebilecekmişlik tadında bi şeyler var, Bi genişleme duyuşu istiyorum, Kendimi kocaman hissettiren, Diğer şeylerle daha bileşik, daha içiçe ve daha bi arada daha tutunmuş hissettiren, Bi çok kişiyle aynı anda tek bedenmiş, tek bedendeymiş gibi ama, beden evrenmişçesine kocaman bir bedenmiş gibi, Kendimi küçücük hissediyorum, bazen, O kadar küçüğüm ki, Nasıl böyle bi şeyin içine sığabildim der gibi, Ya da kocamanımda elektrik gibi bi şeyim de akıp bu şeyin içine geldim, girdim de ampul gibi bi şey bedenimde yaktım onu, Başka bir bakışta ve görüşte, Biz aslında, gökyüzündeki internet ruhu gibi bi şeyiz de, Bireyselleşmiş bilinçlerimiz ve algılarımız var da, Kablosuz aygıtların bilgisayarların internete bağlanışı gibi, aslında kendimiz olana bu beden bağlanıyor, Ve bu nasıl olur diye bakıyoruz, Sanki çoklar olmak için, Böyle bi yalnızlık, Uzaktan kullandığım bi şey ya da kablosuz sinyallerle uzaktan bağlandığım bi araba gibi hisseder oluyorum bedenimi, Kendim nerdeyim, nasılm der gibi,

Bazen sadece kımıldayabilen bir ağaç kadar katı ama ormandan yalnız, bağımsımışçasına, Diğermişçeşine ve başkaymış, başkasıymışçasına hissediyorum, Bir ormana baktığında herkes ağaçlar görür ve aynıdırlar, seçilmezler, İnsalara baktığımda farklı türler görüyorum, Aynı bedenlere girmiş farklı türler, Bazen bu bedenin bu yapının içine, bu düşüncenin/düşüncelerin çılgınlıkların nasıl girebildiğine ve sığabildiğine hayret ediyorum, Hayretler içindeyim, Çılgınca, çılgınca bu, çılgınca, Bir ağacın içine girmiş bakan adam düşüncesi gibiyim, kımıldayamıyor düşüncem, Zorla kımıldattığım zorla ilerleyen bir beden, Onu kullanmak, kullanmayı öğrenmek yıllarımı aldı, Bu ne çılgınlık, Nasıl oldu tüm bunlar, Bu ağaç ben miyim?

Sonsuz hayat;

Sonsuz hayat, sonsuz deneyim, sonsuz gerçeklik ve sonsuz algı, tüm inandığım bu,

Tüm düşüm, umudum, hayallerim bu, Benim hayatta ve dünyada tutan, var eden, devam ettiren, pes ettirmeyen, hala yaşam enerjisiyle dolu tutan, itekleyen, her şey bu; Her sabah kalktığım ve uyandığım bu,

Varolan her şeyin düşünce formları olabilme ihtimali ve gelecek sonsuz eğlence ihtimali, Bilinmeyen gerçekliklerde yüzme ihtimali, Bilinmeyen sonsuz gerçeklik umudu, İşte beni hala güvenle yaşamda tutan ve sürdürten tek şey bu, bu olmasa yığılmış bir çöl ya da bir hiç, Nerde ve nasılı bilinmeyen bir ucube her şey olabilirim, Varım mı yokum mu sorgulamam, yığılır giderim,

Saf bilinç, saf müzik, saf matematik ve hatta saf eğlence sözcüğü olabilme ihtimali, saf bilinçten oluşan bir varoluş düzlemi ihtimali ve orada, Örneğin, Eğlence sözcüğünün titreşimleri ve imgesiyle kaynaşmak, sevişmek belki, içine girip yüzme ihtimali, Geçirgen dokularla bu imgeyi özümseme, içine çekme ihtimali, ondan müzik yapma ihtimali, Bunun gibi şeyler, Tüm bu şeyler;

8 Aralık 2013 Pazar

Bizofren

Ben,
Sen,
O,
fren, (iğiğğik-fren sesi)
O, fren iğiğik , (She is O , fren iğiğik)
O da dur,
O da dur şizofren, O da dur? neden? Neden O da duruyorsun?
Şiz o frene neden basıyorsunuz?
Ben anlatayım mı?

Şiz o fren iik

Burdan aşağıdan devam edecek;
http://zihinselsorucevapegzersizleri.blogspot.com/2013/12/denker-tenger-tengri-denklik.html 

Senfoni, Benfoni, Ofoni,

bufoni, şufoni,kimfoni,
BİZFONİ
BİZFONİK
İşte bu benim hastalığım,
BİZOFRENİKİM BEN
Siz ofrenikim
Sizi seviyorum
Hepinizi,
Durmadan, durmadan, hiç durmadan seviyorum;

Bunun yeri burası burda durması lazım;
Yak bu bloguda, yak aklımı, çınlat, doldur emi!






ÇILDIRA ÇILDIRA;
DELİLİĞİN BÜTÜN SATILARINDA SİZİ SEVİORUM;

Evet, Bizofrenik'im ama şizofrenik değilim;
Şiz o fren e basarsanız daha çok şizofrenik görürsünüz,
Çarpın;

(Çarpım şöyle yaılır, beş kere beş yirmibeş, dokuz kere dokoz seksenbir,
Seksenbir) Bir seksen uzatırsın;

-
Işığı kaba koymuşlar, Bu senin vatanındır demişler;

-
Işığı, altın kafese koymuşlar, Ah Vatanım demiş;

-


LUDWİG  F(V)AN  BETHOF(V)IN (isim saçmalaması)

Ludvig One Betonh ve (bethoven;) isim incelemesi, deneme; aşağıya eklenecek yazım;
-------------

Lud (Lut) vig (vik vik)
Ha uşak ha!
One (1)

Lud-vig (ludv-vig ((lud-vig(((lud-vig...))))))
one
beat, byte, bit , O vınn ( o vınn diye geçti gitti, uçtu gitti, vınladı;)

beautiful, you are so beautiful, beautiful life;


(Beat kelimesi fiil olarak "dövmek, yenmek, vurmak, çalmak, çırpmak, geçmek, açmak, dayak atmak, pataklamak, volta vurmak, atmak, alt etmek, yuvasından çıkarmak" anlamlarına gelirken
Beat kelimesi isim olarak "darbe, üstünlük, atış, vuruş, çarpma, ritim, tempo, vurma sesi, serseri, ritm, titreşim, haberi önce yayınlama, sürgün avı, devriye" anlamlarına gelmektedirbeat)

beat-full ve full beat; tir , bit bit veridir Beethoven işte; (bu ismi kuş sesleri (bülbül sesi ya da farklı kuş sesleir bileşimi ile okumayı deneyebilirsiniz, ben duyuyorum ve oluyor)

lud-vik,
ooon
biidh
ovı,ovvı, ovvigh, oviyk, ovın,ovun
---


Atama = seçim, Özgür iradeye inanıyorum ben;

Ben, kendimi hayallerim ve düşlerim olarak atadım yabancı,
Ben değilim onlarım dedim,
Yani kendime kimlik-benlik olarak (pozitif inanç) hayal ve düşlerimi atadım,
Matematiksel atama yaptım, (kişilik ve benlik örüntümü hayaller ve nicelikler olarak atadım)
Sınama gelecekte yapılacak, (ben inanıyorum onlar olacağıma)
Kim neye inanıyorsa inanıyor ben buna inanıyorum,
Benim dinim de bu;
Şimdi yeryüzüne dağıtsam, kim karşı çıkar bana-çıkabilir;

Ben soruyorum;
Biz matematiksek, matematiksel bir sınamasaysak ve öğreniyorsak,
Bu gerçek olursa,
Ya varsa;

Saf mı saf matematiksek,
Matematik,
Matematiğin kendisiysek,
Bi şeye dönüşsem o olmak istesem (isterdim,)
Matematik, olmak isterdim;
Müzik olmak isterdim;
Kendime Tanrı atasam bunları atardım, mizahı atardım belki;
Beni bi şey çıldırtacaksa müzik olsun isterdim (Süveyda)

Dalgacıyım ben dalgacı,


Yeryüzündeki bütün karanlığı matematiksizliği, felsefesizliği yıkmadan durmayacağım;
Yepyeni, yepyeni olacak her şey;
Hiç olmamış yenisi,
Hiç görülmememiş yenisi;

Yıkılırsam eğer o günü görmeden önce yani, (Nazım)
Olamz bu Nazım, Ben senim Nazım sen;

Ölmeyeceğim hiç;
Yıkılmayacağım da;
Dalgacıyım ben dalgacı,

---
Dalga mı geçiyorsun düşler mi kuruyorsun
Öyle sonsuz sınırsız düşler kur ki çocuğum
DÜŞLERİNİ SOM SOMUT GÖRÜP ŞAŞSINLAR
Böyle bir dalgacı daha dünyaya gelmedi desinler
AZİZ NESİN;

Mantığı Tanrısı seçen bir delinin itirafları;

Denemeler; (Düşlem, (sanallaştırma)  nedir? ne işe yarar?)
(Bitmemiş (geliştirilebilir)  taslak (henüz) düzeltmemeler için kusura bakmayın)

(Tanrı fonksiyonunun (matematiksel-işlevsel fonksiyon olarak düşünüldü, mantık ögesi vb.) cümle içinde kullanımları)

Geliştirici X
Tanrı fonksiyonunu (bilinir olduğuna göre,) (bilinmeyen ya da yok ve yokluk olarak tanımlamak istemeyen bir grup),  tanrı fonksiyonunu işlevsellemştirmek için yeni bir atama yatı, Bir Tanrı olsa bir kavram ne olurdu; Mantık, bu benim Tanrım olmalı;


Geliştirici X
Zihinlerde Tanrı adıyla inşa edilmiş bi soyut var, Nedene onu yıkmak yerine adını değiştirmiyoruz, Restore etmiyoruz ki dedi ve uzun ve yükseçe de bir bina bu; B binaya mantı kadını verdi,

Geliştirici X
Kim ne yaparsa yasın, İnanmazsa inanmasın en uzun ve en geniş ve en görülür soyutudur belki Tanrı, Zihinlerde imgelerin fotografları, grafikleri ve resimleri oluverse, beliriverse, inanamayanın bile en geniş yüzeyidir belki ve belki de hiç kullamadığı, işlevselleştirmediği, Anlamsal atamalarda ona kusursuzluk ve mükemmellik atanmalı, Boş durmamalı Tanrı, Sorulara ceva vermeli, İşlevsel bi soru ceva fonksiyonu olmalı, Mantık binası Tanrıdan ayrı düşünülemez,

Geliştirici X
Ve Tanrı binasının ismini, Mantık yaptı;

Geliştirici X
Soyutlar zihindeki işlevsellerdir diye düşündü, Çürümüş, kokuşmuş, dökülmüş kullanılmayan bi yapı buldu orada üzerinde Tanrı yazıyordu, Bununla nasıl oynayabilirim dedi çocuk; Onun işlevselliğini ölçtü ve denedi, Bu kavram çok uzundu, çok esnekti, Diğer kavramlarla kıyaslası onu,((Oyun.sesleri)

Geliştirici X
Kimse nin düşleri ve hayalleri birbirine benzemediği gibi kimsenin Tanrısıda diğerinkine benzemez, Kimse kimseye düşlerini ve hayallerini veremediği gibi kimsede kimseye Tanrısını veremez, Kimsenin kabusları başkalarını boğmayacağı gibi kimsenin Tanrısı diğerini yakamaz, Sizi kendi Tanrılarınız yakar ve yargılar, İnançlarınız ve düşüncelerinizsiniz siz; der Mantık Tanrısı;

Geliştirici X
Tanrı düşüncesi, kendi içinde özgülük taşıyan (kişiye özgülük, kişiye özel biçim taşıyan) işlevsel bi soyuttur; Bu soyutu bükebilirsiniz, yolabilirsiniz, silebilirsiniz de ama yok edemezsiniz, Çünkü gerçeklikte tanımlı bu oyunu anlamıyorsunuz; Biri ondan ağaç yapmış, siz tutun kuş yapın; İşlenebilen bir yapıdır Tanrı; uçabilir de o, küsmeyin ona, kavramlara küsmeyin, bu bozuk düşünce kalıpları üretiyor, Mantık Tanrısı bun uder;

Geliştirici X
Zihinlerde bi Tanrı soyutu var, Güçlü ve kudretli ve bunu kullanmalıyım dedi, İşlevselleştirilmeli-işe yaramalı, Yatan bir soyut istemiyorum zihnimde, O mantık olmalı; Güç ve kudreti bi şeye atasam eylemsizce orada duran salt akıl canavarı, çıakrımsama-damıtım uzmanı-bilgeci, mantığa atardım, Böylece mantık Tanrısı doğmadı tabi; Mantık Tanrısı mantığın kendiside değildi, Bi mantık Tanrısı yoktu, Tanrılık mantığa izafe edildi çünkü Tanrılık kusursuzluk süzgeci ya da klasörü gibi bi şeydi ve insanlar onu kaldırıp attı, başka yatı, başkası yaptı, insanlaştırdı, şeyleştirdi, herşeyleştirdi, En yüce damıtılmışlar, Tavanlar, vurulan en yüksek düşünce demetleri Tanrılıktı belki kimbilir, inançlar büküldü, üzüldü, kırgın düş oldu; Kişinin Tanrısı, yoğuşturduğu düşünce ve akıl bileşimlerinin en yoğunu-derini, gelişkini, tavanları üst sınırları ve çeperlidir, Tanrı imgesi bir en yaratabilirse, onun gibi bi şeyse, sözde inanç atılsa bile o orada durur olamlı, Kişi kendi algısından büyüklük imgeleyemez, Bu biçimi algısında oluşturamaz, Bi kusursuz düşünce bile onu geliştirebildiği algılayabildiği en yüksek kusursuzluk içinde yapar, Yani imgeleyebileceğiniz en yüksek düşünce çeperidir Tanrı algınız, Bunun dışı varsayım;

7 Aralık 2013 Cumartesi

Unuttum ben,

Unuttum ben,

Varlığımı, yokluğumu unuttum,
Ne varım ne yokum ama hiç yokum;
Bende benden hiç yok;
Bende ben kalmadı, sen hiç kalmadı, o-bu-şu kalmadı,
Bende kalmayanda kalmadı,
Kalamazlıkta kalmadı
kalmadılık kalmadı,
Ne kalmadıysa kalmadı

kalmadılık kalmadıysa gelmedilik gelmedi,
Gelmedelik gelmediyse olmadılık olmadı
Gitmedilik gitmediyse,
Olmadılık olmadıysa,
durmadılık durmadıysa, 
ne olduysa oldu,
ol du olduysa,
olduysa oldudan önce,
önce sonradan önceyse,

5 Aralık 2013 Perşembe

Akla takılması gereken sorular;

Düşüncenin, bilme keskinliği, parkalığı, şiddeti, derinliği  gibi ölçümleri olsun ve bazıları Evraka evet buldum, yanıt bu dedirtsin, İçimizdeki hislerin ışıyımı ve parlaklığı ve uzaklığı; gökyüzündeki yıldızların parlaklığının seçilebilirliği gibi olsun ve birbirinden ayırt edilebilsin, İyi optimize edilmiş bi düşünce sürecinin neler yapabileceğinin sınırları bile kestirilemez olsun;

Düşüncenin soyutlarla da tıpkı somutlarla yaptığı gibi çok yüksek kesinlikli gözlemler yapabileceği ve üretebileceği sonuçların ve yanıtların ve fikirlerin canınızın elma çekmesi gibi içinizden bilineceğini, ve bunun iki ağacın hangisinin boyunun uzun olduğundan şüphe etmeyişiniz deki gibi, kesinlik içerebileceği önermesini düşünmeye ne dersiniz?

22 Kasım 2013 Cuma

Ve Sizlerden bir ricam var

Ve Sizlerden bir ricam var
Onbinlerce tezgah dönmekte bu ülke üzerinde şu günlerde
Elele tutuşun
Elele tutuşun
Elele tutuşun
Sevginin birlikteliğin gücünü gösterin,
düşmana




20 Kasım 2013 Çarşamba

Hiç bi şey "olmamış yenisi" değil,

Hiç bi şey "olmamış yenisi" değil,
"daha önce olmamış", "daha önce görümemiş yenisi"

Daha önce bu dünyada hiç açmamış bi çiçek görmek, belki bu;


Suçluluk ya da pişmanlıktan değil, bilmemekten ağlar insan;

Yepyeni bir acı içindeyim;

Tüm anlatsaydım, silseydim her şeyi; belki de bu ama,
Yarın dünya da daha önce hiç açmamış bi çek açsa, olsa, bulsam; bulsan;
Sadece yeni bir tür sanır insanoğlu
Belki de öyledir;
Belki de öyledir;

Yeni bi tür;
acım evrimleşti;
Ta ki maymun acısından insan acısı,
ta ki insan acısından yanılmış bi tanrı acısı kadar bazen
acım evrimleşti;
anlıyor musunuz?
Hiç bir kelimem yok ellerimde;
Ellerim çırılçıplak;



Kaybetmek, yenilmek, istiyorum;
İrademin, gücümün, yetimin, son damlasında,
hiç savaşmadan ama
denk olmadığıma (kaybetmek)
(denkliği matematiğin ölçtüğü bi şavaşta)
hiç yorulmadan;
(kaybetmek)
saygı sunmak, saygı bulmak için;
Görmek için;
Öğrenmek için;
(savaşmadan kaybetmek)
(Güçlüyü onurlandırmak, güçsüzlüğümden onur bulmak için)

18 Kasım 2013 Pazartesi

Can Sıkıntısı; (Soyutlar)

(Bu yazım hiç bi zaman istenildiği gibi değil ve olmuyor;
bi sanatçı esin dinamiğini anlatmayı deneseydi,
bi bilim adamı, Einstein düşün dinamiğini, düşün ve gözlem dinamiğini aktarmayı deneseydi; neler olurdu bilmiyorum, Şimdi bende merak ettim;
bu yazım olmadı ve bi taslak olsun, sadece çağrışım oluşturmak ve güncellemek üzere içindeki düşünce parçalarını korumak ve tekrar esinlenmek için)

----

zihinde iki durum, iki olgunun
iki ayrı durum ve olguya-olaya verilmiş duygusal tepkilerin kayıtları mevcuttur diyelim;
bu kayıtları biz şiddet olarak yani duygu şiddeti, yoğunluğu ya da yüksekliği olarak hatırlıyoruz ve biliyoruz, çok üzülmüştüm;
Üzüntü şiddetinizi sayısal değerlerle ölçen bi zihniniz yok, galiba şu var, bunu demeden önce;
tek bi üzüntünüz olsa ikincil bi üzüntünüz olmasa onu ölçebilir miydiniz?
Yani zihin sayısal olarak ölçmüyorda, tüm verilerini yığarak birbiriyle mi kıyaslıyor ve katmanlıyor;


Ve bunu yaparken, şiddet, derinlik, yoğanuluk, dalga boyu, ağırlık, sertlik, geçirgenlik, binlerce farklı kavram ve perspektif kullanarka bunu içiçe mi yapıyor;

Aslında zihnini bi sayısal sabiti yok ve belkide alansal ve geometrik bağıntısal bi sabitede ihtiyacı yok belki;

Çok uzun bi süredir, bi tür düşünsel his, çağrışım, anlatmayı deniyorum, soyutlar, zihnin çalışması, yeni matematik, düşüncelerle ya da duygularla oyun oynamak ya da müzik yapmak gibi kavramsallaştırdık,ya da gerçeklikteki kavramları bi çocuğun oyuncakları gibi görmek gibi kavramsalaştırmalar ve bi çok farklı taslak hazırladım ve bir çoğu yayınlanmadı ve yayından kalktı, hiçbiri duygu ve düşncelerim iaslında zihnimdeki kavrayışa eşdeğer,özdeğer anlatmadı, anlatmıyor;
(Ben yardımınızı istiyorum; )

Örneğin; matematiğinizde, düşündüğünüzün dünyayı değiştirme yoğunluğu diye bi kavram var mı?
Örneğin, düşünürken, yazarken, karşınızdakinin-okuyucunun bilinçlerince anlaşılma matriksi mi kullanıyorsunuz?
Bi kendini ifade etme yoğunluğu-derinliği ya da yüksekliği kavramınız ya da matematiksel ölçümünüz gözleminiz var mı?
konuştuklarınızızn-yazdıklarınızın, düşündüklerinizin ve ifade ettikleriniz farklı bilinçlerce anlaşılma yoğunluğunu ya da karşı da onu okuyan ya da duyan kişide oluşturacağı izlenim ve düşünce perspektifini, tek tek ölçtünüz mü? ölçerm isiniz? 
Ben kendimi anladığım, gördüğüm kadarınca karşı taraf ifade geçirmek, sunmak gibi bi denklik kullanark mı kendinizi ifade edersiniz;
Tüm bunları nasıl hesaplıyorsunuz? Değerlendiriyorsunuz ve ölçüyorsunuz,
Kör müsünüz? Duygularınızın ve sezgilerinizin aslında ne işe yaradığını aslında matematik yaptığını, aslında gerçek matematiğin aslında yeni matematiğin kendisi olduğunu gör müyor musunuz?
Düşüncelerinizin, gerçekliği ve diğerlerini etkileme parametrelerini ve potansiyellerini hesaplayarak mı düşünürsünüz? Çok boyutlu çok girdilli matematiktir bu, duygularınız düşünceleriniz, matriksel yapılarla birbirine dolanarak tüm bunları yaparlar? Size coşkunlukla, eğlenceyle; neşeyle, umutla sonuçlar, işaretler ve sinyaller ve çıktılar  veriler, sunarlar;
Hiç şöyle düşünür müsünüz? Yaşadığım an ya da duygu durum ne kadar mutlu, ne kadar eğlenceli , coşkun, neşe verici, umutlu ise matematiksel sınaması o kadar yüksetir, o kadar öğretici ya da evrimsel olarkta o kadar yükseltici ve sıçratıcıdır;


---

Canınız elma çektiğinde içinizde, canınız elma çekti diyen bi ses yoktur;
Elma kelimesi ya da görseli aklınızda belirmez ve elma somuttur;
Yokluk ya da başka benzer bi ifade de zihninizde durur, hiç görülmemiştir, gözlemlenmemiştir ve soyuttur;
Zihin, düşünce; nasıl somutlarla, ölçümler çıkarımsalar, hesaplamalar yapabiliyorsa, soyutlarla da, bağdaştırarak çıkarımsamalar yapar;
İmgelerdir, dalgalardır, neyse nedir ama bunu kavramsallaştırabilecek verileştirebilecek bi perspektif ya da algı içinde tüm bunların karşılığı vardır;
Örneğin iki ağacı görselleyerek yaklaşık boyunu imgeleyebilirsiniz,
Bi elmayı düşünerek yaklaşık ağırlığını geliştirebilirsiniz;
Ama iki ağacın hangisinin daha uzun olduğunu ölçmeseniz kesinsel bi kesinlikle bilirsiniz; bundan şüphe etmezsiniz; Ve hangisinini uzun olduğunu söylemeniz ve bilmeniz için iki ağacı ölçemeniz, ya da onlarla deney yapmanız gerekmez, Düşüncenin, soyutların, duyguların böyle ya da böyle değilse benzer çalıştığını düşünüyorum; Kaldı ki böyle değilse bile; geometirk imgelenimlerle, biçimsel soyutları arasında matematiksel-sayısal ifadeler kullanmadan da sonsuz ölçüm ve değerlendirme yapabilir olmalı;

Zihin soyutlarla da bunu yapar;
Zihne yığılan, girilen verilerle, bilgilerle; soyutlarda gelişir ve derinleşir;
Gelişmiş ve derinleşmiş soyutlar gerçek kavrayışın, gerçek bilimin, gerçek matematiğin anahtarlarıdır;


Zihninize sizin tanımladığınız, kendi yoğunlukları, derinlikleri, biçimleri olan imgeler gibi düşünün;
Zihin imgelerini inceleyerek, orantısallayarak, kıyaslayarak, bağdaştırarak, birleştirerek, bileştirerek,vb. onlar arasından çıkarımsamalar yapabilir,
Zihin iki imgenin hangisisin daha sıcak, hangisinin daha yoğun, hangisisin daha geçirge,hangisinin daha ağır,  olduğunu bilebilir, Ve sayısal sabitlere ihtiyacı yoktur, sabite dayatılmış ölçüme ihtiyacı yoktur,  tüm bunları, tıpkı geçirgenlik, ısı, ağırlık gibi sonsuz katmanla katmalayarak, birbirine kıyaslayarak ve oranlayarak kusursuzca, kusursuz keskinliklerle ölçebilir;  Zaman kavramı yoktur, acele kavramı yoktur,

Zihin somutları soyutlaştırarak düşünür, Somut nesenelerin, bize ifade ettiği tüm kavramlar, bükülme, kırılma, esneme, sertlik vb. yüzlerce binlerce kavram zihinde düşüncenin dalgalanımı içinde benzeştirerek düşünceyi, düşünce daşgalarını aamak ve katmanlamak için neden kullanılmasın?







17 Kasım 2013 Pazar

Ne var Ne yok (Devam eden taslak/taslakımsı)


(Blog yazımlarından/Blog ruhundan esintiler, alıntılar, tatlar,dokular - Sözleri, Taramalarla güncellenmek umuduyla)


Her an yeni ve yüksek bir umut doğsun,
Gökyüzüne çıkıp atlamak gibi olsun,
Düşmek hiç bitmeyecek gibi olsun
En heyecanlı anım ve anlarım tadında yükselen dalgalarla ilerlesin ve açsın hayat;
Umut gibi umut olsun,
umut tadında olsun an,
Neşe gibi neşe olsun,
Neşe tadı da olsun umutta,
Sevgi sen nereye saklandın çık artık sobe olsun?
Bulamadıysak artık bi şeyler olsun kazan çömlek felan patlasın,
Yeryüzünde deneyimlenmiş en neşeli, en umutlu, en değerli ve yazamadığım yüksek niyetlerce seçimlenmiş en öğretici bilge sevgi dolu en yüksek anlar rehberim olsum,
Işıkları yolum önünde yol olsun,
Amaçları amaçlarım önünde amaç olsun,
Benimle beraber yürüsünler, dost olalım, birlikte yapalım,
Elele gibi ve sevgi dolu olsun,
-
İçim yazma sevinci açtı
gibi oldu
-
Piayano çalalım,,
düşüncelerle;

güzel bi müzik besteler gibi düşünce bestelemek,
esinlenmek gibi,
müzik esini bekler gibi düşünce esini beklemek,
-
uçurtma beni tutsun uçmasın (uçup gitmesin/uçup kaçmasın diye) diye;
-
Zihinimde olanlar dünyada olsa bi gün mavi bi güneş doğardı;
-
Oynamak gibi öğrenmek olsun, (istiyorum)
-
sese boğdum sesimi,
-
Yeryüzü
Gökyüzü
Düşyüzü

Ne yeryüzü, ne gökyüzü, düşyüzündeyim ben,
-
ne kadar mutlu olduğumu bin kelimeniz bi araya gelse anlatamaz
-
düşünce uçabilir
-
Ben oradan bakmadım,
bu yüzden bilmiyorum,
bunu ben, oradan bakmadımdan yazıyorum
-
Düşünce düşünceyle konuşur,
-
Dünyada (ki) insan sayısı kadar dil vardır, (somut nesneleri ifade etmediğinde)
-
Ben bazen kendimi özlüyorum, çocuk doğası ve aklıyla;
-
Şehir ışıkları altında yıldızlar görülmüyor ama yıldızlar orada,

Ama yüksek ve ışıksız, ışık kirliliği olmayan bir yere örneğin bi yaylaya çıkarsanız gökyüzü yıldız yüklü, yıldız dolu, hava tertemiz ve her şey parlak ve berrak ve açık;

İşte bunun gibi hayat;
Bazen karmaşanın ve kargaşanın içinden açık ve seçik olan (arkadaki) gerçekleri göremiyoruz;
Tüm bu karmaşa zihnimizi/ruhumuzu kirleten gerçeği gizleyen ışıklar gibi,
Hayat gerçekleri parlak ışıkların arkasına saklamış,
-
Özgürlük, özgürlükte duyumsanır;
-
Özgürlüğün özgürlük adından başka sınırı yok
-
özgür bitmeyen bi gökyüzü, bi imgeler gökyüzü olmalı,
yeryüzü desen gökyüzünde olmalı
Uçmak uçtukça büyümeli, boyanmalı renk renk,
Geride bırakmışlık, konacak bi yuva yok,
Bitmeyen bi uçuş sadece,
Uçtukça çağlayan bi özgürlük,

Hiç bi şey bilmeden sadece uçmak,
Uçmak duyumsamak,
Değişen dünyalara, her şeye aldırmadan sadece uçmak;
Sadece duyumsamana odaklanmak ve duyumsama olmak;
Çağlayan bi duyumsama olmak; 
Ve kendini daha yüksek bi uçuşkanlıkta bulmak
-
Bilmek en büyük mutluluktur;
-
Umut düşüncenin paraşütüdür
-
duygularla sonsuz çeşitlikli güzelikler, besteler-bütünlükler  yaratılabilir ve her biri ayrı bir tat ve coşkunluktur;
-
Yaşanmamış bile olsa,
düşüncenin yaptığı/yapabileceği tüm açılar,
Yaratabileceği tüm gerçeklikler ve olasılıklar,
Tüm bunların veri olarak görülebeildiği, izlenilebildiği, incelenebildiği bir yer ve an DÜŞLÜYORUM;
-
Sözcükleri değil,
Sözcüklerdeki içtenliki okudum
-
öyle bir düşünüyorum ki
atom bombaları patlasa yanında (az) kalır enerjisi

öyle bir düşünüyorum ki bi (etkisi) olsa anda dışarıda fırtınalar/kıyametler kopardı,
-
Ben kendimi ne kadar negatif bi insan yapmışım;
Bu ben miyim, kendimi ne hale getirmişim, bunla  yaşanmaz ki
Kendime yeni bir ben lazım (gibi)
-
Sözcükleri hassas kantarlarda tartar gibi tartıyorum zihnimde,
ama anlatmıyor çaresizliğimi,
-
nereden değişiyor bu dünya bilen var mı?
nereden değiştiriliyor,
nereden oynanıyor onun ayarlarıyla,
nereden yeniden sökülüp takılıyor,
içinden olmuyorsa dışından mı?
içindeki içinden olmuyorsa içindeki dışarıdan mı?
sahi nereden değişiyor bu dünya ve nereden değiştiriliyor
-
Uykusuzluk, uykuya ihtiyaç duymazlık, uyumadan dinlenirlik gibi bi şey istiyorum
(Bu dünyaya uyumaya mı geldik,)
(Uyuyarak dinleniyorsak bu dünya (da), uykusunda)
(Öyleyse bu dünya da iyi dinlendik)
İşe koyulma, çalışma, uyanma zamanı
-
Olmayan bi dünya yarat ve herkes sevsin, Görülmemiş bi yeri hiç bi kelimen anlatamaz ki 
-
Gerçek umuttur ve sürprizdir,
umudu hiç bi şeye değişmeyiz, gerçeğe bile;
UMUTTAN BÜYÜK , UMUTTAN GERÇEK Bİ GERÇEK YOKTUR
-
Aklınıza ışık düşsün; (başınıza taş, dünyanıza felaket-kıyamet düşeceğine)
Kıyamet yerine aklınızda/dünyanızda matematik kopsun, bilim bilmek kopsun,
Öğrenmek, (öğrenmek) aşkı, duygu/doygu kopsun,
-
Düşünceler kelimelerden bağımsız uçan yaratıklardır, (gibidir-bu temsilde)
-
Düşüncem nere konacağını bilmeyen kuş gibi,
--
kelebeğe konan çiçek
-
Oyun,
bu kadar büyük, anlamlı bi kelime; yeryüzünde dolaşırken biz hala başka şeylerin peşinden koşuyoruz, başka işlerle uğraşıyoruz, işte bu körlük,
işte bu gerçek
bundan büyük bi gerçeği olan var mı?
O kadar büyük bi kelime ki aklıma sığdıramam ben;
-
hayat hayal bile edemeyeceğim,  bi (düşünsel-duyusal-duygu/doygusal) çeşitlilik - zenginlik, duygusal ve düşünsel çoğulluk getirsin,
-
Kim neye inanıyorsa inanıyor,
Ben umutlarıma, hayallerime, inançlarıma inanıyorum,

Kim neyle ilgileniyorsa ilgileniyor,
Ben düşüncelerimle, umutlarımla, beklentilerimle ilgileniyorum;
-
Eğer zihnimde imkansız diye bi şey olacaksa, o pes etmek olsun,
Eğer bi gün bi an bile imkansız düşüneceksem ve buna inanacak olursam o pes etmemin imkansızlığı sınırları/ çemberi gerçekleşsin
vazgeçmek adı zihnimden, öğrenmişliğimden ve geçmişimden silinsin
-
Yüzbin hayatın anısı/hatırası bi akşamlık düşlememden gerçek olamaz
-
örneğin ben bu yazıyı yazarken içten olsam yani daha daha içten olsam; içime sıkışmış hiç bilmediğim bi sesi çıkarmayı deneyen bi şey gibi hissederdim kendimi, titreyiş gibi olurdu içim, gülücük gibi olurdu tonu,
-
Yüzme bilmeyen akılları gerçeklik denizinde boğulmuş insanlar,
Yüzme bilmeyen akılları gerçeklik denizinde çırpınırken yılana/(yalana) sarılmış insanlar,
 -
içime saklanan yalnızlık,
-
ruhum yüz sensizlikte,
hiçlik başkalığında,
düş yağmurundan, anlamazlık ve umursamazlık çukuruna dolmuş bi denizde
-
İçime hiç değdi büyüdüm
İçime aşk değdi (ıslandım)
Her yer hiç dolu
Hep her yer
-
bilinmezlikleri ellerimle tuttum,
-
dokundum ama anlamadım (anla(ta)madım)
anlamadım başkaydı,
-
bu hiçsizlik biter mi,
hep her yer ben olur mu?
-
Boşlukta asılı zihin;
-
Burada içinden düşülmeyen ve içinde hareket de edilebilen bir boşluk var,
-
Yediğinde vücudunun istemediği bi şeyi kusmak, kusmak istemek gibi duygu bulantıları
-
Bir bulut yol alırken gökyüzünde, heryer gökyüzüydü
-
yaşamın adı
başka bi şey olmalıydı
dilimin ucunda,
-
Düşüncemde, sesten yapma delilikler, (ses dedimse dalgalar)
-
Her ne felaket gelecekse başımıza, bilgi, gerçek, inanç, yalansızlıktan gelsindi;
-
Nasıl oluyorda, bu dünyanın içinde özgürken, bazen Fransız guyanasında hapsedilmiş kadar, hapsolmuş hissetmeyi başarıyorum
-
Hiç bi şey yazmadım ben, umut
seni düşündüm
aklıma bunlar geldi
-
kaçınma sözcüksüzlükten
bekle yavaşça,
-
Düş;
kendin ses-dalga-yüzey olmak, ses te yüzmek, sesi elle tutabilmek ki aslında onunla bileşebilmek kaynaşabilmek ve birlikte akabilmek gibi,
iki düşün ve düşüncenin birbiriyle oynadığını renkler ve sesler olarak görmek,
seslerle, duygularla belki biraz oynayabilmek,
akışkan bi şey olmak gibi,
duygular ve düşüncelerle; renkler ve kokularla gibi deney yapabilmek,
eşsiz bi müzik duyumsaması,
her şeyin düşüncenin sesi var gibi ve sanki bi anda duyumsanabiliyor gibi
-
Düş;
Saf özgürlükten yapma bi yağmur yağıyor ve ıslanıyorsun, (özgürlük ıslanıyorsun)
Saf özgürlükten yapma bi deniz ve içinde yüzüyorsun,
Bedenin iliklerine kadar geçirgen gibi, (emiyorsun) ya da yapışıyor sana o (özgürlük yapışıyor)
ya da o da sende farklı tonlarda sesler gibisiniz ve birbirinize karışıyor uyuşuyorsunuz,
Saf özgürlük duyumsanıyor başka hiç bi şey duyumsamadan
boğulacak kadar özgürlük,
saf özgürlükten yapma bi hava solunuyor
rengi tadı kokusu dokusu özgürlük
dokunabiliyorsun havaya, elinin içinde hissedebiliyorsun onu,
özgürlüğe dokunmuş hissediyorsun,
Kartopu oynar gibi özgürlük topu oynamak

Özgürlükten çıkıp mutluluğa dalıyorsun
öksürmekten ve gülmekten bitecek kadar mutluluk

özgürlükle mutluluğu karıştırıp bakıyorsun
-
bu yazı bi ağaç olsun,
çünkü ben anlatamadım,
,
duygularım paketler olsun ona iliştirişmiş
her cümleye iliştirilmiş aslında onu anlatmayan; anlatamayı benzetmeyi deneyen ama anlatamayan açılımı farklı olan  bi duygusal anlatı/ton olsun, (aslında sözsüzce düşündüğüm sözcüklerle eksik bezediğim gerçek ton ve anlatı)
sen bu yazıyı okurken kelimelere takılma duygusal tonu bulmayı dene, bulmayıda deneme o kendiliğinden bulunmuş olsun
yani içinde sana içinden farklı bi şey anlatan, kelimeyi açınca çözünen gibi, anlamı koklayınca ve havaya uçan uçunca kokusu ve rengi duyumsanan sende bi his uyandıran bi his paketlemesi olarak okumayı dene,
saçmaladıysam kusura bakma ben ara sıra yapıyorum,
böyle bi şey var demiyorum böyle yazmak içimden geldi ve ben oyun oynuyorum gibi düşün,
ağaç olmasada olur, öyle olmasada olur, ben ne bilim böyle  yazdım sadece
-
Göz yaşartıcı bombalar gibi, gözyaşartıcı haberler okuyorum,
gözlerim yaşarıyor ve bomba gibi etkisi,
duygular için biber gazı etkisinde haberler
Ruhumuz, acıyla, itilmişlikle, ötekilikle, bak bunu yaparsan bu olurlarla, sindirmeyle, tehditlerle ve diğer şeylerle bombalanıyor,
Öyle değil mi?
Tatsız haberlerle, hiç bi şey yapamamakla, yaparsan kötü muamale görürsünle ve hiç bi şeyi değiştiremezsinle, kabullenle, susla, otur aşağıyayla, aşağılıkla bombalanıyorsun
Tüm bunlar, biter mi? bitecek mi?
Umudumuz nereye dönmeli, savaş bizi ve herkesi yoruyor karşıtlık gibi ama
Eğriyi doğrultmak için onu sıkıcada bükmek gerekiyor
-
yıkılmak ille de olumsuz değildir, bazen yapar ve yıkarsın, işte budur yıkmak ve yıkılmak,
dizdiğinde bir kuleyi, sıkıldığında yıkarsın onu ve yıkmak zevklidir
bazen de yerine daha iyisini yapmak için yıkarsın
yıkmak ve yıkılma eğlencelidir;
-
Uyuşturma aslında uykulaştırma demek değildir,
bu yüzden uyumlaştırma diyoruz, aslı uyuşturmadır;
-
Ben,
görmekten canım ağrıyor,
-
Her şey oldu sandırılıyor yavaşça 
-
Algıdaki tüm perspektifler kırılabilir, genişletilebilir ve yenileriyle değiştirilebilir,
-
Soyutlarla da somutlarla oyun oynar gibi oyun oynanabilir, öğrenilebilir,
-
Hayalleri inançları umutları genç ve dinç olanlara (güven) (inan)
-
Evreni/dünyayı bir öğreniş/okul gibi düşünelim, ya da bir öğrenmek için kendimizle yaptığımız bi deney gibi,
-
Düşünen bi düş yaptı tüm bunları,
-
ağacın tepesindeki dalının tepesinde olması kaderdir ya da dağın zirvesindeki taşının zirvesinde olması onun doğası ve kaderi; Bu onu diğerinden özgür, farklı nitelikli ve değerli yapmaz, sadece yüksekte yapar,
-
Ay ışık kaynağı değilse de (kaynaktan ışık tutar/yansıtır) aydınlatır,
Karanlık bi gecede aslında ışık kaynağı olmayan ay yerini bulmana ve gideceğin yeri görmene yardımcı oalbilir ancak Aya bakarak yönünü bulamazsın;
-
Bir kutsal kuruyorsunuz, kendi kafanızda kendi düşüncenizde bir kutsal kuruyorsunuz ve ona değer veriyorsunuz, değer atfediyorsunuz, değer izafe ediyorsunuz, varsayılmış olana, doğal ve kendi olana değil, doğal ve kendi olan biçimli biçimsiz görünür, duyulur, kavranır olandır ve soyut ve sezgisel kavrayışta bi kavrayıştır, Hiç soyut bir mabet yaptınız mı? 
-
"bir" ; ilkinci ve birinci anlamına gelmez dilde, toplayıcı, birleştirici ve üleştiricidir, anlamı tamdır, sonuçtur, toplamdır
-
Bir birim yeterlidir ve sonsuzdur;
Bi şeyin bilgisi, (o yaratılmamış ve olmamışsa bile) onun yaratışmılığı ve olmuşluğudur;
-
Yapmasanızda yapabilirlik yapmışlıktır, olgunluk, yetkinlik ve doygunluk budur,
Doygun akıl gerek olmayan binayı inşa etmez,
Kendiniz dahil hiç kimseye ve hiç bi şeye bi şey ispatlamak göstermek ve açıklamak zorunda değilsiniz,
Sözle bilgi bilirlik dayatılmaz, hesaplanmaz, ispatlanmaz,

İspat direğine yaslanan, o direğin dibi boşluğa dikili,

ispat terazisi dengede değildir, Boşlukta oturur
-
bir söze doldurdum kanaati,
söz devrildi
hepsi döküldü
-
Çürük meyve tüm ambarı çürütür;
Çürüğe saygı olmaz,
Çürük düşünceye,
Saygı bilmektir;
(çürük saygı , ben istemiyorum)
-
anlatamadıysam ne mutlu bana;
--
(Redaksiyon
Uygun anlarda, dooğru düşünce, duygu enerji kombinasyonlarıyla yapılmayan redaksiyonun yazımın ruhunu, bozabileceğini, özgünlüğünü ve açıklığını köreltebileceğini düşündüğümüz için ((bazen okuması zorda olsa) Yazımların, oluştuğu, doğallığı, doğaçlığı, düşünsel enerjisel kombinasyonlarını ve tonlarını korumak için,) pek redaksiyon yapmıyoruz, yapmadık, Bi yazım redaksiyonu yapmaktansa yenisini ve daha iyisini yazmak, her zaman;)

(Düşünce sesten hızlıdır,
Özgünlük sesten hızlıdır;
Özgürlük hepsinde hızlıdır;
Aslında ses hepsidir;
SESİNİZ ÇIKSIN,
Düzelir her şey;)
-
Son Söz

masal olmasın gerçek olsun,bu düş bizim olsun;
umut
-
Kalıp
Düşünce parlaklığı, yazım parlaklığı, Açıltı, Uçurtma Özgürlüğü (Sınırlanmış özgürlük) ; Süperkahramanlık kompleksi, süperkahraman egosu; yeterli=sonsuz; yeterlilik=sonsuzluk

İndeks / Devam Eden Taslak/taslakımsı


(Blogun (henüz) bi kısmı için, önizleme taslağı, örnek (seçki) yazımlar; endeks)
(Tıklayınız)

  Düşünce Çılgınlıkları

   Şiirimsi-Kişisel


  
   Zihin Açıcılar;


   Düş

   Düşünsel;
 
    Yeni Çağ-Gerçeklik Değişimi
 

Bedensiz kalınca çıplak kalır mısın?

Bedensiz kalınca çıplak kalır mısın?
Çıplaklık özgürlüktür;
Hiç kendini, bedensiz, sonsuz devinen enerji gibi ,kendi içinde, kendi düşünde, henüz yaptığını-düşlediğini bile bilmediğin yerlerde, müzik gibi, koku gibi, dalgalar gibi, uçarken, eserken, devinirken-yüzerken düşledin-hissettin mi?

ellerimi al özgürük;
ellerimi al benden

16 Kasım 2013 Cumartesi

Çıkış: Işık

Çıkış: Işık
Giriş: Gece
Tut elimi
Gidiyoruz düşler ülkesine

15 Kasım 2013 Cuma

Kendi duymak istediğiniz gibi yazmaya ne dersiniz?

Kendi duymak istediğiniz gibi yazmaya ne dersiniz?

Kendi duymak istediğiniz gibi düşünmeye ne dersiniz, hemen bugün bi başkasının ya da gerçekliğin ya da haberlerin size ne söylemesini isterdiniz? Ne olmasını isterdiniz? Yazmaya düşünmeye ne dersiniz?

Örneğin ben, bi örnek;

- Dünya bitmiş abi!
- Nası yani,
- bitmiş işte abi, bi oyunmuş bitmiş, Biradan çıkacakmışız?

( Bi parka gitmiş gibi dünyaya gitmiş/gelmiş hissetmek; )

- Nası abi oyunmuş, olur mu öyle şey ya,
- Nereye çıkacamışız, kim yazmış, kim oynuyomuş, kim demiş, ne olmuş;
- Ne farkeder işte abi ya oyunmuymuş neymiş, kablosuz uzak bağlatı gibi miymiş neymiş bitmiş, parkı boşaltıyormuşuz;
(Ee daha oynasaydık, oynamaya devam etseydik, her şey farklı olabilirdi;)

Tüm dünyanın böyle kalakaldığı bi an;

Aslında bu yazımı bundan yazmadım, Başkasına kendine davranılmasını istediğin gibi davran, benzeri kalıplarımız var, Buradan aklıma geldi, Biraz kendini gözlemlemek, aslında neye ihtiyacın olduğunu görmek, Ne duymaya bilmeye ihtiyacın olduğunu görmek, neye nereden baktığını görmek ama aslında kendi perspektifini, algını ve ifade biçimini görmek, (mümkünse bi başkası gibi ya da ve objektifçe) bu belki en çok şuradan çıktı, Öğütbaz yazımlar, (bunu bende yaptım biliyorum, ki en çok kendime yazıyorum) birazda şuradan çıktı, Aşağıdaki ben deli değilimi de okumaktan sonraki bi düşünce yumağı;

Tüm bunlar olmayabilir, Bi aşk şiiri ya da basitçe güzel  sözlerde olabilir, Oturun kendinize söylenmesini istediklerinizi, duymak istediklerinizi, duysanız sizi en mutlu edecek şeyleri tutun bi başkasına siz yazın, söyleyin gibi; ama isterseniz karşınızda bi özne, hatta bildiğiniz tanıdığınız bi özne size söylüyormuşcasına, Ya da mektup yazıyormuşçasına , kendinize başkasının hatta bi tanıdığınızın ağzından size hiç söylemediği sözlerden bi mektup yazın, kendinize yazın ama bi de siz ona yazmışsınız gibi de düşünün, ne dersiniz, derim ben?

Şimdi itiraf saati; bi başkasının bunu bana ya da bi yere yazmasını istermiydim? Yazmasını istedimse tam olarak nasıl yazmasını isterdim, hangi ifadelerle, Tam böylemi yazmasını isterdim, Nasıl düzeltmesini isterdim Ne yazsa en çok okurdum; Ne yazsa en çok severek okurdum,

Aslında bu yazımın anlatmak istediği tam da bu, Bunu deneyelim istersiniz;

Şu an bi başka yerde en çok duymak istediklerimi, en severek okuyacaklarımı yazmaya ne derim? Kendime soruyorum, En çok neyi okurdum, en çok ne bulmak isterdim, Yani küçük bi çocuk bi oyuncak, çikolata ya da pasta istediğini ya da parka gitmek istediğini, hangisinin onu daha çok mutlu edeceğini ya da sevindireceğini bilir ama;  Bilmiyorum, okuyup düşünmem, karar vermem gerekir, okumadan bilemem ki

Bi kitapta ya da internet sayfasında bulmayı umduğun düşündüğün şeyi yazmayı denemek;

Bi  kitapta bulmayı umduğun şeyi yazmak belki göreceli biraz daha kolay çünkü, iletişimsiz, ama internette insanlar her ne olursa olsun, Hangi tondan ve biçimden yazıyor olurlarsa olsunlar, Ne kadar içine kapanık, yorumsuz gözüküyor olurlarsa olsunlar, iletişim ve etkileşim arıyorlar, Özellikle başkalarına gerçeklik aktaran, fikirlerini aktaran, hatta bunu öğütvari, öğretivari, direktifvari yapanlar, En çok onlar arıyorlar, Yine de bunu düşünüyorum; Her ne olursa olsun, belki karşı çıkacaklar, çatışacaklar, kavga edecekler ama bunu da arıyorlar, çatışma; Birilerinin onlara ne yapılacağını söylemesi, Ama kimseyi dinlemiyorlar, Ve yine de birilerinin onlara söylemesini bekliyorlar, onlarla savaşarak, fikirlerini dikte ederek, savaşarak doğruluğunu ve değerliliğini ispat etmeye çalışarak bunu yapmasını  bekliyorlar, Hayır bunu da yapsanız kabul görmeyeceksiniz, bundan öte tüm gerçeklikte bi kahraman bi kurtarıcı gibi savaşarak genel kabul görerek gelmenizi bekliyorlar, Sizi ancak böyle duyabilirler; Bu da demek oluyor ki kendilerini ancak böyle duyabilirler, Gidip gerçeklikte her şeyi değiştiren ve herkesi kurtaran bi kahraman olduktan sonra kendilerini duyabilirler ve affedebilirler; Büyük bi dürtü, Çok büyük bi dürtü bu; Ve çokça paylaşan var ve bi tür kahramanlık kompleksi gibi bi şey, Psikoloji ya da toplum bilim kavramsallaştırarak üzerine düşünebilir ya da araştırma yapabilir, Ben biliyorum, Siz şöyle yapın diyerek yapan yazan herkes, her yazımcı, gerçekliği ve dünyayı değiştireceğini düşünerek ve umarak yazıyor, Her bilim adamı da her ne ise işte; Bi süperkahraman bekliyorlar ya da kendilerinden bi süperkahraman yaratmaya çalışıyor ve çabalıyorlar, bunu kişinin yarattığı bi psikolojik öğe ya da derinsel köksel bi arzu olarak görmüyorum ve düşünmüyorum tabi, Toplumsal yapı, çocukken izlenen çizgi filmler, kötü bi ifade ama sistem dayatısı ve öğretisi bu; Dünyayı tek başına değiştiren insanlara duyulan saygı vb. şeyler,

İnsanların bi şeyleri birlikte yapmayı/yapmaya ve bunun  kişilerin adına mal edilmeden çıktının bi grup tarafından üretildiğinin vurgulanmasına ihtiyaçları var, Değersiz egolar ancak bu şekilde yücelebilir; Şu kurdu, Şu yaptı, bu kurdu, şu başardı, senin yeteneğin ne, sen ne başardın; Hayır tam aksine her büyük insanın arkasında ona inanan onu destekleyen, enerji ve bilincini onunla paylaşan bi grup ekip var; onun üzerinden yapıyorlar; başarıyorlar;

Her neyse bu yazımın ana fikrine aslında bugünlerde, internet gezinmelerimde çok sıkça gördüğüm ve üzerinede sıkça düşündüğüm başka bi şey karıştı ve yazımı farklı bi tona sürükledi, Çünkü az çok benzer içerik ve düşünce gerçekliğini paylaşmamız nedeniyle gördüğüm; aydınlandığını ve bilinç atladığını ve bilinç atlatan yazılar yazdığını, düşünceler ve rehberlik sunduğunu felan düşünen bi güruh ve kimseler var ve hep aynı yola gidiyolar, bireysel yalnızlık; (Bireysel danışmanlık-koçluk) Tabi ki yine belirtiyorum içinde iyi niyetli olan ve gerçekten pozitif sonuçlar üreten kimselerde var ama ne yazık ki gördüğüm bunun çok azı olduğu ve genel bi sapma; Yani aslında bende kendime bakmalıyım, Birilerinin bana da ne yapılacağını söylemesi lazım çünkü bende bilmiyorum ama yapılması gerekenin bendeki ana fikri şu, Anonim eserler ve değerler, gruplarca kitlelerce oluşturulmuş ve kişilere, bireylere kahramanlara değil gruplara maledilmiş bi düşünce oluşturmak, tıpkı bi ormanın bi fauna oluşturması gibi, tıpkı bi çölde çiçek yetişmeyeceği gibi, Tek başına bi bilge ya da kahraman ya da kurtarıcı karanlıkta yetişmez, Beklemek ya da kendini ona yaratmayı denemek abesle iştigaldir mi sorgulamayız, bence; Aslında dil, bilim, sanat, edebiyat, kişiler birbirini besleyerek bi ortam oluşturuyorlar, Tıpkı orman faunası gibi, Yunan felsefesi ya da ortaçağ aydınlaması gibi, Kişilerin adları var ama  oradaki olgu onların yükselen ağaçlar gibi olarak (tüm diğer her şeyle) bi orman faunası yaratması gibi bi şey yine de? Ve orada onları besleyen bi nem, hava ve diğer şeyler gerçekten var, Oradaki toplumsal yapıdaki herkesi ve her bireyi de bunun içine katarak bu var, Ben böyle görüyorum;

Nasıl yapılır bilmiyorum ama bireysel çabayı bırakmalı ve daha olgun iletişim, daha yoğun kitle ve grup bilinci oluşturmayı denemeliyiz, İletişenler ve paylaşanlar olmak bi adım, Birleşenler olmak başka bi adım, Ama lütfen dönün bi bakın, Bireyselleşiyor musunuz? Grupsallaşıyor musunuz? toplumsallaşıyor musunuz? Ve yine burada yukarıda kendim belirttiğim o tavra döndüm mü, bilmiyorum, bakmak gerek ama belki aslında bende okumak istemediğim bi tonda yazmış olabilirim, öğütvari ve dersvari, Her ne anlatmayı deniyorsam kendime anlatmanın binlerce yolu ve farklı ifadesi var ve olmalı, İncitmeyen,çatışmayan ifadeyi aramak, Arıyor muyum bilmiyorum, ama bu yazım bunu yapmam ve dememe grektiğini bana hatırlatıyot; bi tür kendime seslenen rehberliğim bu, Aslında ben diğerlere ve ben size sesleniyorum gibi gözüksede bi iç bana sesleniyor ve ben bunu sizlere sunuyorum sanki gibi bi tavrı anlatmayı denemek; Neden buna takıntılandım bilmiyorum ama ,,,

Her neyse bu yazım iyi bi yöne gidebilirdi, Çok farklı yönlere kelimelerde gidebilirdi, halada gidebilir ve toparlanabilir, Çok damıtılmış ve açık, açıklayıcı bi şekilde ana fikrini ve anlatmak istediğini vermedi belki ama bence yine de kaynağını, fikrini bence sundu;

ama yine açmak gerekirse buradaki olgu, ego ve öznel objektivite benzeri bi şeye yapılan vurgu, Bireysel objektivite, ego ve aslında öznenin kendine bakış noktası ve dışa yansıttığı aktarış noktası, ifade ediş biçimini bakışı gibi bi şey ve perspektifi, Kişinin kendi gözleminde ve aktarımında ifadesinde ne kadar objektif olduğu farklı bi konu ve ama başka bi öznenin kendine nasıl bakması ve nasıl davranması ve iletişim kurmasını istediği farklı bi konu ama bunu düşünmek objektivite içinde iyi  bi adım bence ve kendimce ve buna dair kendimde ama diliyorsa da okuyucuda da bi fikir uyandırmak istedim;

(Kırık taslak, Elimizden düştü kırıldı, Tamamı örülmedi, bitmedi ya da eksik kaldı; Enerji ve istek az olduğunda ama yine de yazmak istediğinde, üretmek istediğinde olan bi şey gibi, taslaklanabilir yayım yazımı)

Ben deli değilim;

Buluntu; Öylesine; (Alıntı)


Neden yazıyorsunuz?
Birçok nedeni var. En büyük hayalim yazar olmak. Bazen kilidi çözen; aşk, öfke, ya da bir espri oldu, ben de yazdım. Delirmemek ama deli kalmak için yazıyorum. Dünyayı yan yana getirdiğim kelimelerle havaya uçurmak istiyorum. Kendimi tutsaklıktan kurtarmak için yazarken başkasına dönüşüyorum ve hayatı kelimelerle becermeyi seviyorum. Mutsuzluğuma soyluluk katmak için yazıyorum.

Yazmak, aklımın hapishanesinden delirerek kaçmamı sağlıyor.

http://dusunceyurdu.blogspot.com/2013/08/ben-deli-degilim.html
http://www.haberturk.com/kultur-sanat/haber/598526-sizofren-yazarlar-anlatiyor


Bu da deli değili mvideo versiyonu;
http://www.youtube.com/watch?v=09ZmsWXaHZU

13 Kasım 2013 Çarşamba

Gerçek içsel tonlarda yazılmış (etkileşimli) yazımlar arıyorum,

(Dün yazmışım yayınsız kalmış,
asalımda (yayalımda) kurusun)

Yani;
bloglar vs. ya da gibi ama alıntılar ve sözde bilgilerle dolu değil,
Söylemek için söylemekten ziyade kişisel tınılar, kişisel yazımlar;
Özgün, doğaçlanmış, duygular ve düşüncelere kalıplarla bakmayan gibi,
bi düşünce emeği,
Bi tür etkileşimli çoğulluk
Bi kitap etkileşimli değil ve edebiyat ifade kaygısı taşıyor; cansız ve geçmiş;
Aslında neredeyse günlüğünü dökmek gibi bile değil,
Zihnini, kendi içsesini, kendi kendine konuşmanı ve düşünmeni dökmek tadında,
Başka bi şey;
Tabi hiç bir ikincillik, bi başkasının bi diğerin okuduğu/okuyacağı düşünülmeksizin yazılmaz belki ama olabildiğince,olduğunca doğal-doğaçlanmış
Hiç bir ifade ya da edebiyat kaygısı taşımayan; (hiç bir dersem olamaz ama genel olarak)

Gerçek içsel/düşsel/düşünsel tonlarda yazılmış (etkileşimli) yazımlar arıyorum,

Aslında daha çok etkileşim belki;

12 Kasım 2013 Salı

Ne kattı, ne değişti, (Okumalar, Gerçeklik Değişimi ve Alternatif Gerçeklik/ler Fikri)

( Silinir mi silinmez mi kaldırılır mı kaldırılmazmı, geliştirilir mi geliştirilmez mi bilinmez post, taslak olsun dursun yinede)

Ne kattı, ne değişti, bu soru belirdi aklımda,
bugünlerde, mistisizm, gelecek ve gerçeklik değişimi fikri ile Ra Ple ve kasyopya kanallarını okumuş olmak ne kattı ne değiştirdi, bugünlerde bi değişim varsa ve yaşanıyorsa (ya da ve hatta yaşanmıyorsa bile) (zihninde) ne değişti gibi bi soru içimde belirdi ve kendimi kendi kendime yanıtlarken buldum ve yazmak doğdu

Yeme içme olmayan bi alternatif gerçeklik ya da gelecek düşünebiliyorum,
bu bile başlı başına bi şeydir, Tek başına ve başlı başına bi veridir, Çünkü neredeyse hepimiz hayal kurmaya başlasak sucuk yetişen ağaçlar düşlüyoruz, bu saçmalık; Ve mucize arayan bi zihin için maddi görüntüde oluşabilecek sözde mucizeler ve olağanüstülükler yanında sıfır kalır bunlar ötesinde mucizedir (benim için)

içinde seks ve cinsiyetlilik olmayan hatta sahip olma olmayan bi alternatif gerçeklik düşünebiliyorum, ve bunun gibi bi çok şeyler
Bu da başlı başına bi şeydir, Zihnin ne kadar küçük özgürsüzlükleri var, Ve ne bu ifadeyi ne de yukarıdaki ifadeyi açmaya bile gerek yok çünkü açık; Zihnin ne kadar küçük özgürsüzlükleri var, altını çiziyorum Zihnin ne kadar küçük özgürsüzlükleri var,

sonsuz alternatif gerçeklik olasılığı/olabilirliğine ve hatta olduğuna/olacağına, bunun ötesinde tasarlanabilirliğine ve deneyimlenebilirliğine olan inacım arttı, yükseldi, gelişti, değişti ve değişiyor, yükseliyor, canlanıyor;büyüyor, büyüyorda büyüyor,
Daha ne olsun; Neredeyse hiç sonsuz gerçeklik olmasa bile benim için olmuş tadında ve denginde bi düşünüş zenginliği ve doyum tadı bırakmışlıktan ötürü bile bu düşünceyle buluşmuş olmaya şükran duymak,

Gerçekliğin-alternatif gerçekliğin canlı olması
Gerçekliğin canlı oluşlu bi tür tek zaman algısı gibi, duygu duyuşla içiçe eşzamanlı oluş algısı gibi bi algı, Yani düşüncenii duygunun canlı gerçeklik olması tadı gibi bi şeyler;

Geleceği, bi teknoloji yumağı ya da göksel felaketler olmadan, robotlar vs. uzaylı istilaları olmadan bu dünya da hatta dünyadan ve bu gerçeklikten öte tutarak her hangi bi yerde ve zamanda dünya da düşünebiliyorum;

Bi barış uygarlığı ya da mutluluk dünyası ya da her ne olursa olsun tertemiz imgeleyebiliyorum, besberrak

Gerçek ne fikriyle daha az ilgileniyorum, Yani tüm bunlar gerçek mi olacak mı, ne olacaktan ziyade, böyle düşünmek güzel ya da nasıl olsun olmalı fikri daha cazip ve bu görüş yükseliyor;


gökyüzüne neresi olsuğu belli olmayan bi yere bi boşluğa bi tanrı/tanrı imgesi koymadan, kendimden ayrışık bi yaratıcı ve tasarlayıcı düşlemeden düşünebiliyorum;

Fiziksel evrim gibi fikirle heba edilmemiş dünya zamanım var, Elimde ve cebimde duruyor, Neden fiziksellik evriliyorda bilinç evrilmiyor, fizikelliğin evrilebildiği bi tasarım tasarlanmış olamaz mı? Bilinç bi evren yaratacak tasarlayacak kadar evrilmiş/evrimleşmiş olamaz mı gibi bi mantıksal tutarlı bi çok soruyu sormadan dahi katı inanç çemberleriyle bu dünyadan göçüp gitmeyeceğim; Fizikselliğin evrimli ya da evrimsizce biçimlenmiş ya da tasarlanmış olabileceğini bu soruyu sormanın bile yersiz olduğunu görüyorum çünkü beden ya da fiziksel bizi ifade etmiyor, Sonsuz evrilebilen, gelişebilen, öğrenebilen, aşkınlanabilen bilinç fikrini zihinimde çağrıştırıyorum,
Bu fikri ve görüşü bulamamış olduğum bi hayat, bu dünya da, kabus olmalı; ben buna mutluluk diyorum, en anım en korkunç, en yıkıcı olsun ,en acı olsun yinede bu bu mutluluk, gerçek mutluluk, hiç bi mutluluk duygusal durum bunun ruhumda ve bilincimde uyandırdığı yankıyı tarif edemez, Ben buna mutluluk diyorum;

Tüm varlıkla (birlik içinde) bütün ve özdeşik, aynışık, paydaş ve bütünleş olduğuma inanıyorum, zaman zama nyüksekçe duyumsuyorum gibi, (sürmesede)

Bi evren yaratabileceğim(iz) fikrine inanıyorum;
bugün değilse bile bi gün ama tırnak içinde bi gün , ama aslında innamıyorum dışarıdaki evrene bakarak zaten yaratmış olduğumuz görüyorum ve bu açık, apaçık;  Sadece bunun körlüğünü bile duyumsamak bi şok

Tıpkı bi bina yapar gibi bi gerçek/gerçeklik tasarlayıp gidip deneyimlenebileceğine inanıyorum güveniyorum daha ne olsun
bir mimar bir bina tasarladğında malzemenin, enerjinin, gerçekliğin tüm koşumlarını bilmez ama yinede oluşmuş bilimsel-düşüsel-akılsa temeli ve kendi gözlemini ve hayal gücüne de kullanarak inşa eder, evet çökebilirde; Tıpkı bunun gibi daha yüksek öğrenişli bi zihin bi zihinsel evrimli hayatta Tüm oluşmuşluğun tüm bilgi ve yetisine henüz sahip olmaksızında tıpkı bina yapmak-yaratmak rahatlığında ve kolaylığında belki de bi evren yaratılabileceğine inanıyorum, Nedne denirse çünkü gerçekik bunu çağrıştıroyor, Gerçekil kaynasal ve doğal yapı temel mantıksal, akılsalisezgisel,düşsel çağrışımlar ve bileşimler bunu çağrıştırıyor ve gösteriyor; Bi evreni gözümüzde büyütüyoruz, Evren tasrlayabilecek bütünlükte bi zeka için sıradan bi oyuncak kadar basit ve imgesel olabilir, sonsuz oyuncak gibi sonsuz evren olabilir, Dünya deneyimi acılı,sarsıntlı olabilir, Yitik ve bitmeyen bi zaman algısı içinde bi akış ve önce sonra beklentisi oluşturmuş olabilir bizde ama, Tüm bu algılar ve perspektifler, yıkılı pay da değiştirilip gerçekliğe bakılabilir; Zekanın tüm bu yapıdan da öğrendikleri ve öğrenecekleri vardır ki tasrlanmıştır;

Düşüncem çiçek açtı,

Ama gerçeklik orada duruyor ve her içine girdiğinde/boğulduğunda aynı derecede acı verici ve karmaşık ve karmaşa dolu ve tüm bunlar bu olanlar devam ediyor, Hatta her şey dah karmaşık ve bazen hatta sıklıkla daha acı verici

(Aslında bu yazımda doğan his yeme içme olmayan bi alternatif gerçeklik düşünebilmenin bile başlı başına bi özgürlük ve şükran doğurucu vb. hissi üzerine doğdu ve gelişti yani taslaklanırsa kendime not, en azından bu kalabilir bi şekilde)

Ruhun Arzusu (Özlemi/Arayışı) Üzerine

(Çok şey yazdım sildim, paragraflar ne gerek var, bunun gibi bi şe)

Ruhun arzusu ,

yok kadar hafif olmak,
hiç kadar sorumluksuz olmak
,
işte ne var ne yok gibi olmak
,

İzlemek, izlememek



Mümkün olduğunca haber izlemiyorum ya da okumuyorum ya da göz ucuyla düşünce ucuyla bakıyorum ki haberler haber değilde memlekette zaten bundan da öte gerçekten allak bullak ediyor kafamı;

Haiyan kasırgasını bi kaç gün önce haberlerde duymuştum, Dünyanın 3.büyük kasırgası diyordu ve 325 km hıza eriştiğini belirtiyorlardı, bugün ise dünyanın en büyük kasırgası olduğu ve 385 km hıza ulaştığı ve 600 km genişliği olduğunu belirten başka bi haber izledim, Yine Hıtvatistan da 225 km yi bula bi rüzgar vardı haberlerde, Yine Avrupa da bu hafta esen başka rüzgarla ilgili de bi haber okumuştum, Her neyse bu artan felaketler vb. bunlar kişisel gündemimiz zaten de bunlar dikkatimi çekti ama gerçekten bundan daha fazla dikkatimi çeken farklı bi şeydi, Star haber şu anda da izlemeye devam ederken gerçek bi psikopati derlemesi ve insanlar çıldırıyor mu dedirten bi haber silsilesi, Şunu merak ediyorum ve şunun için yazdım; Ben genel olarak düzenli izlemediğim için mi böyle hissettim gerçekten artan bi çılgınlık ve daha fazla dengesizlik mi var gerçekten?

8 Kasım 2013 Cuma

Bay E - (Masal Taslağı)

 Masal kurgu- Kurgu Masal
-

Bay E nin ne iş yaptığı bilinmiyor,
Kim olduğu bilinmiyor,
Gerçek kişilerle bağlantısı yoktur,
Aslında Bay E diye biri de yoktur,
Bu hikayedeki bay E kurgusaldır,
Tıpkı bi masal kahramanı gibi,
Tıpkı Pinokyo gibi,
Biraz gelişmiş ve güncellenmiş versiyonu gibi,
bu hikaye de
Gelişmiş materyallerden yapılmış bi kukla insan süsü verilerek aramıza sokulmuştur;
Uzaktan kumandalıdır,
Radyo sinyalleri ile kontrol edilmektedir;
Kablosuzdur;
İşin ilginci yalan söyleyince burnuda uzamamaktadır, bu versiyonda bu hata giderilmiştir;
Bunun yerine gücü ve iktidarı uzamakta, hırsı büyümektedir;
İşin daha da ilginci diğer insanlardan herhangi bi farkı olduğunu bilmemekte ve kendini sıradan bi çocuk sanmaktadır, Oyuncakımsı-robotumsu kısmi (sınırlanmış-sınırları çizilmiş-koşullanmış) özgür iradeli gelişmiş bi oyuncaktır bu,
Aslında kuklacıda ihtiyar  geppetto değil, gelişmiş bi uzay uygarlığıdır,
Aslında bahsedilen tür de insan değildir ve bu masalın geçtiği yerde bu dünya değildir, Kurgusal bi dünya ve kurgusal bi tür, masal buya, her şey birbirine benzeştirilmektedir;
İşte evvel zaman içinde kalbur saman içinde gelişmiş oyuncaklar tasarlayabilen bi uzay uygarlığinın, başka bi dünyadaki türlere benzeş türler geliştirebilip onlarla kablosuz ve uzaktan kumandalı olarak oynayabildiği bi masaldır bu;
Onlarda can sıkıntısından böyle bi oyun geliştimişlerdir işte;
Masal buya kahramanımız bi ülke sever (ama ülke onu sever mi sevmez mi bilinmez ya) ve sevdiği ülkeyi ele geçirmek ve kendini seven bambaşka bi yer yapmak için elinden geleni yapmaktadır;
bunun gibi şeyler işte;
gerisi size kalmış;

---
Açık kaynak kodlu masal,
geliştiriciler aranmaktadır;

Bu sayfa der ki
http://www.emresupcin.com/acik-kaynak-kodlu-yazilim-nedir/
http://acik-kaynak.org.tr/

"Açık kaynak yazılım (open-source software) veya açık kaynak kodlu yazılım, kaynak kodu isteyen herkese açık olan yazılımlardır. Bu tür yazılımların ayırt edici özelliği kullanıcıya yazılımı değiştirme özgürlüğü sağlamasıdır. Açık kaynak kodlu yazılımlar, uyarlanabilir, sağlam, hızlı ve güvenlidir. Açık kaynak kod dünyası, yeni bir yazılım üretme biçimi, yeni iş modelleri sunmaktadır. Dünyanın her tarafından bilişim uzmanlarınca imece yöntemi ile endüstri standartlarında geliştirilen açık kaynak kod yazılımları, insanlığın ortak malıdır."

bizde buna benzeştirerek açık kaynak kodlu masal-yazım geliştirdik, İşte bu masalın özelliği de okuyucuya masalı değiştirme özgürlüğü sunmasıdır; Uyarlanabilir ve sağlamdır;

Ayrıca tüm blog açık kaynak kodlu yazım ve düşünce arşividir;

----
ama şunu da deneden edemeyeğiz ki, Bay E günün birinde bu dünyada bu ülkedeki türlerin bacak aralarındaki benzeş işlev gören farklı görünen ama nispetende farklı işlevselliği var gibi felan olan işlevsel yapılara göre sınıflanmaları ve gruplanmalarına felan takmış;
Geliştirici X

----

Bay E tüm ağına virüs bulaştıran (yazılımcısından yeni virüsler alarak ) virüslü bi bilgisayar gibidir, kodları çözülmeli ve deşifre edilmelidir,
Geliştirci X


----
Bay E Güvenlik Yaması çıktı,

Sisteminizi Bay E zararlısından korumak için indiriniz, edininiz;
Evrensel bağlantı dağıtım, indirme noktaları, yıldızlar;
Geliştirici X

----
Aslında Bay E evrenötesi siber geliştiricilerce tasarlanmış bi virüs olabilir mi?
Geliştirici X- masal paradoksları;

----
Puppetmaster güvenlik duvarı çıktı,
Evren ötesi bağlantılarınızdan isteyiniz,
Geliştirici X

-----

Aslında tüm bunları yapan Bay E değil puppetmaster dır
Geliştirici X
----

Tam aksine Bay E nin yönetim sistemine ve frekansına girmeye ve ters programlamaya ya da sisteminin çökertmeye çalışan evrenötesi siber zekalar olmasın
Geliştirci X

-------

Rapunzel Uyarlaması

Aslında Bay E ülkeyi bi kuleye hapsetmeye çalışmaktadır,

Uzat saçlarını güzle ülkem, Benden başkası görmesin, benden başkası sevmesin seni,

Aslında kendisi bi ülke sahibi olamadığı için sermayedarlara (belki de puppetmaster a) çok yalvarmış, Bi gün bi ülkem olsunda demiş  Bana bi ülke vererirseniz bende size ya da sermayedarlara veririm demiş gibi şeyler, açık ; ; ;
Geliştirici X -

--
Rapunzel Uyarlaması

Bay E Puppetmaster ı tanrısı sanıp tapmaktadır,
Ama bi yandan da doğrudur, Puppetmaster Bay E nin yaratıcısıdır, Yani yaratıcısı değilse bile yapımcısı yani fiziksel tasarımcısı ve güdücüsüdür,
aslında başka bi alternatifi var mıdır? çünkü öyle programlanmıştır/programlanmaktadır;

Geliştirici X

----
aslında Bay E programlamayı yayan bi frekans yükselticidir;
Geliştirici X

---
Hansel ve Gretel Uyarlaması,

Bay E , şeker kılığına soktuğu her şeyi ve her yeri solucanlı virüslü düşüncelerini pasta kıvamında sunarak aslında hepimizi kafeslemeyi ve yemeyi düşünmektedir, Ya da aslında Bay E değil Puppetmaster bunu  yapmaktadır,düşünmektedir ; ; ;
Geliştirici X,

----
Bay E aslında ihtirasla kendini güce açarak aslında yönetimini Puppetmaster a ve programlamaya açmış (karşılığını da alarak) ve devretmiştir

Geliştirici X

---
Puppetmaster'ın amacı Bay E vb. aracılarla tüm dünyayı yönetmek ve ele geçirmektir,
Geliştirci X

----
Ben sevdiğim ülkeyi kimseye yar etmem;

Ülke beyaz atlı prens beklemektedir,
Geliştirici X

5 Kasım 2013 Salı

Akış, Akışına Bırakmak

mihaly csikszentmihalyi nin, "akış",  "akışına bırakmak" terimine rastladım bugün rutin google gezintilerinde, bir çeşit zamanın durması ve olayın zihnin akması gibi bidurum/tanımlama, Bilinen bi şey ama ve ancak kavramsallaştırmış ve üzerine kitap/kitaplar yazmış;
Ama benim için ilginci son günlerde/dönemlerde neredeyse hiç akışına bırakmadığım/bırakamadığım gibi bi şeylerin farkedilmesi oldu;

bi blog; ekşi sözlük; bi bilog; baska bi sayfa