28 Ekim 2015 Çarşamba

manipülasyon bulutu ve unutsuluklar/unutsuzluklar

bu lanet seçi mve diğer şey
kimse yazmıyor
kimse ölmüyor

.
.
.

bir ülkenin umutsuzluğu beni sardığında unuturum
yağarım durgun yağmurumu ve umutsamam-unutsamam
inançsızlık umutsuzluk bir insan güruhuna grubuna kendime inancım güvencim nerde? heyhat

.
.

yargı kovalagık yargı kovaladık gökyüzünden herşeye üşüşmüş yarkılar
yarkı
,

bir hatırlat tanesi

ve kitlesel unutsuzluklar

23 Ekim 2015 Cuma

kara ışın -kara ışın demetleri! /kara ateş;


üstüm başım
parçalarım
parçalarımı-parçalarını yırtarak koşuyorum
koşuyorum bir bilinmeze
bir gerçeğe, bir yetiştirmeye

karanlık bir parçalanma ışık bilinmezliği ve süzüşler yol belirsiz yol yok

üstüm başım paramparça dağıtarak koşuyorum
kendimi yırtarak ve parçalayarak soluksuz,
kaybolmş bir taşı yerine koymak ya da hiç bulunmayan bir şeyi olmak 

-bi sır satıcısı olarak en iyi sırları ben satmakla övünemem

kara duvarları yırtarak içinden geçiyorum kendimin aynadan parçaları

yaratıyorum;
karanlıkdan akdanlıklar,

hiç saçtığım bu toprak değişik boylarda hiç;

ışık gözleri ışık saçan ejderhalar!
durun karşıma durun be hey ; sizinle dövüşmeye/övüşmeye geldim- dövüşecek aradım çağında dövüşecek

ışıktan evler dikeceğim!

yeryüzüm
ve gök yüzüm

TNK

Tavsiye
Niteliğinden
Karar

Mutlu Ol Bu Bir Emirdir!



resmi olarak mutlu olmanı söylüyorum niye  mutlu değilsin!
mutlu ol bakim mutlu ol kardaşım mutlu ol ol!
isyan mı ediyrsun lan devlete karşı
bak olumm mutlu ol mutlu hii yap bakim

-ğbir ateş-

Bir zamanlar dünya sandığım bahçeyi ayrık otları, dikenler bürümüş


 yoruldum artık
Her yolağzında 
kendime rastlamaktan
  ağdaki balık
Bardaktaki su kadar umarsızım
 
Ahmet Erhan 

22 Ekim 2015 Perşembe

Maharaj - Ben Oyum -Alıntıları -2

+ Zihin düzeyinde ancak negatif(karşıt) terimler içinde tarif edilebileceğinizi ne kadar berrak bir biçimde anlarsanız, arayışınızın sonuna o kadar çabuk ulaşacak ve sınırsız varlığınızı idrak edeceksiniz.

+ Bölmek, ayrı ayrı düşünmek zihnin gerçek doğasıdır. Bölmenin bir zararı yoktur. Fakat ayrılık gerçeğe ters düşer.

+ Nesneler ve insanlar farklıdırlar, fakat onlar ayrı değiller. Doğa birdir, gerçek birdir. Zıtlar vardır ama zıtlık yoktur.

+ Bütün ayrımlar zihindedir, gerçekte hiçbiri yoktur. Devinim ve devinimsizlik zihin halleridir ve karşıtları olmadıkça var olamazlar. Hiçbir şey kendi başına devinmez ve durmaz. Zihnin ürettiklerini mutlak varlığa atfetmek bir hata/(yanılgı-ilüzyon)dır. Hiçbir şey tek başına var olamaz.

+ Doluluk ve boşluk göreli terimlerdir. Gerçek ise gerçekten ötedir - bilince nazaran öte değil, fakat her türlü ilişkiden öte.

+ Gerçek bir başka şeyin hali değildir - o bir ruh hali, bir bilinç hali ya da psişik bir hal değildir; başlangıcı ya da sonu olan, varlığı olan ya da olmayan bir şey de değildir. O bütün karşıtları içerir

+ Bir zihin hali olarak devinimsizlik vardır ve bir de olma hali olarak devinimsizlik vardır.
Gerçek devinimsizlik eylemin ta kalbidir: Ne yazık ki dil(lisan) zihinsel bir araçtır ki ancak karşıtlarla işler.

+ Zihnin ötesinde deneyim diye bir şey yoktur. Deneyim dual (ikili) bir durumdur. Siz gerçek hakkında o bir deneyimmiş gibi konuşamazsınız. Bu bir kez anlaşılırsa, siz artık "halde olmak" ile "hale gelmek" arasında, karşıtlarda olduğu gibi bir ayrım yapamazsınız. Gerçekte onlar aynı ağacın kökleri ve dalları gibi bir ve ayrılmazdırlar. Her ikisi de ancak bilincin ışığı içinde var olabilir ki bilinç de "Ben-im" duygusunun sonucu olarak ortaya çıkar. Başta gelen-olgu, ana gerçek budur;
+ Ne de olsa, evrensellik ve ebedilik/sonsuzluk yalnızca kavramlardır. Yer ve zaman ile bağımlılığın karşıtıdırlar. Gerçek ise bir kavram değildir, bir kavramın tezahürü de değildir.

+ Şunun anlaşılması gerekir ki, gerçeği ya da Tanrı'yı veya Guru'yu arayış ile kendini arayış aynıdır, biri bulunduğunda hepsi bulunur. Zihninizde "Ben-im" ve "Tanrı-dır" (Ben varım ve Tanrıvar) birbirinden ayırt edilemez hale geldiğinde, o zaman bir şey olacak ve Tanrı'nın sizden dolayı ve sizin Tanrı' dan dolayı var olduğunuzu en ufak bir kuşku izi bile taşımaksızın bileceksiniz. O ikisi birdir.

- fakat o karşıtların oyunu içinde değildir. Siz onu bir geçişin, bir değişimin sonu olarak düşünmemelisiniz. Bilincin artık bilinç olarak mevcut olmayışından sonra da o yine kendisidir. Artık o zaman "ben insanım" ya da "ben Tanrı'y ım" gibi sözcükler bir anlam taşımaz.

+ İnsan kendini bilmek için karşıtıyla yüz yüze gelmelidir kendisi olmayanla.

+ Kim olduğunuzu unutmakla ve kendinizi ölümlü bir yaratık olarak düşünmekle o kadar çok dert yarattınız (ki;)

+ Varoluş, biliş gibi parlar, Siz ayrılık hayal ediyor ve sorularla kendinize eziyet ediyorsunuz. Formüllerle gereğinden fazla uğraşmayın. Saf varoluş tarif edilemez.

+ Kanılara ihtiyacım yok. Ben anılardan ve beklentilerden kurtulmuşum, ne olduğum ve ne olmadığım ile meşgul değilim.Ben kendini-tariflere bağımlı değilim; (Ben O'yum, Ben En Yüceyim) gibi tarifler benim işime yaramaz. Ben hiçbir şey olmak ve de dünyayı olduğu gibi, hiçbir şey gibi görmek cesaretine sahibim. Bu çok basit geliyor, onu bir deneyin!

+ Beklenti içinde olmayın. Bilmiyorsunuz. Tüm tezahürün zıtlıklar içinde olduğu doğrudur. Haz ve acı, iyi ve kötü, yüksek ve alçak, ilerleme ve gerileme, dinlenme ve uğraşma –onlar hepsi birlikte gelir ve giderler- ve bir dünya oldukça da, onun çelişkileri olacak. Bazen mükemmel uyum, aşkın mutluluk ve güzellik dönemleri de olabilir, fakat sadece bir süre için. Mükemmel olan bütün mükemmelliklerin kaynağına geri döner ve karşıtlar oynamaya devam ederler.

+ Gerçeği ise bilmek değil olmak zorundasınız;

+ Gerçel kanıtlanamaz da çürütülümez de,

 Gerçeğin peşinden koşarak ondan uzaklaşmayı bırakın

Zayıf arzular iç gözlem ve meditasyonla giderilebilirler ama kökü derinde olan güçlü arzuların doyuma uğratılmaları ve meyvelerinin -acı ya da tatlı- tadılması gerekmektedir.

İçinizden ne yapmak geliyorsa onu yapın. Kendinize zorbalık etmeyin. Şiddet sizi katı ve donuk hale sokar. Yolunuza engel olarak dikildiklerini düşündüğünüz şeylerle savaşmayın. Sadece, onlarla ilgilenin, onları gözlemleyin, sorgulayın. Bırakın olsunlar -iyi ya da kötü. Fakat kendinizi onlara sakın kaptırmayın.

19 Ekim 2015 Pazartesi

en massive

""en en massive ""

Erich Fromm, insanın büyük yalnızlığından ve bu yalnızlığından kurtulmak için kendi dışındaki dünyayla bütünleşme arzusundan söz eder. Şöyle ki; İnsan doğunca, ana karnında belirli olan bir durumdan, belirsiz, tanımsız ve açık bir duruma gelir. İnsan, kendinin, diğer insanların, geçmişin ve geleceğin farkında olan bir varlıktır. Kendi iradesi dışında doğmuştur, iradesine rağmen ölecektir. Doğal ve toplumsal güçlerin karşısındaki çaresizliğinin farkında olması, doğadan kopuk varoluşunu dayanılmaz bir hapishaneye çevirir. Ayrılık yaşantısı kaygı yaratır. Ayrı olmak demek insanca güçlerini kullanma kapasitesinden yoksun bir şekilde dışarıda kalmak, çaresizlik ve dünyayı aktif bir şekilde kavrayamamak demektir.

İnsan, dışa yönelmediği, kendini şu veya bu şekilde dış dünyayla bütünleştiremediği takdirde delirme noktasına gelecektir. İnsanın en derin ihtiyacı, ayrılığın üstesinden gelme, yalnızlığından kurtulma ihtiyacıdır. Her çağın ve kültürün insanı, bu ihtiyaca çeşitli şekillerde karşılık vermiştir. Hayvanlara tapınma, insan kurban etme, askeri fetihler, lüks düşkünlüğü, çileci bir yaşam seçimi, işkoliklik, sanatsal yaratım, tanrı sevgisi, insan sevgisi bunlardan bazılarıdır.

Yalnızlıktan kurtulma ve bütünleşme ihtiyacının bir yolu da her türden esirikçe durumlarda yatmaktadır. Bu durum (esiriklik), bazen ilaçların yardımıyla, bazen ritmik seslerle yaratılan translarla, bazen tütün, alkol ve uyuşturucuyla, bazen “sürüye uyma” ve işkoliklikle, bazen seks(sevgisiz) ve orgazmla, bazen sanatçı veya zanaatkâr olsun yaratıcı etkinlikle sağlanabilir.

Ancak bu tür esirikçe durumlar, bireyler arası bir birlik değildir. Esirikçe kaynaşmayla ulaşılan birlik geçicidir. Bunlar, varoluş sorununa sadece pratik çözümler getirir. Bu sorunun tam çözümü, bireyler arası birleşmeyle, başka bir insanla “sevgiyle” kaynaşma yoluyla çözülür. Bireyler arası kaynaşma arzusu, insandaki en güçlü özlemdir. Çünkü insan sevgisiz bir gün bile yaşayamaz.

(Sevgi konusu Erich Fromm’un, “Sevme Sanatı” adlı eserinde bilimsel olarak incelenmiştir.)

 http://blog.milliyet.com.tr/alkol---seks-tartismalari-ve-erich-fromm-a-saygi/Blog/?BlogNo=289536



17 Ekim 2015 Cumartesi

burdan kitap okunabiliyor

scribd ile anlaşamamızda - dan son ra

aziz nesin okumaları -bakınmaları için baktığım bu yerde
http://www.biligbitig.com/2014/04/aziz-nesin-kitaplar-cevrimici-oku-15.html

yerden -biligbitig den yani

http://www.biligbitig.com/p/online-kitap-oku.html
http://www.biligbitig.com/p/turkcu-turanci.html

e aziz nesin kitapklarıda türkçü turancı-yaşasın!


(koca yaşlı şişko dünya! çalıyor! yoryor!İ)

neşeli bi adam azizi nesin -ondan lazım bize
lazım bize ondan
bize ondan lazım -bu ara

neşe arayışında aziz nesin aramak! nesin'i aramak Nesini?
nesini arıyoruz biz? nesini arıyorsak?


dürüst kaba-

'olma yolunda'

--

“Sana ahlak vaazı verecek değilim. Yalnız, benim gibi eş dost arasında akıllı geçinen bir insanın nasıl olup da bu kadar manasız ve bomboş bir gençlik geçirdiğine herkesten evvel kendimin hayret ettiğimi söyleyeceğim… Evvela bunun farkında değildim. Kendilerini derecesiz bir zeka ve kabiliyete sahip sayan arkadaşların arasında, mukaddes ve mağrur bir aptallığa sırtımı vererek yaşıyor ve sırf bununla mühim bir şey yaptığımı sanıyordum. Ne gayem, ne düşüncem vardı. Zekam bütün kuvvetini, içinde bulunduğu ana sarf ediyordu. Yerinde bir cevap, keskin bir nükte bütün hakikatlere bedeldi. Böyle günü birlik bir fikir hayatının tabii bir neticesi olarak tezatlara, manasızlıklara, hatta edepsizliklere düşüyordum. İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum; müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın bir uydurması… içimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu… İçimizde şeytan yok… İçimizde aciz var… Tembellik var… İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var… Hiçbir şey üzerinde düşünmeye hatta bir parçacık durmaya alışmayan gevşek beyinlerimizle kullanmaya lüzum görmeyerek nihayet zamanla kaybettiğimiz biçare irademizle hayatta dümensiz bir sandal gibi dört tarafa savruluyor ve devrildiğimiz zaman kabahati meçhul kuvvetlerde, insan iradesinin üstündeki tesirlerde arıyoruz.”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan

  https://www.goodreads.com/work/quotes/7350126-imizdeki-eytan

15 Ekim 2015 Perşembe

benim yüreğimi kim durdurabilir?

14 Ekim 2015 Çarşamba




11 Ekim 2015 Pazar

Herkes gibi yaşasana sen İşine gücüne baksana

...
durduğun yerde dur
....
gemiler sensiz gitsin bırak

 (A.İlhan:)

10 Ekim 2015 Cumartesi

duruk

değişki