24 Ağustos 2017 Perşembe

Küçük Prens ve Bir Kürenin Üzerinde Durmak -Pre Adamic;

Uzayda derin bir boşlukta üç boyutlu bir kürenin üzerinde duruyordu Küçük Prens ve küresi o kadar küçüktü ki bunun bir küre olduğunu görebiliyordu ve dolaşarak tüm küresini gezebiliyordu ve başa gelebiliyordu. Başa dönebiliyordu Küçük Prens

Küçük Prens bize ne anlatıyor?

Dünyayı düşünüyoruz. ve bir yer ve bir dip/zemin algımız var. Ve bunun üzerinde de geniş bir gök boşluğu. bu algıyı düşünüp duruyoruz. Dünyada ne kadar ileri gidersek gidelim yer bitmeyecek gibi ama ufuk kuşağıdan kesinti var yani ne kadar bir ovaya da gitseniz boşluk ufku kesiyor.

 Eski insanlar ne düşünüyordu onu bilmiyorum. Bunu düşündüm. Yani ileri sonsuz mu? dünyanın biteceği yer mi? kaşifler ne yaptı. Örneğin Kolomb Amerika'yı buldu ve yeni bir kıta keşfetti. ve yaklaşık 500 yıllık bir olay. O kadar eski de değil

Bugün hala düz dünya cemaatleri var

-düzenlenecek-







22 Mayıs 2017 Pazartesi

ne yazdığımı bilmediğimde;


kestanenin iğneleri var kendini korumak için;
şöyle düşünebiliriz
olgunlaşmamış kestane topağını daha henüz yeşil çiğ ve olgunlaşmamışken ve ağaçtayken kuşlar gagalayamıyor?
,sonra olup birden dökülürler ve çatlar açılırlar zaten
ve bi kaç tanesi toprağı bulursa yeterlidir
 bin tane kestane doğmalı değildir
işin ilginci bunu niye söyledim. Bazen kimseye batamazsın
 ve yuvarlanırsın
önceden dikenlerin olması gerektiğini keşfeder ya da öğrenirsin..
bazı şeyler dikenlidir...

daha fazla anlamak sanırım bir çılgınlık olurdu ya da
gök gürültüsü yada şimşek yığını gibi bir şey;

---

çıplaklığın sımsınırlarında

çıplaklığın ardında ne görmeyi umuyoruz bunu bilmiyorum ancak
bi insan ne görüyor ki diyebilirsiniz
algılar danseden yaratıklar ve şarkı söyleyen
bazen olma çeşitleri yenmiyor

---

kesinlikle sabahları bu gerçeği ya da durumumu ve tüm diğer durumları yok etmek ya da başka bir şeye-gerçeğe  dünyaya dönüştürmek ya da varsa oralar birden puf olup kaybolmak ve bunun gibi şeyler ...

sanat denilen nicelik ya da yücelik ne harika!
bir o var gözümün gördüğü ve aklımın aldığı

---

zorlanma çeşitleri ve uyumsuzluk türleri içinden en çok herhalde ben olması zor...
yanlış bir resmin içinde resmin ressamına ya da olmadı diğerlerimize dönüp beni yanlış hayal ettiklerini ya da çizdiklerini söyler gibiyim...
bu ilginç bir keşişme...

sabahtan beri onbinsaattir düşünüyorum....

---

uykuyla varlık arasında gidip gelen trenler
çocukların bir şoka uyanması gibi her sabah biri bana uyanıyor!
biri bana burda ne olduğu ya da ya olacağını açıklamalı!


yapmak istemediğin hiç bi şeyi yapmamak bir yaşama çeşidi olabilirdi

yapmak istemediğin hiç bi şeyi yapmamak bir yaşama çeşidi olabilirdi daha ziyade! yapmak istediklerini yapmak değil!
,ve yapmak istediklerini yapmak/yapabilmek için (tüm sınırlamalara ve) yapmak istmediklerine göz yummak değil sanırım

bi şeyleri istemeyi geçtim -..istemediklerim ya da direkt olarak reddettiklerim/reddettiğim durumlar sönsün yeterdi
ve bıraktım istemediğim durumlar içinden seçim yapmak seçimi de nedir? varoluş/varolma ya vardır ya da yoktur
ya istediğin/isteyeceğin gibi ya da hiç;
yokolma da bir varolma biçimi bu anlamda!

görmek'in kendi

minimalizm'den gerçeküstücülüğe ve soyut dışavurumculuğa kadar sanatın kendi okullarda ders olarak yapılmalı !okutulmalı bile değil!
objektif tarih anlatımı ya da objektif gerçek ve veri anlatımı ya da herhangi objektivite ve kimliğe karar vermeye dair ne varsa?

görmek (görmekin kendi) tuhaf bi yaratık olmakla birlikte; dört kollu bi canavardır

sanat var ölmedi ve kalbimizde yaşıyor;

http://35photo.ru/hosseinzare/
http://hosseinzare.com
https://www.facebook.com/HosseinZarePhotography/

4B Kültüralizm ya da kürecilik;

Bunların basıldığı dergiler çocukların evlerine ulaşmalı....

olma çeşitleri

şu olmayana bir çıkmalı bakmalı
olmayandan haber salmalı

karnı ağrıyan kurbağa gibi
varoluşum tüm bildiklerini tükürüyor
hiç bi şey olmak istemiyorum

adım isyana doğsun ve dikilsin
toprağın adının isyan gibi olduğu, bir anlama geldiği  bir yerde, boy vermiş ağaç gibi bi şey olmak

olma çeşitlerinden yokolma yedim
,tadı zehir gibi bu şey tüm açlıkları ağzında pekiştiriyor...


21 Mayıs 2017 Pazar

özgürlüğü ordan oraya götüremezsin

24 Nisan 2017 Pazartesi

özgür; lük adına- eksenine;

"ve tüm öfkelerim, arzularım meydanlanıp (göğe) gerçeklenip, imge olup; beni de içine çekecek - katacak ve anlamlarını (ve doyurum ve doyurumsuzluklarını beni adam edene kadar)  bana ve bilişime gülücükler ,  oyunlar ve saldırılar  gibi çarparak (ve benimle alay geçen oyunlar oynayarak) kendilerini olarak beni kendime getirecekler gibi ….
..."


yadırgadığım her şey ve yapamadığım olamadığım her şey; boşluktan üzerime yağıp beni yağmalayacak ,çullayacak ve dalga geçişlerle kendini olacak gibi...

---
ben olmayı yadsıyışım ve kendi benime öfkem ve nefretime varan kendimi sevmemem ve onamamam; yerinde duran gaflet gibi olan bu adamı sevmemem ve çıkıp onun herşeyi değiştirmesini ve kendini değiştirmesini -birden olup beklemem ve hiç durmadan olmasını beklemem  ve bir değişimde hiç onu yadsımadan değişim istememenin derinliği ve anlamsızlığı ve çözümsüzlüğü o kadar anlamsız ve derin bir uçurum ki;

-kendi- suratıma çarpan tokat gibi –oluşum;
ben olmak istemeyişim o kadar derin ki

 olmak bir çalkantı ve sallantı)

 tüm bu tantananın da ne yöne gitmesini bilmediğim de
bireysel yaşamımı neye kılabilirdim ki!

varı yoku ellerimle biçimlesem ya da dönüştürsem neye biçimlerim?/dönüştürürdüm?

dışarda bir anlam, cevap var beni çağıran gibi ama olmayan/henüz yapılmamış

durmak, anlamak, yapmak arası çelişkiler de çekim ve gidim gelim selleri

benden daha büyüğün /birlikteliğin imi ve diğer oluşların ve işlerin imi-ya da bekleyişimin imi -sarıyor
beni o anda kuşatıyor;

çoklaşmış çocuklar gibi günsüz insanların/durumlarının beni sarması

hiç yadırgamayan bir insan-biliş topluluğunun, “ooo sen mi geldin” demesi ya da hiç aldırmaması gibi bir yerde dinlenme ve durarak ve bekleyerek sadece varolma gibi histen sonra

tüm varoluşu bırakmak gibi bu esaret aklımı kurcalıyor

bir coşkunlukla solgunluk arası bir yere ya da her ikisi bi aradaki yerde dirençle bekleme eğilimi
(yıkılgan ve yıkılgan olmayan ben ikisi bir arada tutunuyor ve çekiyor birbirini)

tüm bu -kendini yaşayanı ve olanı ;kendi adına bağımlamam ve çözümlemem o kadar derin ki; bir şey olmanın merkezi olmaktan öte beni alıp kucaklayacak bi şeyin olması ve durumun kuşatganlığının temizliği ve saflığı gibi oluşun açılımı gibi bekleyişler

beni varedecek yada oyuna çağrıcak; yeni bir varoluş çocuğu /oyunu
ya da  “bak bu var gördün mü” de ki yenilenmenin olumu,

varoluş gücünde ve büyüklüğünde, belki adam kılığında belki değil ne kılığındaysa o kılığında, beşbin çocuk gelip beni hani ne duruyorsun diyecek gibi ..

durumlar ya da bu çocuklar farketmez; etrafta kıyamet kopuyor-çemberimde sanki;

dışarıdaki boşluktaki imgeler tüm sesleriyle beni dövecek ve içimden geçecek gibi;
beni savurup yerlere vuracaklar gibi

"ve tüm öfkelerim, arzularım meydanlanıp (göğe) gerçeklenip, imge olup; beni de içine çekecek - katacak ve anlamlarını (ve doyurum ve doyurumsuzluklarını beni adam edene kadar)  bana ve bilişime gülücükler ve oyunlar ve saldırılar (yani bana çala çala) ve hatta alaylar  gibi çarparak (ve benimle alay geçen oyunlar oynayarak) beni kendime getirecekler gibi
ya da (bir benzeri-) kendime geleceğim yere bakıyorum..."

boşluklara çarpıp dağılıp imgeler olup -beni boşluğa ve imgeye katıp benle -h-alay edecekler ve ben buna artık bi yerden sonra içim geçip -kendime gelip-  güleceğim yeri -orası -çılgınlığı
imgelerim bana tokatlar vuracaklar ve çözümlemelerini vuracaklar-alaylarını vuracaklar alaylarını
 beni döve döve adam edecekler gibi;
işte o zaman /yeni gülmeye/ (gülme olmayana başlayacağım gibi

yadırgadığım her şey ve yapamadığım olamadığım her şeye boşluktan üzerime yağıp beni yağmalayacak çullayacak ve dalga geçişlerle kendini olacak gibi

varoluşu-m-uz; bunu çözümlemem o kadar derin ki defalarca düşündüm
kendimi bu anılarımla ya da (var ya da yok söksem ve bir oraya ya da buraya götürsem taşısam ve taşsam anlamını sökemiyorum- doyumunu alamıyorum/vuramıyorum. Doyganlık bir temas, açlığı içimde… Tam bir doyum….)

geçmişimle ve varolanımla yüzleşili/barışılı, onu unutarak ve soyutlayarak çıkaramıyorum ve dönüştüremiyorum
yok edemiyorum-var edemiyorum-
bu tutuncalı tutunca beni sarıyor ve aklımı kuşatan bu im doğuyor-bekle ve diren
direngen ol; diren diren diren;

bu herşeyi yarıda bırakma kaçma ya da yokolma olmama çekimleri gibi duran şeyler ve atmosferler beni şeye savunamıyor ve savunamıyor-olmuyor ve bana yetmiyor
bana bize yetmiyor bu varoluş-um-uz

sığınamıyorum sığamıyorum/sığamıyorum artan (yalnızlıktan) ve azalan şeylerden umulan medet
bana taşmıyor

bir zafer istiyorum-adı zafer olmayan -kimseyi yenmemiş
zaferin en bilinmedik sonuca-na bekletmiş olumunu

bir patlama istiyorum göğsümde -diğer hiç bir şeyi patlatmamış/kırmamış dökmemiş
değişim sancısının/değişim isteminin onurduğu ya da kırıp dökmesinin edası bir bağımlılığa ve bağıma gebe olmayan özgür bir olma/dönüşüm

yarattıklarımdan yaratcaklarımdan/kendimden olumumdan/olaganlığımdan da ürküyorum ve korkuyorum

bir şeyin bağımı olmamam; bu alıp verme ve velvele beni götürüyor
yaratamam kullayamam

obejktif tam objektif bir yaratımın yaratısı nedir-üretisi nedir
bu sonuçlarla yüzleşmek ve görmek bilmek çılgınlığı , aşıgan çılgınlıklar, artma çığlıkları ve bilinç sesleri --uzayları
hiç bir kavrama bağıl bağlı kalamam -ben olurum-ne istersem
hiç bir şey beni sınırlayamaz
tüm sınırlardaki ve sınırsızlıklardaki herşey öğretir bana --oldurur
taşlara ya da başlara dönüşen yanım buğuruyor

ben hiç bir şeyin yaratıcı üreticisi uzayı, uzağı ve bağımı olamam /olmak istemiyorum
bir seçimin tanırı

bom boş bir anlam ve anlamsızlık ve var ve yok
(var ama yok) gibi bir şeye; uykuya dönüşmüş gibi olduğumda; olmak istediğimde beni uyandıran ses güç ve kudret ya da durum daha büyük bir zafer ya da umulmayacak umulmadık büyüklüğünde bir sarma kuşatma biliş ve oluş olmalıdır
biliş kopuş çığlık ve çığkım çağlısı olmalıdır

benden büyük işler yaratan
bütün varoluşun kopması gibi bilinmez bi enginlikte olmalıdır burdan benim enerji taşan ışımlarla ve ışınlarla söküp çağlayan özgürlüklüklere götürmek ve bilinçler ve tüm varoluşlar meydanlarında kopan gezintiler gibi olmalıdır

----

ben olmayı yadsıyışım ve kendi benime öfkem ve nefretime varan kendimi sevmemem ve onamamam; yerinde duran gaflet gibi olan bu adamı sevmemem ve çıkıp onun herşeyi değştirmesini ve kendini değiştirmesini -birden olup beklemem ve hiç durmadan olmasını beklemem
 ve bir değişimde hiç onu yadsımadan değişim istememenin derinliği ve anlamsızlığı çözümü o kadar anlamsız ve derin bir uçurum ki;

---

yadırganmayan  -ikilik duyulmayan -ya da kendinden başka kalamayan bir özel imge oluşunda ve varoluşunda evreninde gibi bir yerde özgür-tutsak tutkuların kendilerini kendilerini -deneyimletmesi gibi bir çözümlemeye ithafen;


yadırganmayan  -ikilik duyulmayan -ya da kendinden başka kalamayan bir özel imge oluşunda ve varoluşunda evreninde gibi bir yerde özgür-tutsak tutkuların kendilerini (dışarı savurarak ve oldurarak kendine kendi kendilerini -kendileri gerçeklerenerek nerdeyse coşkunla ve yağımla kendini ters bana yağması olması gibi) deneyimletmesi ya da durumu çözümlemesi gibi bir ters bakışta;

narsizmin öbeği;
yeniden doğuş;

------
ölme gibi yer


dönenlerle işim ne;

belki de gezegen olmak istenebilirdi ...üzerinde kuşlar otlar bitirmek için....bilmiyorum güneşlerle işim ne;

belki de gezegen olmak istenirdi ...üzerinde kuşlar (hayatlar ve yeni hayaller ve yeni sefaletler) bitirmek için.....bilmiyorum güneşlerle işim ne;

belki de gezegen ,gezmeyegen de olmak istenirdi
 üzerinde kuşlar ötürmek ,otlar bitirmek (sevgiler bitirmek/başlatmak) (hayatlar ve yeni hayaller ve yeni sefaletler) bitirmek için-/başlatmak için bilmiyorum
 sönüşlerle -sönenlerle ve dönenlerle işim ne;

kesinlikle ölü/ölügen bir bedene tıkılmış ve doldurulmuş boşluk gibi olmak

kesinlikle ölü/ölügen birinin/bedenin içine canlı sandırılmak üzere boşluk doldurmak-doldurulmak gibiyim

arkadan (içerden) bir şeyler sanırım her sabah bunun içine girer gibi -başlar gibi
o da olursa;
burdaki his sanırım şey gibi
resim çekilmek için kafası boş adamlar yaparlar
bedeni boş bir eski hafıza yığını burda ve bedeni boş kompleksin otomatı bi şeyler çağrıyor -durumlar oluşturuyor-ona programlanmış -gidilmiş
kurulmuş saat gibi
yeni seçemiyor

içimde bire  boşluk sanırım ne sızarsa her gün ordan -içeri ne girerse o var ve oluyor gibi;
sabah bir otomat yaşıyor ve kalkıyor
gün içinde sonra bi şeyler devinirse burda hak getire

yaşam ve canlılık yok inanmıyorum
bedenle bağ kuran bu im-bu eski ben kırıntısı orda yaşamıyor artk- yerini terkedip gitmiş;
belirli belirsiz zamanlar ,ara ıslak düşünceler -arada sıra çakan şimşekler- yaşıyor sadece içimde
-hafıza izleri-

kesinlikle bir harabeden fışkıran otların bedenimi sarması gibiyim ve beni sarmaşıklar ve filizler (beni yaşıyor-ben de yaşıyor) yaşıyor-ben değil

ben imi sabahları direnen bi şey sadece.. alttan yeni fışkıran-çözülen
her gün yeniden yapan bunu
sonra günün görüntüleri-eski program ve günün götürdükleri ,sürülmeler başlıyor/yaşıyor;
yeni şimşekler- aranıyor; bazen
ve yeni yapımlar
uykudan sonra burası bir kapıdan dar bir kapıdan yeni yine içeri geçmek gibi

bir azizin cenazesi ve cesedi -sanki sadece işte ..bir duvar gibi cansız ceset her sabah akım topluyor içine
ya da yeni kuşlar konuyor cenazeye ve
kuşlar ötüyor işte sadece sanki burdan
eski harabe anılarıyla birlikte

içerde ne yapılacağı bilinmiyor -kimin olacağı/olunacağı
yeniler gidip geliyor gibi
eski olumları tekrarlanıyor ve  yeni enerjiler -durumlar aranıyor sadece

kesinlikle ölü/ölügen birinin içine adam koysalar-bana/buna benzerdi;

kökeniniz , nereden geldiğiniz değildir. tersine nereye gittiğinizdir. - nietzsche

içizyonizm ve bencilik

içyonizm ve bencillik

göğsüm kahkaha atıyor
aslı şuydu - hiçizyonizm-hiçizyonluk
çok kere hiçizyon

hiçizyon _bizyon da

-
görülen ve kaybedilmiş savaşların ertesinde derin düşünür kendini yönelten tehlikenin farkına varır
düşman bir düşman yaratmıştır .. kendini
kendini yaratan düşmanı bunu görür
bir düşmanın iyi bir düşmana sahip olmak üzere yarattığı kendini gördüğünde
hiç bir yolculuk kalmamıştır-
derin asılı uzaylar boşlukları

çözülen yumak/çözülmeye devam eden- zorlanan;

çorap söküğü yüzyılında
--

ilk ipin ucunu tutmak ve pimi çeker gibi çekmek oraası sonrasında
yumağın eriyip dağılması-
ortada bir yumak olmaması ve kalmaması
sonucunda

bu başta;
ilk ve son sayıla nbir yerden
baş ya da son -kördüğüm- sayılacak bir yerden tutuyorsunuz
düğümü kesiyor, söküyor ya da çözüyorsunuz ve
sonra da ipini ucu rüzgara veriyorsunuz
ya da çocuklar oynuyor
ya da bir kedinin kuyruğuna bağlıyorsunuz onu
sonra bir yumak kalmıyor

oyun oluyor sadece

burası benim krallığım;evim;hoşbuldum;


https://www.youtube.com/watch?v=4qo0rBaM4ZY

Yazar ağzını kapamalıdır ki eseri kendininkini açsın. - Nietzsche

  • Kendi dünyasını kazanır dünyayı kaybeden.

  • Nereden geldiğiniz değil, nereye gittiğiniz belirlesin bundan sonra şerefinizi!

  • Yaşamak, arzuladığım gibi ya da hiç yaşamamak: Bunu istiyorum, bunu ister en ermiş olan da.

Yaşamak bu doğadan farklı bir şey olmayı istemek değil midir?

Ah siz ilahi varlıklar, bana çılgınlık verin artık! Çılgınlık verin ki sonunda kendime inanabileyim! Hezeyanlar ve çırpınmalar, ani aydınlıklar ve karanlıklar verin, korkutun beni hiçbir faninin hissetmediği şekilde ateş ve buzla, gümbürtü ve etrafta dolaşan şekillerle, ağlatın ve inletin beni, bir hayvan gibi, süründürün yerlerde; yeter ki ben inançlı biri olayım! Şüphe yiyip bitiriyor içimi. Yasayı öldürdüm; yasa beni, bir cesedin canlı birini korkuttuğu gibi korkutuyor. Eğer ben, yasanın daha fazlası değilsem, o zaman dünyanın en alçak insanıyım. İçimde olan yeni ruh, eğer sizden gelmiyorsa, nereden geliyor? Size ait olduğumu ispatlayın bana; bunu sadece çılgınlık ispatlıyor bana.

Arzularımız o kadar şiddetlidir ki bazen birbirimizi parçalamak isteriz. Ama topluluk duygusu bizi durdurur. Lütfen not edin : işte bu, neredeyse ahlakın tanımıdır.


  • Ah, buldum onu kardeşlerim! İşte, en yüce dorukta kanıyor sevinç pınarı benim için! Burada, hiçbir ayak takımının benimle birlikte içemeyeceği bir yaşam var! Akışın nerdeyse pek yoğun geliyor bana, ey haz pınarı! Doldurayım derken, sık sık yeniden boşaltıyorsun kadehi!

  • Ancak hepiniz beni inkar ettiğiniz zaman size dönmek isterim. Gerçekten,kardeşlerim,o zaman kaybettiklerimi başka gözlerle arayacağım.O zaman sizleri başka başka bir sevgi ile seveceğim.
  • Acı çeken dostuna dinlenmesi için yer göster, ama dikkat et yatak sert olsun.
  • Bilgi ermişleri olmak elinizden gelmiyorsa, hiç değilse bilgi savaşçıları olun.
--


6 Nisan 2017 Perşembe

sıkışma;



1x - Richard Otten-Wagener portfolio

kekeliyorsanız, kekelemeye çalışın ve artık kekelemediğinizi görün.


viktor e. frankl

.Haklısınız..

.Milliyet Gazetesinden Bilgin Gökberk'in 10 Ağustos 2007 tarihli yazısı

10 Ağustos 2007, Köyün Delisi'nden…
Yine Alman Lisesi ve yine O nesil

…Okul 08:00'de başlıyordu.
Her sabah, Kadıköy'den Karaköy'e 07:15 vapuruyla gidiyordum.
Ucu ucuna.
Bazen…
Sis olurdu ya da lodos.
O zaman 07:00 vapuruna binerdim.sis çok lodos olunca da 06:45 veya 06:30 vapuruna. Öyle bir programlamışlardı ki hepimizi…

…Bir sabah yine vapurlar çalışmadı.
Göz gözü görmüyordu yine.
Kalkan ilk vapura bindim (06: 45).
08:05'de dersteydim.
Sınıfta, şimdi yaşıyorsa Kalli'nin yaşında olması gereken, en sevdiğim Hocalardan Herr Umlauf vardı.
Hocaların içinde en mantıklı gibi olanı.
- Niye geç kaldınız Herr Gökberk?
- Sis vardı.
- Bir önceki vapurla gelseydiniz.
- Öyle yaptım.
- Demek, ondan da öncekiyle gelmeliydiniz.
- Normalde geldiğim vapurun 2 öncesiyle geldim.
- 3 öncesiyle gelseydiniz.
- Kalkmadı.
- ?
- İlk kalkan vapura bindim.
- Dün geceden, sis olacağını bilmiyor muydunuz?
- Hayır.
- Bilmeniz gerekmiyor muydu (genelde sorardık hakikaten bir gece önceden, hava durumunu)?
- Gerekiyordu.
- Madem vapurla geliyorsunuz, bir gün önce, hava durumunu öğrenmeniz lazım değil mi?
- Evet.
- Eee?
- Sordum “yarın sis yok” demişlerdi.
- Meteoloji yanılabilir, hazırlıklı olmanız lazım her şeye.
- Haklısınız.
- En iyisi, sizin belki bu yakaya taşınmanız.
- Haklısınız.