29 Ocak 2013 Salı

Bilinmeyenler

 --------------------
 Hayatta, bilmeyen, ama bilmediğini bilmeyenler vardır. Onlar çocuklar gibidirler. Onları eğit.

Sonra, bilmeyenler, ama bilmediğini bilenler vardır. Onlar isteklidirler. Onlara öğret.

Sonra, bilmeyenler, ama bildiğini sananlar vardır. Onlar tehlikelidirler. Onlardan sakınmalısın.

Sonra, bilenler, ama bildiğini bilmeyenler vardır. Onlar uykudadır. Onları uyandır.

Sonra, bilenler ama bilmiyor gibi yapanlar vardır. Onlar oyuncudur. Onları sev.

Sonra, biliyor gibi gözüken ve bildiğini bilenler vardır. Onları izleme, çünkü eğer bildiklerini biliyorlarsa senin onları izlemeni istemeyeceklerdir. Fakat onların ne dediğini dikkatle dinle, çünkü sana senin ne bildiğini hatırlatacaklardır. Aslında, bu nedenle sana gönderilmişlerdir ve bu nedenle sen onları çağırmışsındır."   Neale Donald Walsch

 -------------------------------
 
Bir fırtınada eğlenemezsin ve neşeyle oyunlar oynayamazsın evet fırtınayı bir dram ya da olarak görmeyebilirsin, kötü yada kaçınılması gereken olarak görmeyebilirsin, duygusal olarak absorbe olmayıp mantıklı karalar alabilir hatta neşeni bile muhafaza edebilirsin ama fırtına fırtınadır, Ve fırtınayla boğuşmamak eylemsizce kendini bırakmak ya da onu n eşeyle karşılamak yetmez hayatta, Hayatta savaşta var fırtına da, Bugünlerde bilgelik ve ışık  dolu olduklarını iddia eden  şeyler herp böyle ama hep mi böyle hep güneşli havalardan bahsetmişler ve hep güneşli havalardan sanki ve diyorlar ki bize fırtınada hey neden böyle yapmıyorsun böyle yaparsan olur, sen seçersin, fırtınayı ben seçmedim, seçti isem o fırtına ben kendimde tamamsam o dışarıda fırtına,

Kimse havalardan bahsetmemiş,
Herkes gezmiş gezmişte iki güzel çiçek görmüş onu anlatmış sanki, Sanki Pasifiğin ya da dünyanın öbür ucuna fırtınalı denizlerde salgın hastalıklarla mücadele etmişte gitmiş güzel bir adaya ve oraya yerleşmiş hey mutlu olun hey sevgiyi seçin bu mu gerçekliğiniz, Hayır bu karamsar, kötümser ya da dramsar olmak değil, Bu işin kötü yanınıda görmek değil söylüyorum sizlere , Varoluşun tüm sorularına ve sorunlarına cevap ver yada dışarıdaki hayatı bırakıp dertsiz tasasız yaşa cevapsızlık cevaspsızlıktır, Bu takıntıysa takıntıdır değilse değildir, Ben buradan durduğum yerden bakıp neden Himalayalar görünmüyor diyorsam bile birisi çıkıp demeli ki dünya yuvarlak ve önünde bi şeyler var ve mesafe uzak ve hava şöyle ve açıklanmalı, Açıklanmalının bilgisi olmalı, Her sorunun her ce vabından yoksun bir hayatta varsayım içinde varsayım kazıyoruz, Oluş, anlayış her şey varsayım, Güven sağlayan, inanılan güvenilen bilgi var mı? Dini bilgiyi bile kim sevipte benimsedi ve değer verdi ve öğrendide sevdi, Sevdiğin bilgi değerlidir

Objektivite her şeye bakıp hey ben neşeyi ve sevgiyi seçtim mutluyum bakın ne güzelde anlatıyorum demek mi? Bunu söyleyen önce dört mevsimi aynı olan ada da yaşamayı ve orada ngüvenli olduğu için seyahat etmemeyi seçtiğini söylemeli ve demeli ki benim keşfetmediğim bilmediğim yerler var, Burası güvenli ve ben burada yaşamayaı seçtim araştırmayı keşfetmeyi sevmem ben, Size karşılıksız umut ve mutluluk satanlara her şeyi baştan aşağı pozitif dokuyanlara öyle seçin öyle olur diyenlere dikkat edin çünkü keşfedilmemiş bir deniz keşfedilmemiştir, Ve bazı arazilerde her zaman risk vardır ve yaşamak oldukça zordur, Bazılarımız zorlu hayatlar yazşarız, Bunun için sızlanmayın evet ama kimsenin size sahte bilgelik satmasına izin vermeyin, Herkes kendi keşfini yapar, kendi denizinde ve okyanusundadır ve bir kimsenin fırtınaları diğerlerininkine benzese bile onun tam olarak aynı değildir, Size bir bakış açısı ve perspektif sunabilirler evet ama zorluklar ve mücadele de var hayatta ve buna karma deyip drama yaratmayabilirsiniz evet çünkü bu karma ile yaşamayı seçmek tıpkı daha fazla keşif yapmayı seçmek gibide olabilir yani geçmişte hata yapmışlık olarak nede nyorumluyorsunuz ki ve gerçekliğin objektivitenini bakış açısından pozitiflik budur, Sahte ve karşılıksız umut tücccarlığı değil,
POZİTİFLİK OBJEKTİFLİKTİR
POZİTİVİTE OBJEKTİVİTEDİR
Bu değişmez ve sarsılmaz, duruma bağlı ya da bağımlı değildir, Neşeyi ruhuna serpiştirmişsen en zor zamanındada neşe tonu vardır sende sebepsiz sözde neşe ve mutluluk üretemezsin, Bi şeye sevinmek değildir neşe ve mutluluk, umutluluk o ve tüm bunlar saf ve salt duygular zaten içinde her değişkende varolanlardır değişmez ve sarsılmazlardır, Bakış açısı bakış açısıdır ve objektiviteye ne kadar yakınsa gerçekliğe ve mutluluğa ve ereğe o kadar yakındır hepsi bu, Bilgelik budur, Gerçeklik objektivitedir, Objektivite değişkense bile senini gerçekliğinden sağlanabilir erişilebilir ulaşılabilir en yüksek objektivite değeri ve görüsü ve bakış açısı senin gerçeğindir, Onun değişkenliği yani sabit olduğunu varsaydığın bi objektivitenini varlığı senin gerçekliğini değiştirmez, Kendi objektivite sağlatımından ya da dış damıtımından ya da ışıkla anlatırsak yoğuşturma ve odaklama noktandan öte gerçekliğe erişemezsin, Objektivite ve görü ve algı ve diğer parametrelerini değiştirmelisin, Ve bilmek seni mutlu yapmaz, Bilgelik mutluluk değildir, Mutlak ta seni bilinmezlikle sınayacaktır, Duyulardan yapılma bir mutluluk arıyorsan ve bilgelik peşindeyse bunu bulamazsın, Duyulardan arınmışlıktadır mutluluk ve o mutlulukla sınanamz ve mutluluk oalrak tarif edilmez zaten o durumda mutluluğa ya da mutsuzluğa ihtiyaç duymamalıktadır ve orada mutluluk tanımsızdır, Tüm bu ya da ötesinde bilgelikte sana ralitede mutluluk ya da konforlu bir hayat sunamaz, Konfor arayan gider fırtınasız bir adada dinlenir, Bilge keşiftedir ve onu bekleyen rüzgarları ve fırtınaları bilemez ve umursamazda, İşte gerçek mutluluk budur karşılaşılabilecek her duruma hazır ve açık olmaktır, Duyusal mutsuzluğa da hazır olmak ve kendini gözlemlemek ve mutsuz olarak tanımlamak ve buna aldırmamak ya da bun udeğiştirmek için bi şey yapmamak ya da giderebiliyrsa gidermek , Tüm bunlar öğrenilir, Öğrenilmeden mutluluk satmayınız, Düz ovada yaşam sürüp dağlardakine bilgelik anlatanlarla dolu dünya ve dağlardakiler o akadar az şey söylemişler ki, Neden mi? Çıkanlar gelsinler kendi görsünler keşfetsinler ya da dağ bu, O sadece der ki eğer o bilgeyse tabi, Bak dikkat et zordur ya da ben zorlandım ama eminim kolay bir yoluda vardır ya da be ngüneyden tırmandım ama sen istersen bir batıyı dene, Bİlgelik budur, Size bundan fazlasını sunanlar dağın eteğinde hava durumu sunarlar onlar dağı merak etmezler bir iletişim ya da hava balonu gönderip oturdukları yerden alırlar heberi ve anlatırlar ve bugünlerde hep onlara rastlıyorum her yerde,

-------------------------

Hayal gücü güç verir: "Hayal gücü her şeydir. Sizi bekleyen güzelliklerin önizlemesi gibidir. Hayal gücü bilgiden daha önemlidir."

Albert Einstein


------------------
 Peki neden bu yazıyı yazdım ve derdimi anlatamsamda , anlattığıma yakın olan derdinm neydi?

İnternette, kişisel gelişim ya da yeni blinç ya da benzeri üzerine üzerine bulunabilen şeylere bakıyorsunuz ve şöyle bi şey çıkıyor karşınıza, Bir konfor bulmalısınız bir mutluluk ya da sevinç bulmasınız da sürmeli sanki ve siz bunu seçmediniz sanki? Ve soruyorusanuz neden ben çalkantılar içindeyim ve dingim değilim, Burada çalkantı sizin için objektivite ve tabi konu bensem benim için tabi, Çalkantı objektvititesinde dinginlik bulabilirm evet ama çalkantıyı bir dinginlik olarak tanımlayamam değil mi? Ve çalkantıda dinginlik bulabilecek öğrenmişlikte isem de objektifsem çalkantıyı dinginlik olrak aktaramam ,

Belirttiğim yazımların çoğu bi konfor bölgesinden yazılmış ve yazımlanmış gibi duruyor, belirli fırtınalar atlatışmışsa bile sanki sanki o fırtınaların geçtiği dindiği saki nbir limana sığınmışlıktan limandaki dinginlik anlatılıyor sanki, Şunu düşünebilirsiniz konforu bulamamışssam konforu seçmemiş olabilirim belki ve ben öyle düşünüyorum ki, öğrenmek ve keşfetmek peşinde olan bir ruh dış dünyaya baktığında gördüğü gibi zorlukları ve mücadeleleri göze almalıdır, Dış dünyada fırtınalar var, sarp kayalar var, her şey var, Birisi size dingin bir ovadan güzel bir masal anlatmışsa ve bulunduğunuz yer ile bu masalı özdeşleştiremiyorsanız uyumlayamıyorsanız  ne o masalın yanlış olduğun düşünmek ne de sizin neden dingin bir ovda olmadığınızı düşünmek ne de bi şeylerin yanlış olduğunu düşünmek, Olduğunuz ve bulunduğunuz yeri gözlemlemek ve ne kadar zor ve sarp ise de ya da öyle hissediliyorsada olası en yüksek pozitif motivasyonla bakabilmek ama işte bu pozitif motivasyon bir dağı ova olarak görmek ya da göstermek değil bunu anlatmayı deniyorum, Sanki, sanıyoruz ve umuyoruz ki bir yolculuğa çıktık ve sakin bir yere gelip evet oldu işte her şey bitti tüm fırtına geçti diyeceğiz ve bize birileri fırtınasızlık anlattığı için bir fırtınasızlık arıyoruz ya da sorguluyoruz biz neden bu konforu ya da dinginliği bulamıyoruz ya da bulamadık, Ve işin daha kötüsü bu durumda isek yazmıyoruz ki asıl bu durumda iken yazılmalı ve söylenmeli,

-------------

''Akıl eğiterek zeka elde edilemez. Daha doğrusu, kişi zihinsel ve duygusal olarak uyum içinde davranırsa zeka ortaya çıkar.

Akıl ile zeka arasında büyük fark vardır. Akıl, düşüncenin duygudan bağımsız olarak çalışmasıdır. Akıl, duyguyu hesaba katmaksızın, belirli yönde eğitilirse kişinin engin bir zihin gücü olabilir, ama zekası yoktur, çünkü zekada hem hissetmek hem de muhakeme için içsel bir yetenek vardır; zekada her iki yetenek de yoğun biçimde ve uyum halinde eşit olarak bulunur.

Çağdaş eğitim, aklı geliştiriyor, sevgi ve şefkatin uyumunu dikkate almadan birçok yaşam açıklaması yapıyor, birçok kuram sunuyor. Böylelikle, çatışmadan kaçmak için kurnaz ve usta zihinler geliştirmişiz, sonunda, bilim insanları ve filozofların açıklamaları ile tatmin oluyoruz.

Zihin-akıl- bu sayısız açıklamadan memnun, ama zeka değil çünkü anlayış ve eylem için zihnin ve kalbin tam birliği gerekli.''


----------------


''Sen sürekli kendinle savaşıyorsun çünkü sana kendinle ilgili çok aptalca fikirler verildi. Sen ya doğanı, doğa ile olan rahatlığını, ya da binlerce yıllık şartlanmışlığını seçmek zorundasın.
Keyif lanetlendi, ciddi olmamak lanetlendi, oyuncu olmak lanetlendi. İnsanlığın tamamı mutlak bir ciddiyete dönüştü ve ciddiyet psikolojik bir rahatsızlıktır. O daha derinlere sızabilir ve ruhunu bile hasta edebilir. Oysa ki, dünyada ciddi olmayı gerektirecek hiçbir şey yoktur. ''

Osho


----------------
 
''Yeni bir ahlak anlayışı ve yeni amaçları olan insanların büyük umutsuzluklarını düşündüm. Hayatın yollarından yalnız geçerler. Karşılaştıkları yol arkadaşları onlara katılır , fakat onları asla anlayamazlar. Hayat , bu yalnız ruhlar için büyük bir işkencedir. Oradan oraya mutsuzca sürüklenirler. Havada uçuşan pek ender olarak verimli bir toprağın üstüne düşen iyi tohumlar gibidirler.''

Arkadaş / Maksim Gorki


--------------------

 Bugün 'ben'leri biraraya getiren bağlar o derece gevşemiş ve zayıflamıştır ki, bir şahsın 'ben'i, 'biz'den daha fazla hissedilmektedir. Veya başka bir tabirle kendisini 'biz'den cok 'ben' olarak hisseder. Bir köylü kendisini ailesi, kabilesi, toplumu içerisinde erimiş, kaybolmuş olarak görür. Kendisinde hissetmiş olduğu şahsiyet 'biz'dir, 'ben' değil.

Dr. Ali Şeriatı


-----------------

''İnsan iyi oldukça ve ruhu temiz ve saf bulundukça, onda enerji eksiliyor,daha hastalıklı oluyor ve yaşamak onun için daha eziyetli oluyor. Böyle adamların nasibi uzlet ve sıkıntı oluyor. Onların daha âlâ bir yaşayışa doğru olan ıstıraplı istekleri ne kuvvetle olursa olsun, o yaşayışı yaratmak için kuvvetleri olmuyor.''

Maksim Gorki


--------------

Şimdi sizce Gor ki uslanmaz bir umutsuz mu? Ya da karamsar mı? Yoksa gerçek bir gözlemci ya da objektif mi?

--------------

''Aldanmışlar arasında, doğru kavrayışlı bir adam, tüm saat kuleleri yanlış zamanı gösteren bir kentte, kendi saati doğru olan bir adama benzer. Saatin gerçekte kaç olduğunu bir tek o bilmektedir; ama bu onun ne işine yarar? Tüm dünya yanlış zamanı gösteren kent saatlerine göre davranmaktadır; hatta bir tek onun saatinin doğru zamanı gösterdiğini bilenler bile.''

Arthur Schopenhauer
 
  


---------------

 ‘’İnsan umudunu kesmeden sanatsal olarak yaşayamaz; çünkü umut insanın kendini kısıtlamasını engeller. Umudun güzel rüzgarıyla denize açılmış insanı görmek ne hoş bir manzaradır, insan yedekte çekilme fırsatını bile değerlendirebilir; fakat umudun gemiye çıkmasına asla izin vermemek gerekir, hele kılavuz kaptan olarak hiç; çünkü umut sadakatsiz bir dümencidir.’’

Kahkaha Benden Yana - Sören Kierkegaard


------------------------------

''Yeni yollar açan yenilgiler olduğu gibi, insanı çıkmaz sokağa sürükleyen zaferler de vardır.''

Pascal Bruckner

 

19 Ocak 2013 Cumartesi

Niyâzî-i Mısrî

(Onur, saygı ve sevgi ile;)

-------------------

Gel tımar et yaranı sen ışk ile
Yaralarun onulacak çağıdur 


( Yaranı ışık ile temizle, Yaraların iyileşeceği, çağdır )

-------------

Baş açup girdim ışk meydanına
Mansur olurum ene'l-Hak darına

Yanmakta Niyazi şevkun narına
Dönelüm aşıklar Mevla derdiyle


-----------------

Her sıfât kim sende var izle anı ( Anı izlemek, zihne tanıklık etmek, )
Sen seni bilmek necâtındır senin
Gayre bakma sende iste sende bul

-----------------------


Ey Niyazi noldu sende kayd-ı dindar kalmadı?


Ey gönül gel gayrıdan geç aşka eyle iktida
Nokta-yı vahdet'de haşrol gayrı efkar olmasın
Cism ü cana hükmeden gizli sultan sendedir
Ar u namusun bırak, şöhret kabasından soyun
Varlığından soyunup üryan olan anlar bizi  

Eyven kişi yol alamaz maksudunu tez bulamaz
Yoğ olmayan var olamaz varını dağıtmak gerek 


Aklım dahi her varım yağmadır alan alsın
Ben varlığımı atdım dost varlığına yetdim


Tufan olursa cihan bir katre tufan bana  

Küfrile iymandan geçüp a'yanda bulmuşam sebat
 Gah düşerim mutlak'a, gah asl u geh mülhak'a 

Kim seni buldu, kendi yok oldu 

Nâdanı terk etmedin yârânı arzularsın,
Hayvânı sen geçmedin insânı arzularsın. 



öyle sanırdım ayriyem, dost gayridir ben gayriyem
benden görüp işideni bildim ki ol canan imiş

Zülfünün her bir telinde bağlı bin mecnunu gör

Alem anın hüsnünün şerhinde olmuş bir kitab
Metnin istersen Niyazi suret-i insan'e bak 


Gördüm bu alemler kamu benim vücudumla dolu
Bir olmuş "Uçmağ" u "Tamu",cümle bana olmuş sıfat
Her ne yana kim eğilem,ol yana her şey eğilir

Bade birdir,saki bir,meclisdeki yaran da bir

İsteyu git ademi,ademde bul ademi
Ruhül-Kudüs demini,ademde iste anı
Niyazi'yi can eden zerresini kan eden
Katresin umman eden bir demidir kamilin

Bildim ki can tendedir,ten can ile zindedir
Amma nidem bilmedim,cane canan kandedir?
Niyazi'ye can olan,sırrında sultan olan
Diyn ü hem iyman olan ol bimekan kandedir?
Gezme gel bahr ü berr'i,kendinde işte sırrı
Cism ü cana hükmeden gizli sultan sendedir

Derman arardım derdime derdim bana derman imiş
Burhan arardım aslıma aslım bana burhan imiş


Kanden gelir yolun senin ya kande varır menzilin
Nerden gelip gittiğini anlamayan hayvan imiş
İşit Niyazi'nin sözün bir nesne örtmez Hak yüzün
Hak'tan ayan bir nesne yok gözsüzlere pinhan imiş

Gitdi kesret geldi vahdet oldu halvet dost ile
Hep Hak oldu cümle alem şehr ü bazar kalmadı
Din, diyanet, adet ü şöhret kamu vardı yele
Ey Niyazi noldu sende kayd-ı dindar kalmadı

"allahü teala bana açıkça gösterdi ki; kendisinden başkasının ne zahirde, ne batında varlığı yoktur. yalnız, var sanılır."


Enel-Hak sırrını candan geçüp ber-dar olandan sor 
Gehi kahrın,gehi lütfun kemalin bilmek istersen
Dila bu Mantıkkuttayr'ı fesahat ehli anlamaz
Anadan doğma gözsüzler kemahi görmez eşyayı
Niyazi vech-i dildarı Ulül-ebsar olandan sor


Cümle mevdudat u ma'lumat'a aşk akdem dürür 


Bu yolda canun viren canan alur yirine
Işkı dükkanında anun canıyla bazar olur 



Işk oduna yanıklarun,eğlencesi tevhid olur 



İster İsen Bulasın Cananı;

Her sıfât kim sende var izle anı
Gör ne sırdan feyz alır gözle anı
İrişince zâtına özle anı
Gayre bakma sende iste sende bul

Zât-ı Hakk'ı anla zâtındır senin
Hem sıfâtı hep sıfâtındır senin
Sen seni bilmek necâtındır senin
Gayre bakma sende iste sende bul
Sûreti terk eyle mânâ bulagör
Ko sıfâtı bahr-i zâta dalagör
Ey Niyâzî şark u garba dolagör
Gayre bakma sende iste sende bul


-----------------------

AŞK

Ey gönül gel gayriden geç aşka eyle iktida
Zümre-yi ehl-i hakikat anı kılmış mukteda

Cümle mevdudat u ma'lumat'a aşk akdem dürür
Ziyra aşkın evveline bulmadılar ibtida

Hem dahi cümle fena buldukta aşk baki kalır
Bu sebebden didiler kim aşka yoktur intiha

Dilerem senden Hüda'ya eyle tefikın refik
Bir nefes gönlüm senin aşkından etme-gel cüda

Masiva-yı aşkının sevdasını gönlümden al
Aşkını eyle iki alemde bana aşina


Aşkile tamu'da olmak cennetidir aşıkın
Liyk cennetde olursa tamu'dur aşksız ana

Ey Niyazi mürşid istersen bu yolda aşka uy
Enbiya vü evliya'ya aşk oluptur rehnüma 








Bahr İçinde Katreyim

Bahr içinde katreyim bahr oldu hayran bana
Ferş içinde zerreyim arş oldu seyran bana
Dost göründü çun ayan kalmadı bir şey nihan
Tufan olursa cihan bir katre tufan bana
Surette ne'm var benim sirettedir madenim
Kopsa kıyamet bugün gelmez perişan bana
Kaf-ı dil ankasıyım sırrın aşinasıyım
Endişelen hasıyım ad oldu insan bana
Niyazi'nin dilinden Yunus'durur söyleyen
Herkese çun can gerek Yunus durur can bana
Niyâzî-i Mısrî

(Buradan divana erişebilirsiniz,
http://www.semazen.net/download/Niyazi_Misri_Divani.pdf )


Kim ki kendün yoh iderse, Yoklığun dağılmasında var olur

(Kişi kendini/(benliğini yok ederse (benlikten öte geçmek, beni eritmek ve bize tüme katmak kendini)) (olmayan yokluğun, olmayanlığın ve olandan gayrılığın) yokluğun yok olmasında var olur,
Gayrılık sanısı, ikiliğin dualitenin ta kendisidir,olandan gayrılık sanısı, gayrılık bizatihi dualitedir, yaklaşık olarak tüm tasavvuf sembolizması buna yakın okunabilir görüşümüzce)
(Yokluk; Tevhidin yoktan olmaklığı ve kaynaktan ayrı/gayrı cevherden olmaklık anlayışı (dualite) , dualitenin diğer yüzü yaklaşık olarak budur, Aynalık sağlayan dualite anlayışı, Ayn ile görüp göz ile aynaya gerek kaldırıldığında dualite son bulur, Ayn-ı (ayn ile aynılık) kavrayamamış varlığın idraki için aynaya ve dualiteye ihtiyacı vardır, Tevhid bu durumda varlığın akıl-beden-ruh kombinasyonunu daha zinde tutacaktır, Tevhid barınmayan zihne tevhid dayatılamaz, kişinin kendi ile böyle bir savaşa girmesi de muhtemelen de zaman kaybıdır ve buna gerek yoktur, Kişi varlığını surette arayana dektir Tevhid, Suretten öte asılda kendini aradığında Tevhid kaybolur ve erir, birlik belirir, Yokluk ve yoktanlık kalmadığı için olanlık zaten tüm varlıkla birlik olur ve tevhidin karşıtındaki yokluk içinde konumlanmaz artık benlik, Bu durumda tüm varolanlık karşıtında zihinsel tanımlamalar gerekli karşıtlık olarak yokluk belirir ve yoktan olmak aslında yoktan olmak değildir, yokluk dağılmıştır, )

18 Ocak 2013 Cuma

Hasat Üzerine, Bal, (Öğreniş Nedir?)

Ben Tüm Varolanım;

Hasadını Saklamak, Özümsemek

Eğer atomun çekirdeğine bir veri saklayabilseydim bu ben tüm varolanım olurdu;
Tıpkı bunun gibi öğrendiklerimi hasat etsem, hasadımdan bal, şerbet ve pekmez yapsam uzun süre saklamak için, özümsemek ve tekrar tadımsamak için, eritsem onu, suyunu sıksam ve posasını ayırsam, kaynatsam, ve özünü saklasam onun şekeri, özütü ben tüm varolanım ve ışık/sevgi, enerji,bilgi, neşe, umut ve umutluluk, mutluluk olurdu;

Blogda daha önce hasat hikayeleri sunmuştuk
http://isiklidusler.blogspot.com/2012/11/dusluyorum.html
http://isiklidusler.blogspot.com/2012/11/biriz.html

Bunların üzerine devam edecek olursak;
Varolan her şey dersler, öğreniş ve her yerde kodlanmış bilgi var düşünüşü ve anlayışı ile de işlersek bunu ve zincirleme bir sistem ve döngü olduğunuda düşünürsek aslında fiziksellikteki tüm her şey öğrenişin ve bilginin bir parçası gibi de görünüyor, Enerjinin ve zihnini devinimi, hareketleri ve tüm her şey gözlemlenerek ve deneyimlenerek öğreniliyor gibi, Hasat kavramı bize sunulmuştu ve sunulan kavram hasatt, Ekmiştik ve biçiyorduk,

Ne ekersen onnu biçersin

Umut, neşe ve diğer pozitif kavramları ektik mi, suladık mı?
Onları ektiysek, onları tohumlarımıza kattıysak hasadımızca bolca olacaklar muhtemelen,
ASlında yukarıdaki bal yapma ve saklama fikri şuradan geldi, Ruh üçüncü seviyede binlerce yaşam döngüsü öğreniyor denildi bize, Ve bir yaşamdan bir diğerine anılarımızız taşıyamıyoruz, O halde ruhumuza kazıdıklarımız ve derinde sakladıklarımız, bilgeliğimize özümsediklerimiz ve silik bilinçaltı yansımaları ve sezgileri kalıyor olmalı bize eneyimimizn yani özümsenenleri, Bu durumda entellektüel öğrenme, Aklına bilgi yığma gerçek öğrenme değil ve gerçek öğrenme özümsemişlik  ve öğrenimi ruhsal derinliğe taşıyabilmişlik gibi görünüyor, Bun unası lyapıyoruz ve yapmalıyız düşünüşüne yukarıdaki zihin işletmeyi düşünerek yanıt verdi zihnim, Ve bugünlerde tüm fiziksel öğrenimimi büyük resimlerden bakamyı düşünerek yukarıdaki örnekteki gibi sembolize etmeyi ve şekillendirmeyide düşünüyorum da bolca, Yine örneğimn atomun çekirdeğine yani tohumun bilgisine ve meyvenini özütüne şekeri koyar gibi ve mineralleri koyar gibi yukarıdaki pozitif değerleri koymek ekinini tohumuna ve onu biçmek gibi; Bunu uyarlarsak şöyle düşünebiliriz atomu çekirdek ve kırılamaz yapı olarak düşünüyoruz, Öyle bir yapı düşünelim ki o kırılamaz açılamaz ezilemez bükülemez patlatılamaz ve uzayabilecek bir liste ile tüm fiziksel öğrenimin hareket biçimleri ve zorlukları ile özüne erişlemez olsun ama bilgelikle ve sevgiyle yani tıpkı bir şifre gibi doğru parametrelerle erilebilir olsun ve o parametre bilgelik ve sevgi öğrenme isteği neşe, vb. olsun örneğin, Tabi zihin tüm bunları böylesine ayrıntılarla düşünmeksizin anlamlarla hislerle ve sözsüz anlamlarla yapıyor olmalı ama onu anlamak ve geliştirmek ve onunla iletişimimi artırmak, yükseltmek içinde düşünüyorum tüm bunları,
Bir tohumda dayannıklıdır bunun gibi, Kabuklu yada kabuksuz bin yıllarca dayanabilir, gerekli nem toprak vb. koşullar olmaksızın çimlenmez değil mi? İşte toprak nem ve diğer parametreler tohumun erişim ve filizlenme şifresi gibi, Toprak hava ve su ve tüm bu koşulların belirli aralıklı parametreleri onu deşifre ederek ona hayat veriyor ve yaşam filizleniyor, Filizlenmek üzere saklanmış ve kodlanmış yaşam bilgisi, Tıpkı bunun gibi geçmiş yaşamlarımda kendime bilgi kodlamış olabilirim ya da bu yaşamımda gelecek yaşamlarım için bilgi ve tohumlarda kodlayabilirim belki ve hasadımı yapıyorsam devam edebilirim ve yapmışsam onu nası lpaylaşacağımı tüketeceğimi ondan ayrıacağım tohumları ve ondan elde edeceğim pekmez konserve kurutulmuş hasat vb. yan ürünleride düşünmeye başlayabilirim, İyi yapılmış ve doğru koşullarda saklanmış pekmezde belki bal gibi bin yııllar boyu dayanıyor olaiblir ama bunu gözlemleyip öğrenemliyim, Eğer dayanmadığını gözlemlemişsem balın sırrını araştırmalıyım naıl dayanıyor balı gözlemliyorum ve kristalize oluyor, Kristalizasyon nedir ve nasıl oluşuyor ve nasıl onu bu denli uzun süre saklayabiliyor bunu düşünmeli araştırmalı ve incelemeliyim, İşte öğrenmek ve özümsemek budur, Zihninde kristalize edilmiş bilinç altına ve güdülere kadar depolanmış tohumlanmış, kristalize bilgi üretmek ve öğrenim damıtmak,
Ve buradan sonra onu uzun süre depolayabilecek kaplara ihtiyacım var, Tıpkı hasadımı kaynattığım pişirdiğim ve ısı ile birleştirerek sağalttığım, damıttığım ve sadeleştirdiğim gibi toprağıda önce su ile buluşturarak şekil verilebilir bir tona getirmeyi sonra pişirmeyi öğreniyorum, Topraktan bozulmayacak kayalar yapıyorum ısı ile, Ve pekmez tekrar sulandığında homeopatik ya da holistik olarak yeni bir ürün sunabilir belki bize, Tüm bu düşünüş süreçlerine buharlaşma ve buharlaştırma, kaynatma vb gibi eritme gibi öğrenmeleri ekleyerek bu hikayeyi uzatabilir ve derinleştirebiliriz belki ama sanırım ben kendime hatırlamaya ve tekrar ilham olmaya yetecek kadar notumu düştüm,

Hamdım yandım, piştim

Öğrenme bir yanma-erime ve pişme olgunlaşma süreci gibi nesellenmiş ve kavramsallaştırılmış Rumi düşüncesinde de ve benzeri örneklerle tasavvuf bilgeliğinde de, Tüm bu düşünceleri kafamda ve zihnimde yoğurduğum bu günlerde bir çeşit kaynaşım ve belki de eritme ve pişirme deniyorum bende bu ve benzer bir anlatım ve perspektifi derinleştirebilmek için ve metin çokça açılabilir evet ama ana fikrini ve aktarmak istediğini, hissettiğini sundu sanırım.

Ne oldum dememeli, Ne olacağım demeli,

Baldanda özüt olur mu?
Öğrenim ve ilerleyiş ve yükseliş zincirleme ise neden olmasın? Olur ve olmalı, Yukarıda homeopati kavramına değindik ve yanlış bir ifade ile orada sunmuşta olabiliriz evet ama casseiopeia transkriptlerinde diyor ki tüm pati ler BH yanılmıyrorsam ifade buydu ya da bunun gibi bi şey, Buradan şu anlatıma varmak istiyorum balda homeopatik seyreltme gibi tekrar tekrar seyreltilerek yükseltilebilir belki? Belki bu zincire burada farklı kimyasla reaksiyonlar, bileşikler katalizörler , fermantasyon gibi öğrenim halkaları eklenebilir ve aklımıza gelemyen nicesi ile devam edebilir bu? Bu değilse bile en basit örnekte çayı ya da her hangi içeceği bal ile içiyor olabiliriz ve şeker üretemediğimiz geçmişimizde muhtemelen tüm tatlılarımızı bal vb. ile tatlandırıyorduk, Bal kabağı bile tatlı bir besin haline getirebiliyor ve şekerle bileştiğinde patlıcanın bile reçeli yapılabiliyor, Tüm hayatımızı, tüm acılarımızı ve dramalarımızı umarım bunun gibi umut ve neşe ile tatlandırır ve hepsinden bozulmayan reçeller felan yaparız, Daha öncede blogda bahsi geçmişti acı ve tuz benzetmesinde evet tuz acıdır ama korur ve saklar besinleri ve az katarsan yavan tutar, çok katarsan yakar, Su ile seyreltmek gerekir, Olmadı üzerine bolca su içeriz, İşte böyle ruhta yanmışsa acı ile, drama ile tuz gibi su ile seyreltin dostlarım evet yaparken tadına bakıp fazla kaçırmamak ya da ustalık öğrenip göz kararı hepsini önceden yerinde tutmak en iyisi ama Bu hayattan öğrenmediğimizi düşünmeyin dostlarım, Burada su ne denirse sanırım neşe, umut ve mutluyum şanslıyım davranışı işe yarıyor diyorya Kasyopya ve hani üzerine bi bardak soğuk su iç diyoruz ya ve mış gibi yapın diyorya o metinler bununu gibi işte, Böyle düşünülmeli ve aktarılmalı değil ama sanırım ruh böyle öğreniyor arşivliyor ve damıtıyor, Tüm yaşam keşfetmemizi bekleyen bilgi gibi görünüyor,

---------------

(Metin uzayan ve dağılımlanan ve eklemlenen düşünce süreçleri nedeniyle yazımdan çok bir taslak metine ya da hatırlatma ilham vb. notuna dönüştü gibi)

Ekler

Ve sanırım, saklayacak kapta üretildikten ve sağlandıktan sonra gereki saklama koşullarını sağlayan oratmaın bulunması ya da üretilmesi gerekiyor, Bakteri üretmeyen serin, kuru ya da iyonizasyonlu ortamlar, Mağaraların ve bazı piramitlerinde içindeki hava iyoniasyonu nedeniyle, dumanı kaybettikleri, kirli suyu artııkları, temiz suyu bir cilt maskesine dönüştürdükleri ve bunun gibi şeyler yapatıkları söylentisini duymuştm aslını bilmiyorum ama, Bunun gibi bir çok mağaranın havası ve havanın içerdiği iyonlar nedeniyle farklı hastalıklara şifa olabileceğini, vb. biliyoruz, Ve aslında keşfedilmeyi bekleyen bir bilgelikte burada yatıyor sanırım ama konumuz bu değil, Buradan şuraya varmak istiyoruz, saklama ortamı zihin ya da ruh ya da bilinçlilik her ne diyorsak o da ve aslında oda bu durumda serin, kuru ve iyonizasyonlu olmalı sanırım, Allak bullak boğuşmalı ve kargaşalı bir zihin bakteri üretecektir muhtemelen ve ballarımız ve değerlilerimizi sakin, dingin, temiz, iyonizasyonlu vr kuru ortamlarda böyle bir zihinde muhafaza edelim ve ağzımızın tadı kaçtığında ve olan biten kabak tadı verdiğinde bir kaşık bal çalalım ağzımıza, Acıyı bal, kabağı tatlı eyleyelim umalım, Dingin bir zihin üzerine çok şey söyenebilir ancak zihnimizdede korunaklı ve zaman zaman nefes darlığı çektiğimizde nefes alabileceğimiz ve sığınabileceğimiz güvenli mağaralarımız olursa ve oraları ara sıra ziyaret etmeyi unutmazsak bu anlatış ve öğreni yerin ibulacak sanırım, Bu ne olabilir diyorsak ilk yanıtlardan biri meditasyon olacaktır, Benim için diyorsanız nikotinin (doğal tütün ürünleri) ruhun mağaralarına açılan kapı olduğunu düşünüyorum ve sıkça hatta her gün günlerce mağaralarda dumanlanıyorum, Meditasyonu vikipediyede dayanarak derin düşünce olarak tanımlamıştık zaten, Mağaralar karanlık ve izbe yerler gibi görünebilir ancak aydınlatabiliriz, Bizim için korunaklı olabilirler, Derin düşünüş bu mağaralarda zaman geçirmemizi sağlayacaktır, Derinlik, altta olanlık, derinde olanlık, bilinç altı ve bilinç yüzeyi, gündelik zihin ve sıkıştırılmış, özümsenmiş taban zihin gibi kavramlar üzerinde düşünürsek sanırım bu benzetmeyi daha iyi canlandırabiliriz,
Meditasyondan başka bir yanıt aranırsa eğer o neşeye ve umuda odaklanmak ya da hayatta daha önce işaretlenmiş güzel duygulara ve yüksek anlara odaklanmak ve hatırlamak gibi çözümler ve öneriler olabilir, Ve burada zihindeki iyonlar pozitif düşünceler ya da ilham sezileri vb. olacaktır sanırım, Nefes alma ve nefesi açma ile derinleştirirsek bu anlamı bize umut mu nefes aldırır neşemi ya da başka bi şey mi diye düşünüyorum ve gerçek neşe gerçeklikte olacak pozitif gelişmeler olurdu sanırım ama iç dünya için böyle bir anlatım ve sunu yaptık,
Dingin bir zihinde olması gereken nedir diye düşünüyorum ya da olmaması, Yani boş ve temiz ama ferahlatıcı bir havasıda olmalı değil mi? Hava ve iyon ve havadaki oksijen vb sembolizması ile dingin ve boş ama öğrenişin özütünü ve esansını ya da ilhamınıda havaya saklamış bir zihin olabilir miyi soruyorum,


( Bu yazımı sürdürmüş olsak hangi yöne ilerletebilirizi soruyorum ve düşünüyorum bi an ve birincisi tüketim geliyor aklıma ve paylaşım olabilir, Tüketimde ayağını yorganına göre uzat, tutumlu ol ve sakla samanı gelir zamanı, ağustos böceği hikayesi vb, canlanıyor ilk anda zihnimde bundan öte ister tatlı yaparız ister ekemeğe süreriz balı ama baldan başka ürünlerimizdeolacaktır tabi, Eskiden et bile kurutuluyordu ve tütsüleme gibi bir koruma saklama yönetimide vardı aklıma gelmişken)

(Sanırım ikinci bir hasat için tarlayı hazırlamak, farklı topraklar bulmak, gübreler üretmek, sulama imkanlarını değiştirmek yönünüde gidebiliriz, Ama gözlem deneme ve yanılmayı azaltacaktır, İyi bir gözlem daha az deneme ve daha az yanılşma ile öğrenme demek olacaktır, Örneğin bitkileri köklerine su ve minaeral alaımlarına kadar gözlemlemek bir bitkiyi onlarca değişik iklim ve sulama ve gübre ile deneme zahmetinden kurtarabilir ve kaplumbağa gibi olmak bu sanırım, Aslında acele ederek ya da her şey ibir anda öğrenmeyi ve özümsemeyi deneyerek öğrenmiyoruz ve karmaşa yaratıyoruz zihnimizde ama bu dönemde dünyada cevaplanması gereken ço kfazla soru ve bilinmeyen var ve ne olursa olsun ister dünyanın en erişilmez bilgeliği olsun bu cevapsızlık ateşini söndürmeyecek ve sabırda bir yere kadar)

( Ama asıl olan hasat kavramıyla buraya odaklanmalı ve çokta dağılmamalıyız sanırım, Hasat nedir? Dermek ve toplamak, Neyi topluyoruz, Ektiğimiz diktiğimiz ve yetiştirdiğimizi, Nereye ne zaman ne kadar ve nası lektik, Ektik mi, Hala ekebilir ve drebilir miyiz, Ürün geliştirme ve gübreleme gibi çözümler geliştirebilir miyiz? Hava durumu nasıl, Taralamıza su ve sel hendekerli açtık mı? Güneş görmesi için çözümler geliştirebilir miyiz? Tüm bu sorular hedefi vurmuyorsa yeni ekim alanlarımız bu mevsimde yetiştirebileceklerimiz, gözden geçirebileceklerimiz, budayabileceklerimiz ve sıkını alabileceklerimiz var mı ve diğer sorular, Hastalık ve zararlılarla mücadele ve ilaçalama ve karga ve domuz gibi hayvanlardan koruma vb. süreçlerde var sanırım ama miktar değil yüksek tohum istiyorsak gelecek nesiller içinde tohumu yükseltmek istiyorsak ehilleştimek istiyorsak ne yapmalıyız bunuda sorabiliriz, Ya da bakımı bi kenra bırakıp ne çıkarsa bahtımıza deyip kahvede okey oynayabilir ya da seyyahlık yapabiliriz, Çok gezen bilir,)

Hasadınız nasıl geçiyor sevgili ailem? Hazır mıyız?
İyi ve mutlu hasatlar dilerim,

17 Ocak 2013 Perşembe

Yere Batsın

Ve batacak;

(Bu yazı bilinmeyen bir geleceğe yazılmıştır; Bilinmeyen bir geleceğe ve bilgeliğe ithaf olunur)

Değilmi ki çiğnenmiş inancın en seçkini diyor sonesinde bir insanoğlu, ne olur? Yere batar, Sosyal adalet yok, Sevgi yok, hoşgörü yok, İnsan onuru, değer verme, saygı duyma yok, güven yok, bunca karanlıkta nasıl yaşayabiliyoruz, Toplumsal ve sosyal kurumlar işlevlerini yapamıyorlar, ve hatta yok gibiler, Sanki birileri onları bi şeyler için öylesine kurmuş ta ayakta duran temelsiz yapılar gibiler, Sanki dualarla yaşıyorlar, insanların işleri yok, bi şeyler satmalı bi şeyleri değiş tokuş etmeli para kazanmalılar felan, bunu yani ticaret yapamıyorsan bi iş bulmalısın bi iş bulamıyorsan ya çalacaksın ya dileneceksin bu mu? Ya tüm bunları yapmak istemiyorsam kim koruyacak kolllayacak seni? Kİm tutcak elinden sevgi ve şefkatle ve ayağa kalk diyecek, Bunun için bu yüce amaçlarla kurulmadı mı devletler, Kol kanat germek için insana, Bugünse insanın sırtında özgürlüğe yükler çünkü ne göçebeliğe ne de özgürlüğe dönemiyorsun, Özür olmak istiyorsan sokaklara ,Yaşayacak ve barınacak özgür dağların bile yok oraya gitsen adın eşkıya olur, Ya da rakanda bırakamazsın kimseye güvenip sorumlu olduklarını çünküğ onları kollayacak kurumlarda yok, Onşarı kurum bağlamış bacalar gibi omuşlar sanki kurulmamışlar sırtlanılmışlar ağırlıklar gibi bizi sırtlaycakları yere biz onları ,  Devlet ne işe yarar? Barınma güvenlik ve iş ve para kaygısı taşımadan güven içinde uyumana ve tüm bunları yapmaya, Bugün ne iş yapıyor, Bilim ve sanat üretmek istiyorsan ve para karşılığında değil? Toplayacılık yapmayı denemilisin belki sosklarda dilenmeden ama öylecek bi şeyler yaparak, Paranız yere batsın? Batmış zaten çöküşü yaşıyorsunuz, böyle yazacak gelecekte tarih kitaplarınız olursa, çöküşünüz için ve bunca nasıl ayakta kaldığına bile hayret edeceksiniz, Bunca apaçık bir adaletsizlik insan onuru çiğneme ve karalık içinde bunca değersizlik içinde tü mbu sistemi nbunca yaşayabilmesi tüm oluşta ders olarak okutulmalı, Karanlıkta yaşama ve sürdürme sanatı, Bir dünya örneği vardır ki binlerce olasılıkla simüle etsek çöküş çıkıyordu ama insalar sürdürebildi bizde hayretler içinde izliyoruz diyordur büyük zeka ve dünya dışı zeka muhtemelen, Tüm bunlar artık apaçık görülebiliyor, Açıktan öte daha açık, Eskiden yıkım ve savaş ve acı  ve benzerleri tü mbunlar dramaydı benim içinde artık  doğal süreçler gibi görülüyorlar ve bekleniyorlar ve diyorum ki ne olacaksa olsun bi an önce olsun, Hani sevinerek bekliyorda değilim ama kutluyorum yinede gelecek olanları önceden hissederek çünkü çökmüş ve temelsiz bir yapının içinde pembe düşlü umutlar olur mu? Umut aslında değersiz olana değer vermek ve acıyarak onun kurtulmasını istemek değilmiş bunu öğrendim, Bu sistemi ayakta tutan şeyi nta kendisi, Bakıp çökmüşlüğü karanlığı ve kokuşmuşluğu görüp çöksün demekmiş asıl umut, Çöksün ki değerli olan değere değer veren onurluca yaşanan kurulsun kurulabilsin kıymeti bilinsin

Bunca karanlıkta bir ışık bir umut aradım, Her şey güzel olsun istedim, Savaş dendi olmasın istedim insanlar mutlu olsun neden savaşsınlar güzel pembe günler görsün onlar ama bakıyorumda gerçekten ve gerçekten çöküşünü yaşayan ve yağmalanlanmak üzere olan bir toplumda ve sönen bir kültürde yaşıyoruz, O kadar güzelde görülebiiliyor ki drama edebiyatından ve kendine v ediğerlerine acımaktan kurtulunca ve sıyrılınca, TV izler gibi izlenebiliyor kendi acın içindede savaşarak bazen ama sıyrlmayı ve görmeyide bilerek yine de, Kelimelerle anlatamıyorum ama artık açıkça görüyorum, Umutsuzluk ya da karamsarlık değil bu? Objektivitenini ta kendisi, Çöküşümüze tutulmuş objektiftir bu hani Osmanlının çöküşü vardı ya aynı onun gibi yerin dibinde olduğumuz yerdeyiz ne güzel , Bi gençlik vardı nirasçı ne durumda olursa olsun olursan ol kurtarabilirsin dedi Ata büyük ve umarım öylede olsuna ama öyle olursa tüm bunların değeri ve ne anlattığı anlaşılacaksa öyle olsun,

İnancınız çıkarlar silsilesi yere batsın,
Biliminiz yok, adı bilim bi şeylerin peşinden gidiyor başkalarından öğrenip yapıyormuş gibi yapıyorsunuz, Özgünlüğe ve yenliğe değer vermiyorsunuz, araştırmaya keşfetmeye değer vermiyorsunuz, ne bilimi nede her hangi başka düşünsell üretsel ve gelişimsel faaliyeti insanlığın geleceği için fayda üretmek için yapmıyorsunuz, Her şey ticari ve bensel çıkarsal ilişkiler silsilesi olmuş durağanlık, sıradanlı khatta gerileme içerinde sürdürülüyor, yere batacak, ve hatta yerin dibinde, yağmalanacak, artık hazır, toplumu ayağa kaldıracak ya da ayakta tutacak hiç bir toplumsal inançi ışı kve dinamik kalmamış, güzellikler eziliğ yıkılıp gidilmiş, cahilden medet umar olunmuş, Bilgizilik baş tacı edilmiş, Yönetilmek ve yönetiliyor olmak saygınlık olmu, Tepkisizlik onurlandırılıyor, Sesi çıkanın sesi daha çıkmadan susturulyor ya da kimse duymadan söndürülüyor, Nası lbunca karanlığa topluca uyum sağlayabildik, Bu gerçek mi?

Toplumsal adaleti ve değerleri yok etmişsiniz, hukuka ve devletin korunaklığna dair hiç bir güven kalamamış, Devletten ve hukuk sisiteminden adalet güvence ve barış içinde saygın bir yaşam isteyemiyorsunuz, İşsizseniz aşsızsanız kapısını çalabileceğiniz hiç bir toplumsal kurum yok, Toplumsal korunaklar yok, Devlet işlevsiz ve güvence vermiyor, sosyal sığınaklar yok, aileden ve çevreden sevgi umuyorsunuz ve dileniyorsunuz ya kaçıp gitmek özgür olmak ve özgür hissetmek kimseye bağımlı olmak istemiyorsanız, neden adalet ve para dilenmelisiniz, yok ki? Yere batmış ve yerin dibinde ve artık galiba çıkamayacak kadar dibinde;

İster akılla bakın, ister bilimle, ister sosyal gözlemle, isterseniz bir stratejist gibi bakın içinde yaşadığınız dünyaya ve sonra sosyal ve toplumsal sisteminize iyi bakın, gemisini yüzdüren kaptan ve denizde kalana uzatılacak hiç bir can yeleği yok karşılıksız umuttan başka, Can yeleği için dilenmesi gerekiyor düşenini ya da yılana sarılması, İnanç sistemleri sahte cennetler vaat ederek, kader inancı dayatarak, kendi gücün dışında ilahi güce inanarak boyun bükmeye zorlayarak,  toplumsal tepkisizlik içinde tutuyor insanları yerin dibine batsın ki öyle de olacağı görülüyor, Dünyayı ve dünyada olacak yıkımları bilmiyorum ama dünyada hiç bi şey olamsa bile bu toplumsal ve ekonumik ve ahlaki ve inançösal yapıda her tarafatna kokuşmuş sızan ışıktan bile yoksun bu düzen çöküşle yüzyüze ve karşı karşıya, Acılarla ve belki savaşlarla ve yıkımlarla karşı karşıya, Bazen düşünüyorum ve diyorum ki dünya altmışların hareketi le yükselen bir ışıkla bnca sene dayanabildi bu yozlaşmışlığa, O günlerin yükselttiği toplumsal dinamikler bir züre ayakta tuttu ama direkler kırıldı artık, yerin dibindeyiz,

Umut kavramının zihnimdeki tanımı değişti, Onu herkes için her şeyin iyi olmasını istemek olarak düşünürdüm ya da kendim ve çevremkiler için umudun bu olmadığını açıkça gördüm ve öğrendim, Umut evet iyi olmasını istemek ama bazen iyi olması için çökmesi ve yerin dibine batması gerekenleri görüp bu batışı onurlandırmakta gerekiyor bunun içindede umut var, Çünkü bunun aksine sahte umut her şeyde kendi adına pembe arayış ve pembe bakış tüm çarpıklıkları tepkisizce ayakta tutuyor, Düzensizliğin içinde sözde düzensizlikten yalıtılmış ve çevrelenmiş düzenlilikler içinde kendimize kurduğumuz odacıklar bütünle birlikte çökecekse bunun ne anlamı var, Çöküşten sonra ayakta kalacak olanlar öğrendiklerimiz ve bunun bize öğretecekleri umut, Bu gerçek,

Bu sadece bir örnek;
Bu yazımın karamsarlık ve umutsuzluk altında yazıldığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz sevgili dostlarım, Yalıtılmış hayatınızdan sıyrılıp bakın, Altmış küsür yaşınızda emekli olacaksınız, Bu neredeyse kırk yıllık çalışma yaşamı ve yirminci yılında işsiz kaldınız ve bildiğiniz tek iş yirmi yıl boyunca yaptığınız o iş ve iş bulamıyorsunuz, Geldiniz belki kırk küsürlere ve dışalndınız işte sistemden gençler geldi, Bunun gibi binlercesini ve onbinlercesini düşünün ve yüzbinlercesini, Ekonomik sisteminiz budur, Saygınlık ve onur yok düşmek var öyle gözküyor, Bunu geçmiş tablo ile değerlemeyin geleceğin tablosu budur, Geçmiş bağlar sosyal ilişkiler ve dinamikler yok artık bunu gelecekte göreceksiniz, Bu sosyal dinamiklerin olduğu neredeyse tüm toplumlarda sosyal güvenlik, güvence ve sigorta sistemleri var, Ekonomik modelini almışsınız ancak ahlakını alamamışsınız, Bİrey yalnızlığına terkedilmiş, Yalnızlık büyüdükçe daha büyük yalnızlık oluyor, Ve artık bağımlısınız, düştünüz, evet ayağa kalkabilirsiniz o yüzbinlercesinden bir kısmı ayağa kalkabilir ama ya diğerleri ya kalkamayanlar, Bir yerle sığınıp yaşamak durumundasınız, Kimseniz yoksa umudunuz sizi koruru mu? İnancınız,

Bu da başka bir örnek;
Din inanç ve ahlaki sistem, İçler acısı ve yerlerin dibinde, Toplumun gözü önünde kişinin kendini herhangi yol ile kurtarması mübah, Toplumsal sistemden kayırma ve iltimas ile çıkar sağlaması mübah Sanki nbu başkalarının hayatlarını emmiyor ve başkalarını düşürmüyor, Bugünlerde tutunuyoruz çünkü- batan geminin iskelelerindeyiz, Ya suyun dibini boyladığında,
İnancın yüce değerlerini bırakmışız, Kardeşliği paylaşmayı adaleti ve doğruluğu ve yüceyi iyiyi güzeli akl ıve bilimi aramayı bırakmışızı, İnanca bir batıllar sisilesi ve uyulması koşullanarak yerine getirilmesi gereken emirler sisilesi olarak ttunmuşuz, Aslında bunca anlatmaya ve detaylandırmaya bile gerek yok, Batıyoruz ve batan bir gemideyiz ve gemi baktığım yerden zaten alacağı kadar su almış gibi görünüyor, Sadece söylemek istedim, Tüm bunları zaten görüyoruz ve susuyoruz ya da susumuyoruz diyebilirsiniz, Her ne ise ne, Yere batsın; Batmış ve batmalıda, Umudum odur ki insana emeğe, onura, güzelliğe değer veren yaratımlar ayakta kalsın ve yaşasın ve çöküşten sonra bu gerçek görülsün ve tüm bu değerler onurlandırılsın ve bu ders alınsın, Yoksa yıkımda karanlık içinde hiç bir ışık getirmeyecek,  Ve neşem odur ki, bunu ve tüm bunları bir drama olarak görmek yerine onu kutlayacak ve onurlandıracak bir perspektife ve pencereye sahip oldum tüm bunları olacaksa ya da ollmayacaksa, ya da her ne olacaksa  deneyimeden önce açıkça görebilecek ve anlayabilecek bir yerdeyim VE anlıyorum ve görğyorum ki, batması yerindedir ve doğal süreçtir,

YERİN DİBİNE BATSIN HER ŞEYİNİZ, ŞEYİMİZ;
SİZ BUNA VE BİZ BUNA FAZLASIYLA LAYIKIZ
VE ÖTESİYLE HAKETTİK, HAKKIMIZ YIKIMDIR ÇÖKÜŞTÜR TÜM BUNLARI DİLİYORUM TÜM KALBİMLE;
ONURLA KARŞILAYACAĞIM YERİN DİBİNE GİRİŞİMİ VE GİRİŞİMİZİ
YERİN DİBİNE BATIŞIMIZI UMUT VE NEŞEYLE ONURLANDIRIYORUM
GELECEK OLANLAR HOŞGELSİN

ÖZGÜRLÜK

 (Düşündümde sevmedim bu yazımı, sanki ben yazmamışım gibi ya da öyle gibi işte, Düzelttim ve genişlettim ama yayımlamadan elektrikler kesiliverdi işte, Bazen böyle gelgitler ve sancılar gibi duygular yüzüveriyor boşlukta gibi oluveriyor bi an insan sanki bunun gibi bi şey ve bilmiyorum ama bilmemek ve anlamamak zor değil mi? Çözmeye çabalamamız gerekiyor ve sanki çözebilecek bi şeyde yok elimizde hayata kapılmış gidiyoruz ve programlanmış gibi her şey olağan ve sıradan akıp gidiyor işte, Umut olsun;
Özgürlük böyle anlatılmaz biliyorum ancak zihin karşıtlıklar içinde tanımlayabiliyor ve kocaman dünyada özgürsüzlüğü hissettim bi an, Bunu istediğini yapamanın ötesinde bir şeylerin değişmemesinde ve her şeyin olduğu gibi oluşunda koca dünyada öylece savruluyor oluşumuzda tüm diğer anlatamadığım onca şeyde)

GERÇEK İFŞA OLSUN;

Her ne olduysa her ne yaptıysak her ne ise bu ifşa olsun; açık olsun
Dünya benim zihnim için bir hapishane
Başka bir kavram bulamıyorum,
Kelimleri sözleri gerçekliği ifadesi yetmiyor
Duyumsadığım şeyin adı tutsaklık, esaret ve sınırlılık
Bu bir şaka değil gibi
Ve bu normal değil

Bu bir oyunsa bitsin artık,
Öğrenmeyse ders bitsin,
Hasatsa hasat olsun
Ne olacaksa olsun
Kopacaksa kıyamet kopsun

Zihnime yetmeyecek tüm bunlar, bu nedir?
Gerçek nedir?
Bizi sadece gerçek özgürlleştirebilir
Tüm hissettiğim budur

İtiraf edecek bir suç hissetsem kendimde ya da olsa
En büyüğünü itirafa hazırım

Her ne olacaksa, her ne gelecekse başımıza öğrenmeden bilmeden bilgiden gelsin
Tüm bu olan biten her ne ise açık ve anlaşılır olsun artık

Hiç bir cevap yetmiyor bana yetmedi, Işık ailesinden özgür evrene, manipülasyondan diğerlerine göremediğim ya da göremediğimiz bir şey var, Burada olmalılığın bir yükü gibi, Sanki zihnimi bir hayvanın bedenine sokmuşum gibi sınırlı bir realiteye ve insan bedenine sokmuşum gibi ve o ne yapacağını bilmiyorsa bu tutsaklık ya da istemeden olmuşluk gibi, Kendimi yargılamadan ve cezalandırmadan cezalandırmışım gibi sanki ya da anlatamıyorum tüm bu karanlığı çünkü çok aydınlık,

Dünya bir hücreden bile küçük oldu zihnimde, özgür değil çünkü ve her şey gerçek ve tek gerçek bu görülen
Tüm bu olan biten ve karma anlayışı kendimde cevaplar aramaya itiyor beni, ben ne yaptım ya da yaptım mı demeye ama cevap bu değil? Her şey öğrenme ve dersler olabilir ama burada başka bi şey var, Drama ya da değil, Tüm bu gerçekliği yaratabilen zeka özgürlük içinde bile bu olasılığı bilmek içinden yaratmaz çünkü deneyimlemek içinden seçimlemiyor, Edinilecek sonuçlarla seçimlenmiş bir şey gibi hayat yani tepesi yaratılmış tabanı bulunana ama kendisi olmayan ve oldukça olan olmaya devam eden bir dağ gibi,

İçimde ne zaman özgürlük belirecek,
Ne zaman affetmek gibi ya da değil, adı yok gibi,
Sanki her şey yeni başlamış ya da yeniden başlamış gibi,
Tam burada kalmıştım, burada yarım bırakmıştım da onu hatırlamışım sanki,
Sözler bile yok sanki hislerimi ve duyularımı anlatmaya,
Sanki bileceğim tanımlayacağım ve anlayacağım ama onu benzerini öğrenmediğim için gözümde ve aklımda canlandıramıyorum ama derinden hissedebiliyorum sadece gibi,
Hiç düşünmediğim bir şeyi , olasılık olarak bile düşünemeyeceğim bir şeyi hissediyorum sanki,
Sanki cezasızca kendimi cezalandırmamla yüzleşiyorum ya da böyle olamlıydıyla ya da böyle olduyla ama cevapsızlıkta yaşıyor sanki zihnim, Burada cevaplar yoktayım sanki;

----------
Gönlüme bir ateş düştü yanar ha yanar yanar
Umut fakirin ekmeği umar ha umar umar
----------


13 Ocak 2013 Pazar

Işık İşçisi, Işık İşçisi Nedir? Işık İşçisi Kimdir?

Aşağıdaki linktede denedim kendimi anlatmayı
http://isiklidusler.blogspot.com/2013/01/oynamak-istiyorum-ben-ask-cocuklar-gibi.html

Öyle düşünüyorum ki;
Konunun yabancısı ya da yeni araştırıcısı tarafından bu kavramın anlaşılabilmesi için Şafağı Getirenler, Bringers Of Dawn, Pleiades Bilgileri kaynağının incelenmesi gerekiyor. Ve özellikle bu kaynak dışında bu konuda açıklama yapan kaynakların verilerinin bu kaynak ile kıyaslanmaması ve bu değerde ölçülenmemesi ve hatta bir çok yanıltıcı veri olabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır ki bu kaynakta bir kanal kaynağıdır ve onunda tabi ki tümü doğrular olarak değerlendirilmemelidir mutlaka. Neden dünyadalar diyorsanız bunun en yakın cevabıda bu kaynağın tanımıyla frekans tutuculuk ve sistem bozuculuktur. Tutulan frekans ışık ve bilgi frekansıdır. Bu çekimle değerlendirilirse daha fazla ve yoğun bir bilgi ve ışık ve veri yani sanatsal ve düşünsel ilhamdan bilimsel veriye ve fikre ve ilhama kadar dünyaya girebilir, değişim ve gelişim ve yükseliş potansiyeli artar, Daha özet bir ifade bir ışık kaynağı ya da enerji kaynağı ile bağlantı gibi düşünürsek daha yoğun ve yüksek akım çeker böylece dünya gibi anlatılıyor sanırız, Farklı bir örnekte ise örneğin bitkiler güneş ışığı ile beslenir ve bizim için besin üretir ya da her hangi nesne ısı ve enerjiyi tutar ve dönüştürür ve yeni bir ısı ve enerji vb. yayar, Şimdi yldızlarıda aynı şekilde düşünerek tüm oluştan üzerimize bilgi vb nin yıldız ışıkları ile de yayımlandığını düşünelim, Işık işçisi burada tıpkı yayımlanan tv ve radyo frekansı yükselten tv yükselticileri gibi görünüyor,

Yine öyle düşünüyoruz ki ve bizce;
İlgilisince de kaynak okunmuşsa tazelenmesi ve yeniden okunması  özellikle frekans tutuculuk ve sistem bozuculuk, kırıcılık ve çökerticilik kavramları üzerine de etraflıca ve derince düşünülmesi yerinde olabilir. (ki ikinci kitapta belirtildiği gibi tekrar okuduğunuzda daha önce görmediğiniz şeyler veya gördüğünüz halde de orada olmadığını düşündüğünüz şeyler çıkabilir de) Bundan öte şunu söyleyebiliriz, Şafağı Getirenler diyor ki; Sizden İnsanları kurtaramak için çabalamınız, koşuşturmanızı istemiyoruz, Bulunduğunuz yerde olarak (ve galiba neşenizi koruyarak) bunu yaparsınız, Casseiopeia diyor ki; neşeye kaynak ayırın ve endişeye bir son verin, Olmanız gereken yerdesiniz aksi taktirde olmazdınız, Tüm bunlar üzerine ve ışık ve bilgiyi taşımak ve getirmek (müthiş bir görevdir) frekans tutuculuk ve aktarıcılık üzerine düşünüldüğünde bir tablo beliriyor gibi,

Bundan öte yine bu kaynakta belirtilen evrenin yükselişi ve bunun belirli noktalara yerleştirilen ışık ailesi üyeleri vb. ile zamanda eşzamanlı çöküşler yaratarak vb. ile yapılması ve dünyanın genetik bir kod bankası gibi, genetik kitaplık gibi işlev görüyor olması ve casseopeia deyimiyle doğal işlevinin bu olması ve bu işlevin yine bir genetik yaratıcı grupça  özgür irade bölgesinde bir tür savaş vb. sonucunda kısıtlanmış ya da tehdit edilmiş olması gibi nedenlerle ortaya çıktığı vurgusu değerlendirilebilir. Özgür irade bölgesi, özgür irade evreni ve genetik kitaplık olmak, kitaplık kartı olmak ve dünyanın bu işlevinin kaybediliyor olması gibi kavramlar yorumlanırsa sanırız tablo daha da berraklaşacaktır,

Çok fazla şey söylenebilir ancak belirtilen kaynaktan ve bunun dışında bir ölçüde ve bir miktarda da Kasyopya kaynağından daha tutarlı, daha yoğun ve daha yeni ve daha değerli bir veri sunabileceğimizi düşünmüyorum.

Bu metni aşağıda da belirtildiği gibi başlık üzerine google aramalarında çıkabileceğini ve konuyu araştıran herhangi birinin ulaşabileceği düşüncesi ile hazırladık. Tabi ki o benim diyen ya da konunun ilgilisi çok daha fazla şey söyleyebilecektir ancak aşağıda da belirttiğimiz gibi internette aranması durumunda bu kaynağın çıkması ya da çıkan sonucun bu kaynağı kaynak alması ya da ona yönelmesi gerektiğini düşünüyoruz,

Oynamak İstiyorum Ben Aşık, Çocuklar Gibi

(Dua, Niyet, İstek, Çekim, Seçim, İç Döküş, Açıklık,Dürüstlük, Kendini İfade Etmeyi Denemek)

Oynamak İstiyorum Ben Aşık, Çocuklar Gibi
Hiç yorulmamamışım gibi,
Öğrendiğimi unutmayayım evet, Yorgunluğun ne demek olduğunuda bileyim, Yorgunluk kavramım olsun ama bi daha hiç yorulmaycağımı bileyim gibi, Yorulmak istemeden yorulmayayım ya da yorgunluk benim için daha tatlı bi basamak gibi olsun gibi,

Bütün bunlar bilinç içinde bir oyun diyor ya Maharaj, Şekspir sahnemizde oyuncularız diyor ya, çok mu ciddiye aldık be aşık, Ben yoruldum ciddiyetten, ciddi olsun ama bi çocuğun uyum, denge ve güven içinde oynaması tadında tehlikesizce ve güven dolu olsun, Oynamak gibi öğrenmek olsun, Kar topu oynamak gibi beklenmiş olsun ama hep sürsün be aşık taki ben sıkıldım dersem diyecek oldum bunu bile dedirtmeisn bana ben sıkılmadan o daha eğlenceli oluversin birden ben bile anlamayayım ve şaşırayım, Şaşirmak gibi sevinçli ve eğlenceli olsun ama bu şaşırabileceğinin ve sevinebileceğinin en yükseğinde olsun ve bu yükseklik ve hep yüksekçe arttıkça artıyorda olsun ve denge içinde tüm bunlar deneyimlenebiliyor olsun,

Öğrenmekten sıkılmam ben aşık ama ben öyle gördüm ve öğrendim ki ben böyle öğrenmek istemiyorum, Ben kendimden öğrendimse kendim öğretsin bana nedeni? İşte yaz gelmeli yeni bir mevsim olmalı, Tüm bu günler benim ilk mevsimim ve ilk çocukluğum gibi değişmeli birden aşık, Ben şaşırmalıyım aşık, Savaşmaktan yoruldum ve sıkıldım, Tadı damağımda kalmasın hiç bi şeyin evet ama bu macera sürprizlerle sürsün ve bu sürprizler pozitifi srprizler olmanın tanında getirecekleri ile karşıladığımızdada pozitif tanımlayabileceğimiz sürprizler olsun, Doğmak gibi doğmak olsun, Her gün yeni bir gün doğsun ye bunun gibi, Her an yen i ve yüksek bir umut doğsun, Her doğan bir öncekinden kat be kat yüksek olsun, Çiçek gibi açsın içimde ve bahar gibi karşılansın, Neşe neşe tomurcuk açsın ruhum ve kalbim, Tüm bu olanın bitenin içinde olamalıysa sakinlikte dinginlikte ve dengede kalınabilir olsun, Gökyüzüne çıkıp atlamak gibi olsun, Düşmek hiç bitmeyecek gibi olsun düşmek bile uçmak tadında zamansızca sürsün gibi olsun,  En heyecanlı ve adrenalinli anım ve anlarım tadında yükselen dalgalarla ilerlesin ve açsın hayat;
Umut gibi umut olsun, umut tadında olsun an,
Neşe gibi neşe olsun, Neşe tadıda olsun umutta,
Sevgi sen nereye saklandın çık artık sobe olsun?
Bulamadıysak artık bi şeyler olsun kazan çömelek felan patlasın,
Yeryüzünde deneyimlenmiş en neşeli en umutlu en değerli ve yazamadığım yüksek niyetlerce seçimlenmiş en öğretici bilge sevgi dolu en yüksek anlar rehberim olsum,
Işıkları yolum önünde yol olsun,
Amaçları amaçlarım önünde amaç olsun,
Benimle beraber yürüsünler, dost olalım, birlikte yapalım,
Elele gibi ve sevgi dolu olsun,
Umut bahar çiçeği açsın, Neşe ona kelebekler gibi konsun, İçim onlardan arılar gibi bal yapsın saklansın, tadım kaçtıkça o bal öğünüm aşım ışıım rehberim olsun,
Her anıma taze ve yeni açan bilmediğim çiçekler gibi açsın umut, Tüm yağmurlar ve rüzgarlar bilmediğim ülkelerden umut getirsinler bana, İçimde büyüdükçe büyüsün çocuk neşesi, Tanımlayamadığım binbir neşe, Kanat taksın umutlarım ve düşlerim uçsunlar tüm ülkelere düşlerimin tozlarını serpiştirsinler, Düş tozu arayan imgeleyen tüm zihinlere ulaşsın düşlerim onlarla birlikte yeni çiçekler olsun ve açsın büyüdükçe büyüsün ve değerlendikçe değerlensin,
Aşk gibi aşk olsun, Gece gibi gece olsun, Yazdığımda duyduğum umut, neşe güven ve sıcaklık gerçekliğim olsun ve bitmesin, Bitmeyecek kadar birikmiş olsun, Birikmemişse bitemeyecek ve yetecek kadar her an üretilebiliyor ve tazelenebiliyor olsun,
Düşlerim gecenin kanatlarıyla uçsun gitsin ve tüm düşlerin kapılarını çalsın, Kim o diyene düşçüyüm düş paylaşmak istiyorum desin, Kapısını açana davet edene kendini anlatsın ve ulaşsın birlikte düşlemek herkesle birlikte yeni güzel düşler kursun;
Şimdi bu gerçek olsun;
Aşk uyansın düşünden,
Uyan ey aşk, Sen mi beni gördün ben mi seni düşte,
Sen bana ben sana uyan üzre uyan ol ey aşk,
Seninle oynamak istiyorum,
Çok kanatlı çocuklar gibi
Yol yap aşktan bana düşüm,
Aşka çıksın yollarım,
O aşk ki aşkınlandıkça aşkınlansın,
Anlamak ve bilmek doygunluğunda olsun,
Yaşanabilir deneyimlenebilir ve tadılabilir olsun,
Zihnim bilmek içinde çocuk zihni gibi hür ve endişesiz olsun dert ve tasadan dünyada olup bitenden,
Dersse oyun gibi ders olsun, eğlenceli olsun,

(Aşık sözü durmaz akar nehir gibidir, Coşkunlandıkça coşkunlanır, Aktıkça yeni çaylar bulur büyür sel olur, Yalnız varmaz denize her koldan kol bulur bir derede aynı dere olurda ben o dereyim demez o dere bizi der, Tıpkı denize vardığında denizden suyunu böllmediği ve ben denizi mdemediği gibi, Aşık gönlü ket vururusan akmaz olur suyu baraj kurmuş gibi olur, Aşık gönlüne sel giryan yenş su girse karışsa bazen deli gibi olur anlamadım sanırsın, O durulur, diner dirilir, Aar mı akar yatağını bulur olur, Sen aşıkla aşık atmazsan aşı kkendi kendine susar aşık atamaz olur olur, Oyun bile tek başına oynanmaz, Aşıkı nkendi kendine oynayışını gören ona nacak deli der, Denginde oyun tutan gerek aşıka budur meşkin harmanı, Derd anlatmaya gönül sual etmeye söz yoram mı yoramayaym mı der, Dinlenmeyen ilde neden bestesin çalsın aşık, Kendine mi güldürecek, Hadi güldürdü, Güldürtücü oldu aşık, Abdal oldu söz söyledi, Çengi oldu düğün dernek gezdi, Söze kanaat doymaz, Gönül gönül ikliminde doyar,)

Verdiği sözü tutan aşık, kurduğu düşü tutar mı? yakalar mı? peşinden koşar mı? Düş düşer düşünce düşünce olur ve ve düş ün müşse gerçek olur mu?

(Etiketler: Işık İşçisi, Işık İşçisi Kimdir?, Işık İşçiçisi Nedir?, Işık ve Sevgi, Yeni Çağ, YEni Çağ Nedir?, Altın Çağ, Yükseliş, Yükseliş Nedir?, Kuantum Sıçrama, YEni Bilinç, Pleiades Bİlgileri, Şafağı Getirenler, RA Bilgileri, Kanal Bİlgileri, Ruhsal Kanal Bİlgileri, 6. yoğunluk, 6. Yoğunluk Kanal bilgileri, Kasyopya Bİlgileri, Kasyopya Deneyi, Kasyopya Transkriptleri, casseopeian transcripts, Tasavvuf, Vahdet-i Vücud, Yaratıcı İle Birlik, Yaratıcı İle Bİrlik Fikri, mistisizm, ruhçuluk, spirutualizm, spirutüalizm, dualite, dualite nedir?, aşk, Tasavvuf ve Aşk, Işk, Yunus Emre, Mevlana, Arabi Service To Others, STO, BH, Başkalarına Hizmet ( Bu kavramı sevmesemde çevirisini ya da atamasını yani), reiki, yoga, meditasyon, bilgelik, düş tutan bilge,


 
( Bu etiketilerin konulma sebebi bulunma kadar ve bulunmadan öte şudur, internette özellikle, ışık işçisi ve ışık işiçisi kimdir ve ışık işçisi nedir armalarının sonuçlarının özelliklede ilk sıralarda çıkan sonuçların aslında öyle olmamasını istememizdir beğenmememizdir ve bizce onlar değildir bu kavramı arayarak buraya eriştiyseniz ve bu kavramı incelemek istiyorsanız lütfen öncelikle Şafağı Getirenler, Bringers Of Dawn, Pleiades Bilgileri kaynağını inceleyiniz ve bu satılrlarıda orada bulunan her birinize bir oluş ve görev tarzı verebilseydik bir ilhama dönüşmenizi isterdik vurgusu ile yorumlayınızi)  

(Bizce, yazımın ve yazımların oluşmasında , dan sonraki gibi, dördüncü izleyicinin katkısı ve payı büyüktür, Umut verdi ,istek verdi, şifa verdi, Sevgi ve saygı ile selamlıyoruz,)

Uçmak İstiyorum

Uçmak istiyorum,
Hemde hemen,
Kanlatlarım olmadan bir uçağa ya da araca binmeden kendi bedenimle, kendi açık zihnimle ya da
Hemde şimdi ama hemen, evimde yükselmek ve balkon kapısını açıp üşümeden şöyle bi turlamak dünyayı hızlıca sonra uzaya doğru yükselmek yanmadan üşümeden ve hiç bi şeye çarpamadan, yıldızların içinden geçerek başka galaksilere her yere giderek sonsuzca uçmak işte öylece,

Çekim asası ne diyor bu konuda, Bu isteğim evrenden ne çeker? Nasıl bir gerçeklik oluşturur bana, Bir seçimmidir bu? Bir seçimse hangi seviyededir? Ama ben üçüncü seviye bedenimle öylece uçmak istiyorum işte,

İstediğim her yere anında gidebilmek kimseyi ve hiç bir şeyi rahatsız etmeden yani gözlemcilik akışını bozmadan, başka bir gözlemciyi etkilemeden ve objektif olan atomuda değiştirmeden öğrenmek için ve keşfetmek için sadece anlamak için, yeni bi şeyler olsun diye, heyecan canlılık ve neşe olsun diye, Ne bilim başka bi şey istesem ne isteyebilirim ki , Bilmek ve anlamak ve öğrenmek istiyorum ben sadece, Her şey sıkıcı ve akmıyor geçmiyor gibi, Çakılı kalakaldım gibi, Her gün aynı şeyleri yapıyorum ve hiç bi şey değişmiyor gibi, Tamam bunları yapmama gerekliyse bunlarıda yapayım ama zaman donsun ya da yavaşlasın bi arada oluversin bunlar, Bunlar olurken ve oluverirken bu gerçeklikte akmasın zaman, Ama her şey bilinçlice bu bilincimle bildiğim gibi akıyor ve sürüyorda olsun ama bunlar hemencecik olsun, Neden bekleyeyim ki , Niye bekliyorum ki, Niye istediklerim hemen oluvermiyor ki, Neden kimse bana açıkça neden olmadıklarını söylemiyor ki, Kimse söylemiyorsa kitaplar neden yazmıyor ki? Ansiklopedilerde neden bu konular işlenmiyor ki? Bilim adamları neden bunların cevaplarını bilmiyor ki? Tüm bunların açık ve anlaşılabilir ve kendimce özümsenebilir ve yorumlanabilir tamam işte budur dediğim cevaplarına erişmek istiyorum, Ama şimdi hemen, Ve bu uzay zamanı yaran ve aklıma tüm bu soruların cevaplarını koyan ve tamam ben bunları zaten biliyordum işte cevap buydu diyebileceğim bir biçimde erişmek istiyorum, Sorularımın cevapları olmalı ben sorarak ve cevaplar alarak gözlemleyerek ve yorumlayarak öğrenebiliyorum, Çıkıp hayatı gözlemlesem tüm bunlar olanaksız görünüyor her şeyi olduğu gibi sürdürmeliymişim gibi ama ben böyle her şeyi olduğu gibi sürdürmek istemiyorum ki, O halde neden buradayım ve sürdürüyorum ki? Öylesine tüm bu soruları sorduğum için tüm bu soruların yanıtlarını zaten alıyor ve öğreniyor olduğum bir yaşamı sürdürüyor olabilir miyim? Neden bunları düşünüyorum ben bozuk mmuyum? Neden hayatın seline kapılıp herkes gibi sürüklenip gidemiyorum? Neden tüm bunların bugün değilse bile bir gün olacağına inanıyorum ve neden ama şimdi gerçekten ve gerçekten tüm açık niyetimle bunlar olsun istiyorum? Bi kaç dilek hakkım olsa birincisini bilmek ve anlamak kullanırdım sanırım sorularıma yanıt almak için? Ama tüm sorularıma yanıt alabilseydim diyorum kendi kendime ne sorardım bilmiyorum ya da emin olamıyorum çünkü galiba tüm gerçekliği ve ne olup bittiğini öğrenmek ve anlamak isterdim bu da tüm yaratımın tüm değişkenlerini içine alırdı sanırım bunun dışında öğrenebilirlik ve anlayabilirlik sınırları da var ama? Neden yatağıma gidip yatmalı ve uyumalıyım, içimden gidip yatıp uyumak gelmiyor, İçim ne istediğinden de emin değilim gibi ama bi şeyler olsun istiyor, Bi şeyler değişsin, Hani ben biçimlesem bi şey öyle düşünüp biçimleyemiyorum ama kendi kendine olsun da ama kendi kendine olmamış gibide olsu nama hiç sıkılmayayım ben,

Sıkılmaktan çok sıkıldım sevgili uçmak,
Ve uçamamaktan muzdaribim, çünkü gerçekten uçmak istiyorum,
Ama sıkılarakta olsa önceliğim bilmek olurdu,
Bilmiyorum sevgili bilmek, Biliyorum sanıyorum ama olmuyor çünkü biliyor olduğumdan emin değilim, Öyle olduğunu varsayıyorum kabul ediyorum ya da öyle öyle olduğunu düşünüyor ya da öyle olduğuna inanıyorum işte, Bu bana mutluluk veriyor, Evet kendimi en tatmin eden yanıt benim bilgim ama ben gidip görmeliyim öylemi değil mi? Öyle bir görmeliyim ki görüşümü bile görmeliyim ki hiç şüphem kalmasın, Şüphe yokluk olsun bu durumda ve tanımlanamaz ve hatta düşünülemez olsun, Şüphe sınanamaz da olsun diyeceğim ama gerçeklik ona yapma anından mı gözlemlenmeli? Yapma anından gözlemlersek yapıcı değil ona gözlemci oluruz kendimize sonrasında ya da öncesinde çünkü kendimiz olsak objektif olamayız ne olurluğunu biliyor oluruz, Ama bilirlik potansiyelimizi zaten neden yaratıp deneyimleyelim, Gözlemci öncesini ya da yapışını oluşunu tüm gerisinden yada anından ya da tümü tek andan tek ya da tüm bilişten mi gözlemlemeli? Nasıl olmalı bu aşık?  Şimdi bir durumun öncesine gidelim, onu oluşturan tüm koşulları tüm nesne atom gözlemci tanık hepsi zihninden aynı anda gözlemlesek ya da bu değil gibi,


Bu bir oyun mu sevgili uçmak,
Bu bir oyun mu sevgili mutluluk?
Bu bir oyun mu sevgili neşe,
Siz neden azsınız bu oyunda, neden daha çok ve daha fazla olmak istemiyorsunuz, Bu benim oyunum olsa sizin daha fazla olmanızı isterdim, Hemen oylamaya sunar ve hemen kabul ederdim,

Binlerce kopyayala aynı anda kendimi bilerek yaşamak gibi bi şeyler istiyorum,
Kopyalanıp aynı anda daha çok öğrenmek istiyorum,
Bunun gibi şeyler istiyorum ben,

Düşlüyor olsam sevgili düşlemek,
Hemen şimdi başka bir dünya düşlerdim ama buradada işler kendiliğinden yoluna girsin,
Neden başka bir dünya düşlerdin deme bana, Bu dünya başka olamazmı o değişemez mi şimdi buradasın ve gerçekliğin bu deme? Ben sıkıldım bundan, Yenisini yapmak felan istiyorum bu öylece donsun tıp deyip susar gibi beklesin gidip başkasını yapalım hep birlikte öğrenip döenlim bunda daha iyisi felan yapalım sonra olmaz mı? Bu ne biçim dünya ben içinde düşünemiyorum bile, Hemen bi olumsuzluğa garipliğe felan saplanıyorum, Umutsuzlupa gitmeyeyeim diyorum ama her şey çarpık, Bakıp bakıp bu çarpı kdemenin ne alemi varki her şey işte baştan aşağı çarpık, Yıkıp yeniden yapalım bunu bu olmamış, Ben kabul ettim artık bunu, Bu dersse ders ben bu dersten sıkıldım, Seçtim felan diyorsunuz, Bırakalım işte ben bırakıyorum seçildiyse seçildi, İptal edelim bu dersi, Yere batsın böyle ders bu ders olmamış eğitim sistemine yetkililere sesleniyorum buradan, Burası özgür irade evreniymişya, E bunu diyorsunuz bu deniliebiliyor buradam bi çıkış yolu felan yok mu? Bitmeyen ders olur mu? Çişim geldi felan ekemiyor muyuz? Hİç m iözgir açık iradeli kaytarmalı yolu yok bunun? Bunca kaytarma yolunu neden öğrendik o zaman onlarda dersti, Ben sıkıldım ve ekmek istiyorum bu dersi sınıf boşalsın kazan çömlek felan patlasın, Kar yağsın tatil felan olsun, Hey evren uyuyor musun bi şeyler yap sürpriz felan olsun, Bilinmedik, görülmedik anlaşılmadık felan olsun,

On bin satır ya da binlerce sayfa yazsam aşık anlatmayacak gibi ama anlatacağım bu değilse bile böyle bi duygu durumdayım, Uyumaktan bile sıkıldım gibi gerçi bu ço keskiden beri yaklaşık oalrak böylede, Bazen enerjisiz, bazen yorgun ve bitkin olmaktan sıkıldım ve sıkılmaktanda sıkıldım dedim ya, Cevaplarda istemiyorum ben sıkılgansızlık istiyorum, Enerjisi azalmazlık ve bitmezlik istiyorum ama tüm bunlar öyle dengeli olsunda istiyorum han şbeni allak bullak eden sorgularda olmasın, Gerçeklik bir delilik gibi düşündükçe,

İradenin özgür olması nedir aşık? Evren nedir aşık? Neden aşk devinir özgür iradesinde ve evreninde, Burda sorun bu değil aşık, Her şeyi eşzaman yaratsan o kadar hızlı olsa o akadar hızlıda deneyimlemelisin belki ve ve anlaml ıve deneyimlenebiliyor olması gözlemlenebiliyor olması onu zaman sapmasıyla bu ya da benzer şekillerde bize deneyimletiyor olabilir ve biz zaten tamda bnu öğreniyor da olabiliriz ama sorun bu değil, Sorun cevaplarımızız neksik olması ve bize yetmemesi aşık, Güvenilir bir kaynak gibi, Bir sözlük ya da ansiklopedi gibi işte budur demeliyiz ve olmalı değil mi? Ben kargaşadan sıkıldım aşık ve yoruldum gibi dinlenmek istiyorum ama aslında bir yandanda dinlenmek değil gidip anlamak ve olmak istiyorum ama hem bu zihnimde hem onda hem aynı anda bilerek hemde heman şimdi,

Ben bilgi içinde uçak istiyorum aşık,
Öylesi daha mutlu olur düşündümde,
Öylesi daha doygun olur düşündümde,
Ben güven ve sevgi içinde rahatça ve korunarak hatta korunma ve güvenliksizlik duyumsamadan duyumsayabileceğim hiç bir parametre zihnimde olmaksızın ve bulunmaksızın ve baraınmaksızın aşık,
Ben öyle bir uçak istiyorum ki aşık duyduğum neşe, sevgi ve güven gibi yüksek pozitif değerler olsun ve negatif değerler düşünüemez ve tanımalanamz kadar berrak bilinmezlikte olsun ama bilinmezlik onun olasılığında doğan bir bilgiden yoksunluktanda olmasın şüphesizce,

Kendi varından açık emin farkındalıklı ve özgür olarak kendi gözleminin izniyle ya da onu bozmaksızın özgür irade içinde özgürce keşfedişli öğrenişli bilişli uçak doygunluğu hisli daha ötesi doygunluk arayışlı yüzüşlerle kendim içinde dolaşmak ve anlamak istiyorum aşık , Her yerde ve her şeyde olabilmek ama istediğim yerde istediğim gibi olabilerek ve durdurabilerek ve değiştirebilerek anlıyor musun? Bu hayat gibi müdahale edemediğim ve değiştiremediğim bir gerçeklikte değil? Böyle olacaksa bu kadar engimn ve geniş bir zaman algısında sıkışmış kalmış hissetmek istemiyorum bu benim zihnimden silinsin yoklansın gitsin ve olmasın istiyorum aşık ve hatta bi daha şeçimleyemeyeyim ve hatta geçmişime bile gerekirse dönemeyeyim ve hatta bu geçmişim neredeyse yokluk gibi olsun ya daöğrenilmişlikten yükselinmişlik gibi olsunda göyle esaretli ve istediğini yapamaz ve güçsüz hissetmeyeyim aşık anlıyor musun? Bu zordu demiyoru maşık zora dayanılır ben sıkıldım aşık bitsin istiyorum? Bitsinden bakalım ve gözlemleyelim ozaman daha objektif olur ve daha sakin düşünürüz, bi an donsunda beğenmezsek unutup dönelim içine ama bi ara, bi mola be aşık ama öyle bi dönelim ki sıkılganlık zorluk darlık silinmiş gibi olsun ama öyle gibide olmasın öyle olsun be aşık?
Yarın her yer masmavi aşk olsun,
Ben başka bir dünyada uyanayaım
Ve hatta her sabah başka bir dünyada uyanayım,
Aa diyeyim acaba bugün ne olacak ben bile hayal edemeyeyim,
Hayallerimin ötesi olsun ama o öte ulaşılamaz erişilemez bi ötede olmasın, O öteyi ben yapmış sonra unutmuş gibi felan olayım, Ama o öte benim ötem olsun Ve ben ben istediğimde beni dinleyebiliyeim ve anlayabileyim, Yaptığım bi oyunda istediğim gibi ayrılmak ve çıkmak istersem ya da sıkılırsam ve bi şeyleri değiştirmek istersem bu olmasa bile nedne olmadığını kendime güzelce ve mantıklıca anlatabileceğim erişebileceğim ve kendimi ikna eebileceğim kendime güven verebileceğim yollar olsun aşık,

Kendime yeter doygun bilgi ve ışı ksunamıyorum aşık, Şu an bu realitede kendime yeter bilgi ışık ve doygunluğu relite parametreleriyle istediği maçıklıkta ve netlikte sunamıyorum, Bunu önceden böyle tanımladıysam kendime ters zıt mıyım ben? Değilsem ve tam bunu öğreniyorsam kendimden sıkıldım aşık, şakanında bi tadı dozu var, Ne öğreneceksem ne dersiyse bu böyle olasın ya da böyle olmamış böyle olduysa bile ben burada böyle olduğuna ikna olmadım, Karmaşa da dersse ben bu dersi sevmedim, Sevmediğim şeyleri yapmakta benim seçimise ben o seçimi beğenmedim, Böyle oldu aşık, İşte böyle oldu, Özgür iradenini özgürlüğünü kısıtlamıyorum ama bir başka özgür irade evreninde ya da bu evrenin geleceğinde tüm bu anlattığım anlatamadığım parametreler yükselsin ve daha eğlenceli daha neşeli daha açık dah erilebilir bi şeyler olsu nay da bu sınansın ve ben buna ikna olayım isterdim, Dönüp bi gün baktığımda bu benim seçimimse kendime ne diyeceğim bilmiyorum ama kendime neden bunu tam şu anda daha yüksek anlatamıyorum aşık? Kaçmak değil derdim aşık her şeyden ama böyle olmasın, Bambaşka olsun umutlu olsun daha güzel olsun,

12 Ocak 2013 Cumartesi

Yağmur kuşu mor kanatlı bir eriyik

Bir iç ki , içinde iç var,
İçindekininin içinde
İç içe içlerden içler

------------

Aynışık aşkta , başkaşık başkalar,
Ka başta , başlar yukarıda,

-------------

Bakınış bakındı , bakınışa
Bakınışla bakı bakı
Dokunuş oldu bakşı

Doku doku dokulaştı oynaşıyla aşk,
Kendine gibi ona, dokunlaştı,
Dokunlaşış işse , ilkte keşifti, farktı , aynı değildi başkadan

-------------

Yağmur kuşu mor kanatlı bir eriyik

3 Ocak 2013 Perşembe

ALTIN BİLGELİK

Sokrat tan Maharaj a , Wa Naa Naa Che den Don Huan a kadar aydınlanma bilgileri yalnız kurda öğütlerdir. Ancak der ki casseiopeia gruplar olmak gücünüzü 10 kat artıracaktır, B ualtın bilgelikti ve altın öğüttü,

İlim ilim bilmektir,
İlim kendin bilmektir,
Sen kendini bilmezsen ya nicve okumaktır,

Gözümle gördüğüm, kalbimle duyduğum bilgelik aranıyorsa budur. Maharaj'dan öte bilge tüm gelmiş ve geçmişlerden öte bilgelik aranıyorsa cevabı bundadır. Ruhsal gelişimde de birlikte yapmak fiziksel birlikte çabaya eşit ve denk gibidir. Zaman zaman daha yüksek zaman zaman nispeten daha düşük ölçülebilen getirileri olabilsede temel dinamik buna yakındır. Bzi okumuyoruz. Bunu duydum ve anlatmak için açtım bu blogları, Ancak karanlığın en sıkı koruduğu sır, altın sır ve altın bilgelik bu idi... Bu bilgelik sayseinde daha az öğrenip daha çöok başarılabilir idi. Öğrenmeyi seçmiş yalnız bir ruh bunu anlayamıyor gibiydi belki ve onun hayat amacı başarma kdeğil öğrenmekti belki. Evet ruhun arzusu başarma olabilir ama koşulan bir yolda hedefe varılamdan önce başarı sağlanmıyor. Ruh yolunu koşmuşmuydu?

Yalnız kurt olmakta bir karma ve seçim olabilir bunu hafifsemiyorum. En yüksek öğreniş yalnız kurt iken sağlanıyor olabilir bunu hafifsemiyorum. Tek başına üç kininin yapamadığını yapmak öğrenilebilir belki ama ya on kişinin yapamadığını başarmak buda mümkün diyorsak, Mümkün kılan on kişinin bir araya geldiğini düşünelim, Oradan sonra ne var, aydınlanınca ne olacak diyorsanız doğru yöne bakıyorsanız bu olacak, diğerde kendiniz aramak ve gruplarla birlikte yapmayı aramak çabası yeşerecek, Bu altın niyettir ve yön sapmaz ise gerçek aydınlanışa ve yükselişe gider. Tekrar tekrar düşündüğümde yerine oturan taşlarla değerlendirdiğimde tüm bu blogları bu amacıma inandırabildiğim dostlar edinmek üzere, güzel bi şeyler yazabilmek, bilgi alabilmek ya da onları ikna edebilecek bi şeyler sunabilmek çabasıyla yazdığımı ve başarısız olduğumu gördüm. Ne kadar aydınlanırsanız aydınlanın diğerlerini, eş yıldızlar ve gezegenler ararsınız, Aramasanız yıldızınız söner;

Kendime defalarca sordum, Mutlu ve bilge görünen insanların sade yaşamlarına baktım ve derin hislerimde onların bu birliği ve birlikteliği bu ya da geçmiş yaşamlarında içsel ya da dışsal olarak bu ve benzer bilgelik ve öğrenim yollarında geçerek ve geçmeyerek kurmuş olabilecekleri sezisini aldım. Na kadarda az düşünüyoruz ve ne kadarda karanlıktayız, Tek başımıza kocaman taşları omuzlamayı ve kaldırmayı deniyoruz ve başramadıkça neden olmuyor diyoruz yılgın yenik durumlarda, Çabasız olan diyor Ple ve Casseiopia,  Çabasız olan birlikte yapmaktır, İçsel ve ruhsal öğreni ve birlik olur mu demeyin, Gönül gönüle yaslanır, fiziksel birlik gibi birlik olur, Bu eterde kendiliğinden oluyor ya da olabiliyor olsada fizikrl birlik niyet ile perçeinlenmesinin gücünü düşünün, Birlikde derslerimizden ve altın anahtarlarımızdan birisi, Dorothy örneği vardır casseiopeianın , Dorothy nini ayakkabıları, ayakkabılar arzulu düşünmeyi ve seksi bırakmak olduğunu düşünürsünüz başlarda ama bunu yapsanız bile ilerleyemediğiniz ya da dünyanın değişmediğini görürsünüz çünkü yalnızsınız, Bu en büyük derslerimizden biri yine diyor ki casseiopeia Gruplar BH yolunu izlerse rahata erecekler ve bu yol gruplarla izlenmeli, Belki de Dortohy nini ayakkabılarının bir teki seks ve arzulu düşünmeyse diğer tekide budur. Ben adına kızmak mı denmeli sitem mi denmeli yoksa kendi kendini yemek mi bilmiyorum baktığım yerden o kadar açı kve net görünyor ki bu yalnızlıkta yön arayanın savrulup gittiği ya da gitmese bile rüzgarda sıkıca kayalara tutunduğu anlatamıyorum, Size iyi bilgelikler, Umarım bir gün birlikte görürüz;

Benliğin benliğe sevgiyi aradığını söylemesi o kadar güçlübir irade tezahürüdür ki sapmaları giderebilir diyor RA ve diyorum k iben grupları ve birliği arıyorum. Sevgi sözcüğünde, (içini açmayı ve arıştırmayı denersek yedi renk) koruma ve kollamadan önce ve sonra bulduğum en derin ikinci anlam budur.