17 Mart 2013 Pazar

Zihinsel Aforizmalar,

Zihinsel Egzersizler,

(Açıklama;
Düşünüş genleştirme ve genişletme egzersizleri olarak düşlediğimiz bir takım süreçlerdir, Bunları şöyle düşünüyoruz, Farklı perspektif ve çerçevelerden düşünmek ya da daha yüksek bir kavrayış ve anlatamadığımız benzeri geliştirmek için zihin açma egzersizleri, Örneklersek, fiziksel efordan önce ısınmak ve fiziksel artış için kasları çalıştırmak, farklı alıştırmalar, Matemetik öğrenmek için sayılarla işlem yapmak, hızlanmak için pratik yapmak, test becerisini geliştirmek için test çözmek, Okumak ve yazmak için harfleri öğrenmek ki sonra heceler ve kelimeleri ( konuşuyor olsak ta matematiğini farklı bi açıdan) ve daha sonra okudukça ve yazdıkça hızlanmak, Düşünsel, zihinsel, konuşsal ve anlatısal yeteneği ve yetkinliği geliştirmek için kitap okumak gibi,
Tüm bunlar gibi zihnin de daha yüksek kavrayışlar için perspektif ve algı çalışamaları yapmasının belirli faydaları olabileceğini düşünüyoruz, Ama aha öncede tüm bloglardada anlattığımız gibi burada gerçek ve asıl olanın her şey mümkün düşünüşü çekirdeğinin ve algısının yoğunluğunun ve duyuşunun yükseltilmesi olduğunu gerçekte bu çekirdek ve kök düşüncenin yükseltilmesinin asıl fayda olacağını düşünüyoruz,
Benzer egzersizler sonsuz ve kişiye özgü olabilir, Kişi kendini boşlukta bir nokta ve evreni sonsuz bir boşluk olarak düşünebileceği gibi sonsuz farklı tonda, algıda ve düşünüşte düşünüyor olabilir, Burada biz bir başlangıç noktası oalrak her hangi kavrayış ve düşünüş modelini örnek alıyoruz ve gerçekle bağlantı kurmak gibi bir çabada değiliz, Önemli olan bu yazıım ve satırlar değil diyor ve bunu da önemsemiyoruz, Uzun vadede bu derinlikli olarak kavrayışımızı ve görüşümüzü artırır umusundayız, Öylesine yapıyoruz kısaca, Bir anlamı vardır ya da yoktur,)

Boşlukta bir noktayız,
Yönlerimiz var, Aşağı - Yukarı, Öne Arkaya , Sağa ve sola,
Yönlerimiz bi doğrunun iki ucu gibi, iki yönlü ve tek boyutlu bazen iki boyutlu, düşünce şeklimiz bu,
Şimdi büyük bir kürenini merkezinde bir noktayız ve yönlerimizi düşleyelim, Gidilebilecek sonsuz alan ve sonsuz nokta var ve ileri ve yukarı ve geri gibi düşünüşler oldukça sınırlı ve sınırlayan düşünüşler tabi o dairenin dışını ve ötesini düşleyen dalgalar değilse,

Üç boyutlu üç yoğumluklu düşünüşte zihin dalgası ya da herhangi dalga enerji, hareket, bir noktadan başladığını düşünürsek esasında küresel bir dalga olarak hareket ediyor yani yönsüzce tüm yönlere ve her yere boşluk bırakmadan ve kopmadan genişleyen bir dalga düşünüşü bu, Dalga ve düşünce boşluksuzluğu tarıyor, Boşluksuzca titreşiyor ve deviniyor,

Şimdi yine kendimizi bir kürenin merkezinde bir nokta olarak düşünürsek, her hangi bir yöne doğrusal bir hareket sürdürdüğümüzü düşünelim, Bu noktasal ve dairesel hareket de tüm diğer yönleri atıl bırakıyor çünkü boşlukta bir çizgi olarak ilerliyor ama asıl anlatmak istediğimiz bu değildi, Anlatmak istediğimiz şuydu, Yönü ve tarfı olmayan daire içinde gideceğimiz her yön ve her açı aslında yönsüzlük içinde bir yöndür, Buna yön veren ve yön sağlayan şey bir taban ve alt düzlem düşünüşüdür, Düşey düşlem düşünüşü, Düşey düzlemimiz alttır, altımızdadır ve iki boyuludur, dikey algı yani ona dikey ikinci ve ikincil, onu dikey kesen iki boyutlu düzlem bize üçüncü boyutu sağlar, Bu durumda üçüncü boyut algısı birbirini kesen iki boyutlu iki dikey kesişen ve yaklaşık doksan derecelik açı yapan ya da bu izlenimi sağlayan düzlemlerden oluşur,

Bu egzersizdeki asıl amacım yönsüzlüğü ve küresel dalgayı hissetmekti, örneğin ses, onu ileri gidiyor olarak düşünürüz, o dairesel ve hatta daha ziyade küresel bir dalgadır, Herhangi titreşimin ileri giden ilerleyen bir dalga olduğunu düşünürüz, Bu algıyı genişletmiş olsak onu iki yöne giden bir dalga olarak düşünürüz ve daha da genişletsek dört yöne giden belki, oysa o boşluksuz olarak ilerleyen küresel bir dalgadır, Boşluk algımızı boşluksuz olarak tarar, Bunu biçimsizlikte ve şekilsizlikte bile düşünmüş olsak herhangi bir merkezden tüm yönlere, aslında yönler diyemeyiz buna, tüm dış çevreye boşluk bırakmaksızın yayılımdır, Ve aslında şu olacaktır hangi biçimin içinde olursa olsun sonsuz dış alan yoksa başlangıç noktasına dönecektir, Ki sonsuzluk burada dış alansızlığı ve bitimsizliği tanımlar, Ve bitimsizlik yokluktur, Varlık içinde alan bölünemezdir ve sonsuzluğu içinde bile tanımlı bitim vardır, Bitimsizlik bir kavram ve tanımdır ancak varlık içinde tanımlanamaz, Varlık denildiğinde zaten varolanlık tüm varolanla sınırlanır, Ve yok olan, bir yokluk olmaması durumunda ki, olsa bile yokluğun bir varlık sınırı olması gerekir, dalga çarpıp geri dönecektir çünkü aksi taktirde yok olan yokluğun, var olanı kapsaması içine alması ve yok etmesi, eritmesi kaybetmesi gerkecektir ki, o yoktur var olan onunla kaynaşamaz ve onun içinde eriyemez, Onun içinde tanımalanamaz,

Varlığın sınırsızlığı ve tanımsızlığı bizim algımızla en iyi büyüklük kavramıyla ifade edilebilir ya da sürekli genişleme ve büyüme ki bu durumda deneyim ve bilinebilirlik alanı zihinsel tanımlılıktan büyüktür ancak yine de keşfedilebilir ve deneyimlenebilirdir, Onun sonsuz ve sınırsız oluşu, bitimlilik ve bilinebilirlik içinde ve dışında hareket ile tanımlanabilir, Varolan harekte, genişlemeye devam etmektedir, yani, Durmak, aynılık ve sabitlik onu sınırlar, Sınırsızlık ve sonsuzluk en yakın bu şekilde tanımlanabilir, Bu kaynama, genişleme, öğrenme, yoğuşum yükseltme gibi her an ölçülen değerin değişmesi gibidir, Bir andaki ölçüm, hareketin devinimin, öğrenmeninidevam ettiği başka bir andaki değere eşit olmayacaktır, Hareketsizlikte tüm değer sıfır eşit varsayabiliriz, Harekette ise an kesitini var olan tüm an şimdi ve hareketsizlik gibi varsayabiliriz,

Buna şuradan geldik, doğrusal döngülsel, spiral vb. hareketlerle zihinsel egzersizler yaptık ve onları inceledik, Örneğin dünyada aynı yöne giderseniz başlangıç noktasına dönüyoruz, Başlangııcımızı sonsuzlukta nasıl buluruzu düşündük ancak şu hatamızın farkına vardık, Kendimizi bir nokta olarak düşünüyor ve doğrusal hareketle hangi biçimle olursa olsun bir yöne gidiyoruz boşluğu tarayarak ve geçmediğimiz tüm alanları kapsamıyoruz, Oysa gerçek bu değildi, Tüm alanlara gidiyorduk ve bir merkezimizde yoktu, Ve enerjinin ve titreşimin başladığı noktayı bir başlangıç noktası olarak alamazdık çünkü öncel bir enerji noktası vardı o enerjiyi oraya taşıyan,

İkinci düşünüşte bir spiralle yol aldık ve şu oldu, olduğumuz an başlangıç noktamız oluverdi, Yani spiralimizde kendi başlangıç noktamızı ya da kendi yüzeyimizi gözlemlemeyi denemeyi düşündük ve zihinimiz bize şöyle bir oyun oynadı, Suya yazı yazmak gibi geçmiş hareketlerimizin hepsi siliniverdi ve bir çizgi olamadık, Bir ışık izi ve geçmiş noktalarımızızn hepsi geriye dönük siliniyordu ve ne bir çizgi nede bir daire olamıyorduk hep aynı noktada duran bir nokta oluverdik, Işık olduğunuz yerdeydi yani, Hareket biçimimizi bir ışık izi gibi görebiliyorduk,

Dairesel, Eliptik Düzlemler Yüzeyleri Kesişimleri Boyutluluğu
(Doksan dereceden daralan ve genişleyen açılar)
İki daire küresel yatay ve düşey paralellik sağlarsa aynı büyülükte ve aynı aynı merekze sahip iseler aynı daire küre olurlar yanılmıyorsak , Ve ya da iki eliptik kürede dış evren boşulukluluk biçimi bizim düzlemsel algılımızla var ve değer kabul edersek düzlemsellik ve üç boyutluluk elde ebebiliriz gibi,

Dördüncü boyut üçüncül düzlemsel kesişim algısımı getirecek, Düzlemsellikten ve doğrusallıktan tamamen kurtularak küresel ve tümyönsel ki yönsüz bir algı mı geliştireceğiz ya da yön algımız bir alt ya da bir üst gibi tek referans noktasına bağlı olmasızın çok yönlülüğe mi bağlı olacak?

(Doğrusal düşünce kördür dediğimizde ilk algımız evet geriyi göremiyordur olabilir, Doğrusal düşünce asılda geriyi göremiyor değildir, Tüm yönleri ve yönsüzlüğü göremiyordur asıl yanıt, Tüm dışı boşuk yapar, Tüm boşluğu dış yapar, Tüm varlık kapsamı varsayımı dışını diğerlilik ve başkalık yapar, Ve diğerlik ve başkalık içindeki tüm dışılığı kendinden ayrılıkta tutar ve düşünür, Ve daha da sanrılısı onun içinde kendini arar ve kendi yerini arar ve kendini tümlük içinde kaybolmuş kayıp olarak kayıp yitik bir nokta olarka düşünür, Yön duyusuna ihtiyacı vardır  ve kendini bulabileceği güvenli bir hareket biçimi de bu yoğunlukta bu dairesel hareket olarak belirir, Bunu da ( yani kendine varma noktasını) bir sarmalda kendiyle eş(kesşimli) yatay ya da dikey düzlem geçiş noktası olarak düşünebiliriz,

TÜM HERŞEY TÜM YÖNLERE DÖNMEKTEDİR;
Varlığın hareketi budur,


Dışsızım,
İçim sonsuzluk,
İçim aynı zamanda dışım,
İçim genişliyor,
İçe doğru,
İçim büyüor, İçim,
İçim içim,


Dışta bir son olmaması ve dış olmaması üzerine, (Bilinebilir Kapsanabilirlik,)

Bilinebilir kapsanabilirlik genişletme, Dış öğrenme, Genişleme, Öğrenmediğimlik Dışım,
Kapsanabilirlik algım genişledikçe dışım genişliyor ve büyüyor ve görünür oluyor, Gördükçe daha fazla ve daha sonsuz bir dışa uzanıyorum ve şimdi dışımı öğrenmediğim ve keşfetmediğim içim gibi ya da genişlettiğim kendimi kapsayabilirlik algım olarak düşünüyorum, DEniyorum ya da öyle varsayarak böyle yazıyorum anlatamadığımlıkta yanılsayarak,

Deniz içerisi kara dışarısı, Deniz dünyada dünya içerisi, Uzay dışarısı, Güneş sistemi içerisi galaksi dışarısı, Galaksi içerisi Evren dışarısı, Ve evren içerisi oluş dışarısı, Ve gemi içerisi deniz dışarısı, Ve ben içerisi gemi dışarısı,
Gemi yapılıyor parçaları bir araya getiriliyor ve ben gemi ile buluşuyorum, Gemi bensizde gidiyor rotasında, Ve her şey rotasında yörüngesinde yüzüyor, Eş Tüm yönlü çekim ( Biz tek merkez ve tek yönlü çekim düşünüyoruz ve düşlüyoruz değil mi? ), 

Sonsuzluk Algısını Tüm Dış Kapsamlık , Kendini sonszulukta Kapsayabilirlikle Örtüştürme, İç ve Dış Algısı ile Oynama, Dairede içi Dışa-Dışı İçe bükme ve Birleştirme, Dairesel ya da küresel biçimi sarmallama ve açma, Her Şey Tüm Dönenlikte Oynaşlar,

Gözlemler (Ek)
Doğrusal düşünüşten arınış için merkezli ve noktasal düşünüşün aşındırılması ve terkedilmesi gerekiyor gibi görünüyor, Esasında küresel bir düşünüşte daraldığında noktasal bir düşünüşe yönelebilse de, bizim zihnimizdeki nokta imgesi de, küresel bir nokta değil, iki boyutlu yada tek boyutlu bir daire imgesi ki, nokta bile yüzey içinde örneğin Ebru da ki nokta tüm yönlere büyür, bizim noktamız doğrusal ilerliyor, Noktamız iki boyutlu bir yüzeyin kesitini ifade ediyoır gibi bir daire ya da küreyide değil, Büyüklük ve küçüklük algımızla bie oynasak, oynamış olsak, düşünülebilir en küçük, zerre bir nokta olmalı imgesindeyiz aslında,

Bağlantılılık geliştirme ile merkez ve bütündnen ayrılık gayrılık düşünüşü aşındırılabilir,, Yukarıdaki ebru örneğinde olduğu gibi, su bir düzlem olduğunda damılatılan bir damla boya kendi başına bir nokta ve merkezi işaret etse de farklı boyalar mevcut olduğu gibi kendi asıl boyasından da sonsuz mevcuttur ve ya da oluşturulabilir yapılabilirdir, Buradaki sonluluk sonsuzluku kaynak belirlerse de, temel düşünüşte boya ihityaca kadar ve göre sonsuzdur çünkü sonsuzluk yeterlik ötesidir, ve sonsuzluk burada ölçüm gerektirmemeyi tanımlar, Burada şöyle de düşünebiliriz boyayı bitecek olarak düşünmeyiz bu da sonsuzluktur, Boya miktar olarak üretilmişlikte sınırlı olsa da ihtiyaç durumunda üretibilir olduğundan zihin onu düşündüğünde matematiksel olarak sonsuz değeri atar zihinde, Sınırlı ve bitecek olarak düşünmez, Bu düşünde varlığın sınırlı ve bitecek olarak düşünülmemesi de yakın oalrak sonsuzluk ve sınırsızlığı tanımlar, Tüm bu gözlemler ve anımsamalarda sonsuzluk kavramını tanımlamaya uzaktan da olsa yakındır, Burada denklemi büyütürsek gereklilik faktörünü ekleyebiliriz çünkü boya sonsuz değildir ve matematiksel bir ölçüm ihtiyaca görelilkle yapılmaz yada ölçülmez denilecektir ki evrensel düşünüşte öyle midir? Gereklilike yetecek boya üretilebilirlik ifadesi sınırlılık oluşturmuyorsa boya sonsuzdur, Gelecekte ortaya çıkacaklıkla sorgu yapılmaz, An sabittir,


Su yüzeyiyle kaynaşamaz ancak yoğunluk değişimi ile su ile de kaynaşım sağlayabilir, bu bir eşit özüt oldukları gerçeğini değiştirmez, Ve aslında bunu düşündüğümüzde hepimizin atomlardan ya da atom altı parçacıklardan oluştuğumuz ve aslında aynı şey şey olduğumuzu verisinin ve keşfinin büyük bir aydınlanma olduğu ve gerçek kavrayışıın bize bizi sıçratabileceği görülmektedir,

Yoğunluk, derinlik, seyrelme, vb. kavramsal düşünüşler yukarıda belirtilen alıştırma ve uygulamalar için faydalı olabilir gibi gözükmektedir,
Üçüncü yoğunlukta iki düzlemli, iki boyutlu matematiksel bir evren modellemeye ve anlamaya çabalamaya gerek yoktur çünkü üç boyutlu gerçek modeli zaten var ve görünür ve içinde deneyimlenebilir olarak mevcuttur, Edindiğimiz tüm kavramlar ve görş duyuş algı yetimizin parametreleri zaten bu çabanın ve soruların cevabıdır,

0 yorum:

Yorum Gönder