30 Temmuz 2013 Salı

Soyutlar;

Ne demek isterdim,

Sayıları unutun; Soyut kavramlar, birer matematik abidesi; inanılmaz

Sayılarla ve işlemler matematik yapamazsınız,
Gerçek matematiğin anahtarları soyutlardır,
Ve gerçek matematik yalnız zihinle ve düşünceyle yapılır, işlemlerle yapılmaz
Gerçek sayılarımız soyutlarımız ve onların sayılar oluşu sayılar oluşu değil, sadece anlamak için gerekli zihinsel sembolizmik biçimler oluşu ama yazılabilir ve biçimli değiller, Biçimle ifade edilebilirler ama bu onları biçimlemez yani gerçek ve nihai biçimi değildir sadece onu kavrayışın benzer bi resmi ve ifadesidir ve farklı kavrayışlarda/evrenlerde geometrik tasarımlarda soyutların biçimi değişir, bu his sadece inanılmaz
Onlar zihnin içinde biçimin biçimi hakkında fikir oluşturan biçimler ama biçimin kendisi yok ve bir varsayım, 
(Bu en çok şuna yakın, bir içte tüm iç yüzeyi içeriden doldurup dış biçimi imgelemek, bunun dışında o içi tüm dıştan kavrayıp iç hakkında fikir oluşturmak ve ikisi aynı şey ve aynı biçimi oluşturur)
Bilinç dışı sadece bilinç içini betimler, dış dışı olamaz çünkü o halde dış dış değildir, iç içi olamaz o halde iç iç değildir, Bunda biçim aranamaz, Aşk-ı aşk

Dış ve iç sadece odağa göre yöndür;
Tüm odakta/çoklu değişken odakta dış ve içten söz edilebilir mi?
Çoklu ve  değişken odakta içler ve dışlardan söz edilebilir ,
Odaksızlık
Nihai bir dış algısı nasıl yıkılır?
Bunun bugüne kadar sorduğum ya da düşündüğüm en güçlü sorulardan biri olduğunu düşünüyorum ve hissettiğim şu, aslında bu soruyu manttıksal bi çıkarımla ya da bi esinle sordum, gerçekten anlamlandırarak bilme merakı ile oluştrmadım gibi ama tam da bu değil çünkü tam oalrak bu olamsada bunu ilk düşünüşüm değil gibi, kavramsal açım uzuyor çünkü bu karmaşık, her yer ışık üzerine düşünürken her şey idenedik daire ters yüz etmekten boşluğu genişletmeye ama ne kadar genişletirsen genişler içindesin, içindelik algısı her yerdeli kalgısı olmalı ama bunun bir dışı olamamlı ve genişleyen bi dış düşünüşü de yeterli değil, bu nasıl düşlenir imgelenir ya da hissedilir bilmiyorum ama sezin bu sorunun üçüncü yoğunlukla kavranabileceği iyi bi duyumsama denetmek için zamanlar içinde fikirler oluşturacak algısı oluşturuyor, Ok, bu yönde düşün ve yazın sürdürmeye hazırım;

Neden demiyorsun,
Çünkü böyle dersem ben bunu bilemem daha doğrusu bunu doğrulayamam ve bu bana göredir ya da bi anlık canım öyle yazmak/demek istedi dir, ya da felsefi düşünsel/sezgisel anlık bi biliştir ama kavramsal temele duyulduğu gibi aktarılamaz, kimse içine girmediğini deneyimleyemez, Ve orası bilinmeyense orası anlatılamaz,

Atom çekirdeğini doldurmayan mevzu

Demiştim ki atom çekirdeğine bi şey yazma bi sır saklama bi sürpriz yapma şansım olsa tüm var olan benim, biz biriz felan yazardım ne kadar aptalmışım yaşamın en büyük gerçeği ve sırrı bu atomda bulunmalı, siz bensiniz ve ben sizim hepimiz biriz, atomdan çıkmalı; hayır çıkmamalı, Tam aksine atomdan bi evren içinde alt çekirdekli atomlar çıkmalı

Şu anda olsa atom çekirdeğine "oyun oynayan tanrı" yazardım ona ulaşan herkesi deli etmek için sonra düşünürdüm, "oyun oynayalım mı" "hadi gelin youn oynayalım mı" gibi bi şeyler mi acaba

Hepimiz mutlu olmak istiyoruz,
Hadi gelin yarın hep birlikte oyun/oyunlar oynayalım, kadınlar-erkekler ve çocuklar olmadan, sadece oyun;

Aptal biliminiz önermelerle çalışıyor işte önerme, yarın oyunlar oynarsak/denersek çok mutlu olacağız,
Mutluluk arayan işte mutlu olsun,
İşte şimdi isterseniz bunu ispatlayın,
İsterseniz aksini ispatlayın,

İyi de bu bize  varoluşun sırrını vermez ki;

Önerme iki,
bu yolla şu an ki varış hızımızdan daha yakın varış hızımız o olmayan sırlara;

Biz mutluluk aramıyoruz, arıyor olsak bulmuş olurduk çünkü sır değil bu, biz sırlar ve bilinmeyenler arıyoruz ve aradıkça bunu yaratıyoruz, Arzular ve arzular budur gerçeğimiz;

İşte biliminiz, patlatın, açın bakalım ne bulacaksınız,

Bilmece; Hiç içine girmeden içinden çktığınız bi yer var mı?

Bir ipucu bir deyim; olayların içinden çıkılmaz bir hal alması, ve çıkamayacak biçimde içine girmeye çabalıyoruz, içindeyiz zaten

Oyun; Gerçek

Hadi işte söyleyecek sözlerin var ne susuyorsun diyor yağmur,

(Etrafa dağılmış bi şeylerle uğraşan bi kalabalığa bakıyorum, oradan biri suskun ve düşünceli gördüm diyor seni, hiiç diyorum, Söyleyecek sözlerim var evet çünkü en çok bu anlatıyor bugün seni, hiiç)

Aslında düşünsem kendi kendime 
(ne yapıyolarki onlar, neden işi gücü bırakıp birlikte oynamıyoruz ki) sessizce, sıkılgın ve belki biraz üzgün ve düşünceli, kaygılı gibiyim hatta; aman neyse boşver canım, hiiç

Gerçek istiyorlar benden, hiiç

Bu mu?
Oyun oynayalım mı?

Oyun,
bu kadar büyük, anlamlı bi kelime yeryüzünde dolaşırken biz hala başka işlerle uğraşıyoruz, işte bu körlük, işte bu gerçek bundan büyük bi gerçeği olan var mı?

O kadar büyük bi kelime ki aklıma sığdıramam ben;

Bıraksan şimdi her şeyi, işi gücü oyun oynasak birlikte ve belki daha birlikte ve hatta hep birlikte birlikte geçireceğimiz bi kaç küçük anı geri kalan tüm yaşamına değişirdin, Yarın hep birlikte oyun oynayan bi dünya ve diğer olasılıklar, Şimdi bunu yanlışayan bilim yapın, Şimdi bunu yanlışlayan akıl yapın, O aklı alın tutun bi yerinize sokun

gerçek i istiyorsun al sana gerçek, ama şimdi tut bunu yarat ve gerçek yap,

Hangisi gerçek
bilmek mi? olmak mı?
Ben bunu biliyorum ama
İşte gerçek

29 Temmuz 2013 Pazartesi

Hiç, hiçlik

Hiç Üzerine!

(Hiç üzerine bulduğum yazıları sevmedim ve kendimce düşünmem ve yeniden tanımlamayı denemem gerekti, Küçük ve basit bi taslak)

Ne yapıyorsun? / düşünüyorsun?
Hiiç;

---

Hiçi kullandığımız düşünce kalıpları;

Ama bunu böyle yaparsak hiç bi şey değişmez ki,

Denersek hiç bi şey kaybetmeyiz, ya da kaybedecek hiç bi şeyimiz yok

Nerdesin?
Hiç bi yerde değilim,

Hiç gitmediğin bir yeri yeri tarif edebilir misin?

Daha önce hiç görmediğim bir şey

Hiç gelmeyecek, hiç biri-hiçkimse, hiç aklıma gelmezdi, hiç bu kadar sevinmemiştim, hiç bi şey yapmadan durmak

Hiç bi şey yokken, hiç bi işaret vermedi,

Hiç bi şeyi kafana takmayacaksın;
-

Diğer dillerde benzer şeyler anlatan ve hiç olarak çevrilen bi kavram aynı yere mi vurgu yapıyor bilemem ama biz hiçi böyle kullanıyoruz ama hiç nedir düşünelim ya da bi tarif edelim desek aslında bunlar belirmez belki kafamızda, Olmayanlık, yokluk, amaçsızlık, boşluk gibi çağrışımlar yapardı galiba, Gerçi soyutların hangisini düşünürsek düşünelim bi boşluğu ya da karanlık bi uzayı çağrıştıracak belki ilk düşünüşte bize ama daha yien başka bi soyutu biçimsel ya da geometrik (sembolik) olarak ifade etmeyi denemiştik sanırım blogda, Hiçi nasıl tanımlayabilirdik,

Hiç, bi olmayanı bi boşluğu ya da bi yokluğu anlatmıyor gibi görünüyor bu ifadelerde, Varolan ama bilinmeyen bi şey mi? bi şey arıyorsun ve önünde bi şeyler var bu değil ya da bunlardan biri değil, o zaman tüm onlar hiç oluyor, istediğini bulamadığında diğer tüm her şey hiç; Yani içindeki boşluğu doldurmayan şeyler hiç,
Hepsini istiyorum ya da hiç birini istemiyorum

anlam aradığında, anlamsızlık ve sana anlamsız gelenler hiç, mi? Ama ne olduğunu tanımlayamadıkların, düşsel ve imgesel olanlarda hiç gibi mi? Bi anlamıda olabilir ma bi şeylere değer verme ölçütü gibi duruyor ve görünüyor, Her şeyi kaybetmeye göze almışsan kaybedecek hiç bi şeyin yoktur ama sıkı bağlarla yaşama yapışmışsan ve tutunmuşsan yaşamın senin isteğin ve beklenti aralığın dışında getirdiği tüm sürprizler kayıptır, Örneğin bir yıkım, bunu beklemiyordun, Neden bu oldu ki, Her şey olasıysa ve her şeye hazırlıklı isen ama senin için olabilecek her şey hiçtir de;

Tanıdığım hiç kimseye gördüğüm hiç bi şeye benzemiyor dediğimizde gördüklerimle ve tanıdıklarımla eşleştirerek benzeştirerek tanımlayamadım; ya da tanımlı ama benim için tanımlı değil yani bilirlik alanımda değildi, özetle bence ve benim tarafımdan tanınmıyor,benim taraımdan tanınmayan hiç, beni ilgilendiriyor,

anlam boşluğu doldurur ama bi durum senin için anlamlı değilse doldurmaz, değer boşluğu doldurur ama senin için değerli olmayan o boşluğu doldurmaz, Diğerlerinden büyük bir boşluğun olabilir ya da boşluğuna doldurmak istediklerin farklı olabilir, Bu beklenti içinde bi beklentiler çantası ya da klasörü gibi düşünelim, Hayattan beklentiler çantası, Çok büyük bir çanta, bu çanta koca bir boşluk ya da evren kadar olabilir, Her şeyin yeri ayrı mutluluk, para, vb. istemediğin bi şey gelirse uymaz moralin bozulur bu mu hiç, Ama şuda olabilir mutluluk olsun, mutlu bi şeyler olsunda ne olursa olsun, Mutluluk senin için her şeydir diğerleri hiç,

Hiç ve  hep birbirinin karşıtı gibi ve bi ikilem var gibi aralarında, hepsi hiç biri,

Her şey özdeş ve bir ve aynı olduğunda artık ne her şey kalır ne de hiç, Her şey hem herşey olur hem hiç

Hiç aklıma gelmedi, Düşünebildiğim olasılıklar dışı mı hiç, kapsayamadığım bi alan

Hiç bu kadar sevinmemiştim hiç sevinmemiştim değil ama hiç bu kadar, yani beklenmeyen kadar beklenti ötesi yine kavrayış ve bekleyiş üstü/ötesi gibi bi alan
-
Ne yapıyorsun? / düşünüyorsun?
Hiiç;

Sizce paylaşmak istemiyor mu? Neden böyle söyledi, bu bir olasılık ama belki daldı hülyalara ve duygular düşünceler çok kişisel göründü ona onun düşünce dünyası ve kime ne, belki de bi şeyler saklıyor

Buradan hiçi geometrik olarak tanımlamaya geliyorum, Yine temel şablonum boşluk bi uzay ya da idelar evreni, Somutlar gibi üzerine düşünülmüş ve biçimlenmiş şeyler tamamlanmış projeler gibi belirgin ama yoğrulan ve ham olanlar var, Birinci hiç düşünüş grafiğimiz bu olsun, bunlar şekil almamış fikirsel tasarı ve şablonlar gibi, yoğrulabilir biçim verilebilir ama kalıba sokulmammış her şey olmaya hazır şeyler, Ama bi yoğruluş biçimlendirme de başlamış ama bitirilmemiş gibi, İkinci hiç tanımımızsa şöyle , Dışarıya doğru bi algı odaklayabilirlik dairemiz var bu düşünüş merceğimizin dış geniş açısı dış görme çapı gibi, buna dış algı odaklayabilme genişliği ya da çapı diyelim, bunun, bu çeperin içinde düşünüyoruz, Birincil beklentilerimiz ve isteklerimiz temel algılarımız bu daire içinde, bu daire dışında kalanlar hiç, Algı sonsuz bi daireysse kendimizi sınırlamış ve küçük bi alana hapsetmişsek orası merkez ve diğer her yer ve her şey geri kalan hiç,

Hiçlik,
Tanımlanmamış bi bilinimeyenlik ama yokluk değil olağanlık içinde beklenmeyenlik, görülmediklik ki bu aslında dilimizde yeni anlamına gelir, işte size hiç, yeni olan

Matematiksel ya da felsefi olarak hiç;

Hiç aslında varlık dışında tanımlanan bi alanı yani yokluğu ifade etmiyor gibi, tanımlanabilir alan dışı mı? biçimlendirilmemiş ham alan mı? Varlık bi daire içine çizilirse o daire içinde ve dışında da hiç var mı hiç daire içinde mi dışında mı?

Peki sorumuzu ve sorumsalımızı şöyle genişletelim kişinin zihni ve imgesi içindeki varlıkla somut gerçeklikteki varlık eş değil, yani kişinin düşünüş dairesindeki betimlenmiş varlık alanında yine de hiç var mı?

Anlamlandırılmış ve tanımlanmışlar dışında kalanlar mı hiç yoksa burada bi şeyi kaçırıyoruz ve başka bi şey mi?
Hiç aslında tanımlanmamış biçimlenmemiş soyut ve ham evren mi? Kavranamamış ya da duyumsanamamış ya da duyumsandı ise de anlamlandırılamamış

yokluğun ve olmayanlığın tanımsız olduğu durumda aslında yokluk olarak betimlenen alan mı hiç liğin kendisi olur,
yokluk ve varlı ktanımlı olursa ne varlı kne yokluk boşluğu gibi üçünc übi alanmı olur hiç, ne varlığa zıt ne yokluğa zıt ama hem varlığa zıt hem yokluğa zıt, Yani varlı kiçinde yokluk içinde boşluk mudur hiç

Ya da aslında üzerinde bizim için, biçim, yaşam anlamı taşımayan, biçimsel ve formsal olarak bi anlam taşımayan, tanınmayan ya da tanımlanayam boşluk ya da doluluk farketmez ama bizim imgemizde anlamı boşluğa yakın alan (varlık içinde tanımsızlık, öğrenilmemiş ve sınıflanmamışlar bütünü) müdür hiç

hiç ve yeni ,hiç ve boşluk, hiçi tanımlayan ikincil kelimeler olsa, boşluk, yokluk bilinmeyen, öğrenilmeyen görülmemiş, tanımlanmamış, anlamsız,,, hiç matematiksel olarak bu tip anlamarın toplamını ya da birleşimi ifade ediyor olabilir mi?

Yüzdelerle keliemeleri yakın anlamlı kelimelerle eşleştirmeyi denesek yeni kelimesi hiç kelimesinini anlamını yüzde/binde kaç karşılardı,

Bu değil sorular, hiç kelimesinin içine zihnimizde ne koyduk, Hiç bi denklemdi belki, Zihnimize tanımlanmış tanımsız bi alandı, bize bi boşluk sağladı, boşluk ve ara rahatlatır nefes aldırır, çalışma alanı sunar, yeniye başlanan alan boştur, Nasıl kelimeleri space ayırıyorsa, biçimleri dünyaları ve evrenleri boşluk ayırır ama biz ona uzay deriz, Boşluk içinde doluluk tanımlanır, boşluk içinde doluluk biçimlendirilir, boşluk bize derinlik sağlar, ancak belki de hiç özgür iradeyi genişleten tanımlanmamış ve sınırlanmamış bi kavramdır, Evrendışı yokluk dışı gibi düşünülebilir, Size yoğrulmamışlık, yapılmamışlık, bitmezlik vb. his kazandırır belki

Hiçin çağrışımı biçimsizlik ya da şekilsizliktir ancak en yakın ifadede belki boşluk ya da yaşam olmazlık, ya da cansızlık gibi çağrışımları vardır, Zihin ya da imge için bir boşluktur hiç;

HİÇ ZİHİNSEL, İMGESEL BİR BOŞLUKTUR,

Düşünüyorumda hiç bi şey yok bu yazdıklarımda;

Hepsi hiiç; gerçekten
Hiç, hiç bi şeyiniz hepken hiç oldu mu?

(Hiç) güldünüz mü? (Ne anlatıyo bu ifadede bize hiç, nasıl soru/sorgu oluşturdu)
Daha önce (hiç) yaptınız mı? (neden daha önce yaptınız mı/denediniz mi değil)
(Sanırım bu ifadelerde hiç en az bi kez yapmış olmak denemiş olmak anlamında ama bi kez ya da çok kez farketmez anlamında yani bi defa ile yapılmış olsa , yani bi kez yapılmış olması onu hiçlikten düşürür mü? Yapılmamış ve denenmemiş ve deneyimlenmemiş olan mı olan mı hiç, ya da ilk kez yani birinci ve sonuncu farketmezliği, hepsi aynı şey farketmezliği gibi mi? Yani bi şeyden çokta olsa aynı biçimle tanımlanır, hediğerleri aynıdır ve onun çoğuşudur hepsi birbirinin çoğuludur ve birbirinin çoğulu benzeşi olan tek şey aslında çok sayılamaz)
Hiç yapmadım, hep yaparım;
 
Ben bu hiçi hala kavrayamadım ay da keşfedemedim, birlikte denemeye ne dersiniz;

Hiç/hep karşıtlığı üzerine düşünmeliyim
Burada şu önemli çoğul kopya hatta çeşitlilik hepi doldurmuyor (tanımlanan özne nesne hari durum hariç)
Hep yaparım dediğinide sürekli surmadan gülünmez ama bu heptir arada boşluklar vardır ama yeteri kadar heptir, Hep de boşluklu bi yapı)

Sen hiç , hiç oldun mu , Ş.Ferah


26 Temmuz 2013 Cuma

bitti hayat

Bi çıldırış sahnesi zihnim,
bi delilik sahnesi,
hayat ve an kopuyorlar birden,
birden hiç ve yok gibi, boşluğa düşmek gibi anlar

bitti hayat film gibi bitti,
ne mutlu ne mutsuz
ne son başlangıç,
ölümsüzce ve ölmeden de bitti

25 Temmuz 2013 Perşembe

Gerçek Sevigiyi Aramak

Gerçek sevgiyi (mutluluğu, içtenliği, barış birlik ve uyumu, uyuşumluluğu, uyuşumlu birlikteliği) aramak

Sevgiyi aradığını söylüyorsun ve düşünüyorsun, sence sen gerçekten bunda içten misin? Gerçekten sevgiyi mi arıyorsun?

Sevgiyi arıyorum dediğimde diyelim ki ben içten de değilim,
Şunu arıyorum ama, işte bu dedirten bi oluş hali ve böyle bi dış dünya
ve orada kimsenin kimseyle kavga etmesi, tutarsızlık geliştirmesi ya da kaynağını tanımlayamadığı deneyimlemek istemediği bi acı yaşaması düşlenmiyor, Özgürlük özgürlük adının tanımlayabileceğinden daha özgür, Bu saf düşünce uyum-barış-birlik sevgi arayışı değilde nedir,
ben bu düşüncelerime bakıyorum ve ben bilinmeyen sevgiye bakıyorum,
Sevgi bilinmeyen çünkü okuduğun ve sevdiğim ve değer verdiğim aktarımlar bana ve bize dedi ki, sevgi tüm varoluşun çekirdeğine akar, varolan an sevgi taşır, tüm varolan ışık/sevgi-sevgi/ışık, ve yaşadığımız varoluş hali için bu katın amacı sevgi diyor,Ve gerçek sevgiyi keşfetmediniz-gerçek duyguları keşfetmediniz keşfedin diylar, bi tanımları yok amacınız ve öğrenmeniz gereken keşfetmeniz gereken o diyorlar; Be nb uanlatımları seviyorum ve benimsiyorum, Kalbimin içinden çıkmışçasına yakın bana, Bunda bizi mdünyada anlattığımız ya da algıladığımız gibi bi sevgi yok, Ben sevgi dediğimde o dünyada anlattığımız şey değil o, İçi bütün güzelliklerle doldurulacak bomboş bi anlam, Ve neredeyse bu güzel, değerli, hayata değer katar dediğim pozitif erdemlerin hepsini tutup sevgi içine sevgi klasörüne atıyorum, Sevgi beni miçi nbi pozitif değerler, pozitif arayılar potası, sevgi bi bölünmüş ayrışmış değil benim zihinimde bi toplam bi bileşim bi kapsayıcı gibi,

Sadece seninle ya da onunla barış içinde öğrenmeyi deneyimlemek istiyorum, Hiç kavga adı olmasın ve çatışma hali bilinmesin bile bunda, bu kadar saf isteğim ve saf iradem, tertemiz bunu istiyorum, o kadar açık ki, hiç bi örtü hiç bi yanılgı, hiç bi yalan örtemez üstünü, Ve ben duygusal deneyimsel hangi çatışmayı geliştirirsem geliştireyim o yüzeye çıkacak ve asla batmayacak olan; saf iradem

Ben tüm burada tüm bu olanlarda bir amaç ya da bir arayış geliştirebildiysem tüm varlığımla söylebilirim ki, çatışmasız barış ve özgürlük içinde öğrenebilme ve deneyimlenebilme olan bi yaşam arzusu ve gerçek özgürlük ve bilme arayışı,
Burada bu dünyada duygular karmaşık, ego ve denetlenemeyen duygular ve karmaşalar var, Onlara bakıyorum, O ben gibi bi şey ama bende değil gibide, Yan itutunabilmek ve sürdürebilmek için tutunduğum ya da beni aslında burada güvende tuttuğunu düşündüğüm negatif kalıpları mve yanılgıları molabilir, Tü mhepsini bakıp açıkça göremeyebilirim, Sonuçta benim berrak düşüncem ve amacım öz mutluluk, değişmeyen ve sarsılmayan ama sadece içte de değil, Dış dünyada ve her şeyde, Görünür deneyimlenir tüm alanda, Neden kendimle çatışma geliştireyim, Her şeyi iyi ve doğru yapamıyorum, hayatı başramıyorum diye, Evet bu hayatı başaramadım, Görünürde istediklerimi hiç bi zaman elde edemedim, Rahat ve mutlu bi yaşam deriz ya, Aslında oldukça sakin ve girdisiz bi yaşamım oldu ama ben onu rahat ve mutlu olarak tanımlamazdım, Her ne olduysa içimde oldu ama, çok savaştım orada, ve bakıyoru mtüm bu olanalra her şeye bu aradığım, istediğim sevgi değilde nedir? Ya da o halde sevgi nedir? Siz tanımlayın lütfen

Düşyüzü

Yeryüzü
Gökyüzü
Düşyüzü

Ne yeryüzü, ne gökyüzü, düşyüzündeyim ben,
düşyüzünde evim,
düşyüzünde dünyam,
evimdeyim,
siz komşularım,
misafirliğe geldim size,
ne iyi ettimde geldim,
yeryüzü gökyüzü mavi güzel bi dünya,
tanımadığım, bilmediğim yerler ve yeni şeyler;
güzel umutlarla karşıladınız beni,
her gün yeni bi umut yeşerttim dünyanızda,
her gün yeni bi şey öğrendim, ruhumu büyüttüm, eğittim,
kendime kattım,
hepinizi delice seviyorum

dağlara çıktım ayaklarımla,
şarkı söyledim bayırlarınızda,
uçmadan şarkı söyledim ben,
uçan düşler yaptım uçmadan, hepsi özgür

ne güzeldi, her şey, şimdi hatırlıyorumda,
ne iyi ettimde geldim,
ne iyi ettikte geldik

acı diye bi şey vardı sahi, yalandan yapma,
bi an ben bile inandım

çal ruhum;

Yüzbin hayatın anısı/hatırası bi akşamlık düşlememden gerçek olamaz

Sil aşık,
Gökyüzünde ne varsa sil;
Yeryüzünde ne varsa sil,
Beğenmiyorsan sil ve yepyeni bi boşluk,
Hiçlikten yapma bi tuvalin olsun,
Tüm hayal gücün, tüm bildiğin,
tüm o gördüğün boşlukta, hiçlikte; senin zihnin
Boya ve yeniden boya,
Üç boyutlu bi düşte uç, binaların tepesinden atla,
bi bilgisayar simülasyonu gibi gez dış dünyanın zihninideki imgesinde,
ya da kendi çizdiğin o boşluk dünyasında,
ışıktan kaydıraklar,
ışıktan denizler,
sınırsız bi beden,
ne istersen onu düşle,
yüz aşık,
dağların içinde deniz gibi yüz,
denizleri bi sesinle bi düşünüşünle havaya kaldır,
ve altını temizle ve yeniden yerine koy,
dağları avucunun içine al ve incele, beğenmediğin her yerini yeniden yap,
düşlerini resim yap zihnine boşluğa as gelip geçtikçe bak onlara,
çocukken resimin ya da aynanın içine girdiğini düşledin mi hiç, içine gir ve çıkma, kimse seni bulamaz senden başka,
istediğin zaman istediği gibi ve istediğin yerdesin, bu düş aşık, her şey gerçek ve gerçek tadında
aşklarını zihninin duvarlarına boya,
varsın dünyada sınırlar olsun, zihninide sınırsızlık olsun, imkansızlık olmasın,
aşık zihnin ve aklın özgür orada olanlara inanırsan, onun neler yapabileceğini bilmiyorsun,
bırak düşte imgede olsun onlar bırak dış dünyada olmasınlar,
ya gerçek olursa ya bi gün yaşayacaksam tüm onları tadında düşle ve düşün,
biliyorsun ki sen  böyle yaptığında, zihnin bi imgeler denizi olduğunda
maviye boyanacak her yer,
sen dış dünyayı çizmeye başladığında,
gökyüzüne büyük oyuncaklar çizdiğinde çocuklar için,
çocuklar nedenini bilmeden sevinecekler ve gülecekler,
taşlar ne işe yarar diyorsun aşık,
tut onları düşünde, katıya onlar, sık onları kum olmasın ama o kadar sık ki dünyaya yazabileceğin bi sayıdan daha büyük bi sayıyla olsun o basınç,
dedim ya zihninde imkanzı olmasın,
taştan ışık çıkana, damla damla ışık akana/uçana/olana kadar sık,
tüm varı varı
sıp sıvı, bup buhar ışık olana kadar her şey sık zihninde,
kapsayamadığın ne düş ne sınır var,
sen olmayan hiç bir yer yok,
kendini kendin gibi sık;
damarlarından aşk fışkırana kadar,
bırak dış dünayda bu böyle olmasın ama
damarlarından aşkı aşk, düşkü düşk fışkırdığında sen bileceksin,
bu andan sonra dış dünyada olanlara, oradaki gerçeğe aldırmayacaksın,
delilik bu diyorsan,
gerçekliğin milyar katında gerçek aklım için,
oralarda olup bitenler,

sesten yapma rüzgarlar essin zihninde,
çarptığında en katıyı bile dönüştüren tonlayan, biçimini değiştiren bi ses;
bir çığlığında paramparça parçalansın dünya zihninde, her şeyin başkalaştığını gör,
öyle bir çığlık ki senden hiç ses çıkmadan senden dalga dalga yayılan bir çığık düşün evren ötesi evrenlere ulaşmış, bildiğin en fırtına hızından binlerce kat hızlı yol almış, giderken çarptğı her şeye düşündüğünü ağlamış, varda titreşmemiş var bırakmamış, duygularını böyle kullan;
üzerine yürüyen bi dağı durduran bi ses düşün içinden, sadece düşünce dalgandan yayılan bi ses, büküp eritmediği çelik yok, durdurmadığı hiç bir şey yok, öyle bir ses ki bu en katıyı metal gibi titreştiriyor, zihninde çıldırıştan büyük bir ses düşün, kulaklarınla değil titreyişinden algıla tonları, ruhunda çınlamadık tını kalmasın, en ücra sandığına umut, güven seslenen bi ses düşle, bekle içimdeki en karanlıktaki acım seni kurtaracağım desin o ses, bilsin ki bin yıl kalsa ruhunun dehlizinde sen ona ulaşacaksın kurtaracaksın ve sarmalayacaksın onu, barışacaksın kendinle;

binaları, evleri havaya uçuran bi ses aşık ve sen içindesin ve özgürsün, her şey darmadağın ama sen boşlukta direk gibi içinde kımıldamadan duruyorsun, varda ne varsa her şey birbirine karışmış ama kendini o kadar güvende hissediyorsun ki hepsini yeniden yapabilirim, daha iyisini yapabilirim der gibisin;

içinde acı olmayan bi dünyam var, o kadar mutluluk var ki içinde mutluluk olmayan bi dünyayı keşfetmek için can atıyorum der gibisin;

delilik dediğine bi hayatta yüzbin yaşam sığar aşık, delilik dediğine bi hayatta yüzbin yaşam sığar; bi günlerine yüzbin yaşamlarında  deneyebileceklerinden fazla hayal ve düş sığdırırsın, buna delilik derler, kim onlar, seni anlamazlar

sana kim zihninde sınır var dedi, sana kim gerçek dış dünya ve orada olup bitenler dedi,

zihnimde çalan müziği dünyadaki her şey bi araya getirsem, gerçek çalamaz, bunun nesi ve neresi hayal, bu gerçek, binlerce insan sesi düşlüyorum, duymuştan yüksek duyuşu ve duygusu, istediğim her ses her görüntü canlanıyor, inan her anımdan, geçmiş olmuş her anının hatırlanışından daha gerçek, inan ötesi inan ki  düşlediğim her an olmuş bitmiş geride kalmış bi anın düşünülüşünden daha gerçek;
gerçek budur;

Sesten yapılmış bagetlerle (delice) vuruyorum çevremdeki her şeye, şaka değil bu, bunu gerçekten yapıyorum, benim için olmuş kadar gerçek, dış dünyada olmuş ya da olmamış, benim için öyle,
kabaran dalgalar kabarıyor içimde coşkun duygularım gökyüzünde delikler açıyor, en karanlıklar(a) gidiyor, iğne deliklerinden geçiyor her şeyi yapıyor,
Coşkun ötesi coşkun duygularım, duygularla ve düşüncelerle oynuyorum her şeyle, bi ağaç gibi düşlüyorum kendimi bazen, ayaklarımı toprağa gömüyorum, oradan toprağa akıyorum, yerin içinde geziyorum, sonra göğe fırlıyorum, dünyanın bi ucundan bi ucuna kapılar tüneller açıyorum, boşluğu eğlence parklarıyla dolduruyorum, seslerin içinde yüzüyorum, kendi bedenimi bi başkası gibi izliyorum, diğer insanları izliyorum, bakıyorum ve düşüncemde olanlar, düşüncemde olanların büyüklüğü hiç bir gerçek yarışamaz onlarla, bunlar değil sadece, sen şimdi okurken bi şiir gibi öyle değil bu, duyuş tadında hepsi, inanç tadında, olmuş gerçekliğinde, bunu tüm bunlara inanıp yaşamadan ve demeden bilemezsin, yani gökyüzüne bi merdiven olsa çıkam atlasam uçsam, oaradan uzaya büyük bi fırlatıcı ya da kaydırak olsa gitsem bunu yapsam, ışıktan bi denizde yüzsem tüm bunlar olsa, yaşarken gerçek olur ama bittikten sonra inan benim bu düşlerim yine onlardan gerçek tadında, hiç bi şey eksik değil aşık, yaşanmış ve gerçek tadında, yapmış ve doymuş kadar değilse bile öyle olacak hissinde ve buna yakın, bunun adı özgürlük aşık, zihninde yıkmadık dağ bırakamaz, sende başka hiç bi şey, senden başka sen bırakmaz, bu hiç bi şey değil aşık; sen daha hiç bi şey görmedin, neler oalcak bekleyip göreceğiz;

Yüzbin hayatın anısı/hatırası bi akşamlık düşlememden/duygulanımımdan/coşkulanımımdan/hissedişimden gerçek/yüksek/mutluluk ve doygunluk verici olamaz, olamaz;
Delilik denizinde yüzüyorum ben, boğulmadan ve savrulmadan, keyifle ve özgürce, işte;
Sadece her şeyin içine akacağım/karışacağım/yüzeceğim günü bekliyorum, işte
BEN BUYUM;

zihninin ve aklının gerçek gücünü bilmiyorsun, bi tür delilik gibi okuyorsun bunları, saçmalık,
neler hissettiğimi ve nerler olduğunu gerçekten bilmiyorsun,
neler kaçırdığından haberin bile yok
senin gerçeğin bunun yanından bile geçemez
bunları yok sanıyorsun, yok sayıyorsun, saçmalık,
git ve aşkta, aşkı aşkta, aşk denizinde delilikle yıkan

ACI NE KADAR GERÇEKSE BENİM İÇİN O KADAR GERÇEK
TÜM GERÇEĞİN TÜM GERÇEĞİNDEN DAHA GERÇEK
TÜM DUYGULARIM VE YAŞADIKLARIM ACI KADAR GERÇEK
İSTER İNAN İSTER İNANMA ACI NASIL CANIMI YAKIYORSA BEDENİMDE DEĞİLKEN
TÜM BU COŞKUNLUK AKLIMI ÖYLE COŞTURUYOR BEDENİMDE DEĞİLKEN
ANLATAMIYORUM AMA SÖZLER YETMEZ, YETMİYOR
AMA TÜM BU OLANLAR GERÇEK
YEMİN EDERİM Kİ ACI NE KADAR GERÇEKSE O KADAR GERÇEK
ACI NE KADAR ACI VERİCİYSE, COŞKUNLUK O KADAR COŞKUNLUK VE MUTLULUK VERİCİ, BU DUYDUĞUM GERÇEK

Sense bi şiir gibi okuyorsun bunları, sana bunlar gerçek diyorum, canım yandı/canım acıdı gibi ve kadar canım uçtu coştu, özgürleşti açtı diyorum, işte bu ve bu kadar , Daha iyi anlatan söz varsa gerçek yazsın, daha iyi gösteren şey varsa sana gerçek olsun, olsunda göstersin aşık;

Dağlara seslerle yumruk atıyorum (zihnimde böyle canlanıyor duygum, örneğin bi an sıkıntıdan ya da coşkudan bi duvara vurmak/yumruk atmak istersin bende olan bu zihnimden yayılan bi ses dalgasının kocaman bi büyüklüğe vuruşu kendiliğinden, hiç bi şey büyük değil, dünya tir tir titreşimli zihnimde, her şey o akadar hızlı ki, imge o kadar canlı ki, üç boyutlu bi yazılımda gerçek dünyayı gezer gibi hissediyorum kendimi çok çok hızlarla, her şey küçüldü, neler oluyor ben bilmiyorum, bilen varsa banada söylesin ama biliyorum ki tüm duygulanımlarım acı kadar gerçek ve hissediliyor duyuluyor, acıtıyor ya da çoşturuyor ya da sıkıntı veriyor ama hepsi gerçek, titreşmeyen ve dağılmayan hiç bi şey yok gibi, tüm bu olanlar oluyor aşık, gerçek bu, ben anlatamasamda gerçek bu, sen anlayamasanda ve inanmasanda gerçek bu)


boşluğa kurduğun bi salıncak zaman


Böyle bi insanda yaşamış

'Hiç hayat'

İnsana benzemeyen tanrıyı inkar edeceksin. Ortaya çıkan boşluğu insanla dolduracaksın. Tanrıyı içine alacaksın. İçindeki tanrı artık senin vicdanındır.    

Felsefemdir kitab-ı imanım,
Taparım kendi ruhumun sesine,

Hiciv, bozuk düzende doğruyu ihbar etme sanatıdır.

N. Tevfik

http://erdalemre.blogspot.com/2013/02/velilikle-delilik-arasinda-bir-hic_2.html
http://www.radikal.com.tr/radikal2/en_dolu_bosluk_hic-1127627

(Böyle bi insanda yaşamış, işte budur benim bakış açım tüm bu olana bitene, böyle bi insanda yaşamış evet gerçekten budur benim tavrım tüm bu olan bitene, işte buna sevinirim,)
İğne deliğinden geçen sessizlik,
-
Sessizlik diğer tarafta ne ses bıraktı, sessiz değildi sessizlik (başka) bi sessizlikte;
-
Umut yağan buluttan (ku(ğ)rak) kuru ak  dilenmez;

Umut kurağı bu toprak, çatlamış, çatır çatır çatırdamış aşksızlıktan,
en güzel tohumun olsun burada düş yeşerir mi? yetişir mi?

-

Bak bunlar tohum diyorum, içlerinde yepyeniler var,
hadi göster diyorlar,
tohumlara bakıyorum
(çığlık, sesleri bilinmezde kanat çırpan ihtimalsizlikler)

Umuta dikmen lazım lazım diyorum, Dene ve gör diyorum, dikersen yetişir yeşerir diyorum
Göster diyorlar,

Aşkta dikenler yetiştirdik hey hat, dikenide öğrendik, batırmayı keşfettik,
diken diker,

taaaaa aşk;
taşktım;
taştım;

-----
sormuşlar "aşk nedir?" Ben ol ki bilesin! demiş...

Rumi'den

*Söz dalga dalga coşmada amma onu dudakla,dille değil,gönülle canla anlatman daha iyi.

*Aşk nedir,bilmiyorsan gecelere sor,
*Su nasıl yıldızı,ayı aksettirir,gösterirse bedenler de canı,aklı bildirir,gösterir.
*Can,aşktan binlerce edep öğrenmede,öylesine edepler ki mekteplerde okunup öğrenilmesine imkan yok.
*Gökyüzünde,yıldızlar arasında parlak ay nasıl görünürse aşık da yüzlerce kişi arasında öyle görünür,o göründümü herkesin parlaklığı söner.
*Akıl bütün gidilecek yolları bilse bile,gene aşk yolunu bilemez,şaşırır kalır.

----

(sen sen iken) Ben ol ki (kendini ben beni kendin bil ki) bilesin;

24 Temmuz 2013 Çarşamba

Çığlıklarım, sessiz kaldı;

Sadece bu, çığlıklarım sessiz kaldı, böyle oldu

23 Temmuz 2013 Salı

Bir bulut yol alırken gökyüzünde,

Bir bulut yol alırken gökyüzünde, her yer gökyüzüydü;

Başaşağı duruyodu her şey, dünya bile;

Havalanmış, kanat çırpan bi okyanus; dünyadan uçuyor;

Bir bilge dedi ki; sustu

(İçsel oyun, sen içine bi top atarsın, için karşılar, Top bi his, düşünce bi bakış ya da bi isteyiş, o karşılıklar;)

Acılarını ve öfkelerini buluyorum onların, anıları yok sadece, birikmiş ve damıtılmış duygular, ama anıları resimleri ve sözcükleri yok yinede,


Aklım zor, sarp kaya, neden tırmanmak istiyorsun, öğrenmek istiyorsan özgürsün; neden ben, güven yok burada istiyorsan her şeyi göze alıp sadece tırmanmalısın

Oyun oynamak istemediğini anlıyorum ama ne?

Neden saklanıyorsun, hayır değil, böyle olmalı, böyle bu, neden engin mavi suskun; ses zamanla yarışmaz,

Aklımın özgür dağları herkes özgür,

Mavi tıpaçlardan yapma okyanuslar,

Acını bulacağım bana zaman vermelisin, parçaları birleştimede iyiyim, yıkık hayatlardan umut kurtarırım ben;

biliyorum sende mavi (umut) var, nereye sakladın onu, örtünmüşsün kaskatılar, onlar seni ısıtmaz,

Gördüğümde ses, en yol aşk;

başk;

22 Temmuz 2013 Pazartesi

Şeffaf örtü, arkasını derin gösteren ayna;

 (Ana fikir taslağı, geçmiş ve gelecekte düzenleniyor)

Blinen, bilinmeyen örtü ve perde düşünüşleri, Düşünüşlerle oynamayı seviyorum,

Bloglarda bi gün şöyle bi cümle oluştu, Tüm topluluğun üzerinde bi perde varsa, (hep birlikte kaldırmalıydık) Bu tıpkı bi futbol maçında açılmış büyük bi bayrağın altında kalmak gibiydi, Bunu hepimizin üzerinde olan büyük bi örtü gibi düşündük ve genişletmeye başladık, Öncelikle biraz görmek ve hava almak için herkes el vermeliydi, Birisi çok yükseğe kaldırırsa çevresindeki bi kaç kişide aydınlanabilirdi, Birisi bi direk yaparsa çevresinde daha geniş bir kitle aydınlanabilirdi;

Aslında aydınlanmış biri yakınındakileri aydınlatabilirdi, Aslında aydınlığını yükseltmiş biri civarını aydınlatabilirdi gibi kavramsallaştırdık bunu,

Örtü, perde, boyut gibi sözcükelrimiz ve algılarımız var, Bu ve benzeri bi ifade ile kavramsal kavrama ve genişletme denemek gibi bu ve devam ettim, Dediğim gibi şimdilik yırtılmaz bi perde bu ve şimdilik onu ayakta tutacak direkler inşa etmeyi keşfettik, Çevre aydınlandıkça diğerleride direkleri gördü ve onlarda direkler inşa ettiler ve gökyüzü direklerle inşa edildi;

bu basit bi düşünüş olabilir ma düşüncede deney yapmak eğlencelidir, gelişebilir ve genişleyebilir, Bizde daha sonra bu örtüyü şeffaf ve görünmez ama farkedilebilir olarak düşündük ama farkedenler acaba varmıydı diyorlardı ve diğerlerini olduğuna inandıramıyordu, Çünkü şeffaftı ve arkasını gösteriyordu bu örtü, Ama anlayanlar onu kaldıyordu ve kaldırılan alanlarda bir rahatlama bilimsel ve umutsal gelişmeler oluyordu gibi,

Daha sonra bunu gökyüzünde aslında varolan ve görmediğimiz düşlediğimiz ve hayal ettiğimiz zamanlarda önümüze çıkan ve arkasını gösteren ya da arkasını göstermediği halde bir çeşit ayna sistemi ile bize bi arka ve derinlik algısı (ile yanılgı) yansıtan ama arkası öyle olmayan bi perde gibi düşündük, Bu şu amaca yarıyordu bu perdenin içinden geçilebilirdi ama biz camın sürekli üstüne çarpan sinek nasıl yandaki açık pencereden çıkamıyorsa yada alt tarafı açık ve üstü kapalı bi yapının içine giren balık nasıl yukarı zorlayarak girişi bulamıyorsa gibi bizim için bi engeldi; (Sınırlanmış düş-hayal imge gücü)

(Daha sonra) Yine onu aslında ağırlığı da olmayan ama aslında olan (düşünce için) bi örtü gibi düşünmeyi denedik, Bilmediğimiz esnek bi örtüden bi ayna, Uzaya bile gitsek bizimle uzuyor (gibi) ve onu aşarak değil uzatarak gidiyoruz gibi, Sanki sonsuz uzayabilir gibi; düşünceler , Bazen bunları yapıyoruz, öylesine


(İlgili kavarmlar, Kasyopya; çit üzerine meditasyon yapın, cass- yapraktaki damarlar, sera, çit-ızgara (parmaklık), yağmur örtüsü, yoğuşum, buharlaşma, sisli (buğulu) bi cam, damıtım, akımtoplar, eter giden-boşalan duygular )

Güzel bi gelecek düşleme sendromu

(Taslak ana fikir, düşünce başlıkları, gözden geçirilecek)

Umarım bi gün sizde yakalanırsınız;

Platonun matematiği
http://dusundurensozler.blogspot.com/2009/09/platonun-matematigi.html




(Plato, palton, pisagor, newton,huygens,öklid)

Dört elementle düşünüyorlardı ve bu temel geometrik biçimlerle evreni ve dünyayı anlamayı deniyorlardı, Hatta onları boşluğa yerleştirip gezegenler arsındaki mesafelerde vb. de matematiksel bağlantılar arıyorlardı, Newton bile ve onun zamanında bile bi dürbünle beş yıl boyunca mars yörüngesi oluşturmak için gözlem yapıyorlardı, Ama huygens çkıyordu ve sadece düşünce gücüyle ışığın dalgalarla ilerlediğini söyleyebiliyordu;


Şu nedenle paylaşıyorum, Şöyle düşünmeyi seviyorum, Bugün biz biliyoruz ama geçnişte nasıl algılıyoduk ya da geçmişte diğer insanlar nasıl algılıyordu, Geçmiş yaşamlarımız varsa, tüm bilgileri, hayatı onlarda nasıl yorumladık, yorumlamıştık, Bunu günlük hayatta zaman zaman zihnimde yanan bir ampul ve düşünüyorum;

Örneğin Jules Verne nin yarattığı kasvetli dünyalar ya da Arthur J. Clarke in dünyaları ya da Orwell in 1984 ü, ve bizim diğerlerimizin hayal gücü nasıl görüyorlardı, bakıyorlardı ya da bugünlerimizi nasıl etkilediler, etkilediler mi gibi sorular soruyorum, Ve hiç bi elektronik devre olmadan sadece mekanik düşlemeyi bugün bile seviyorum, Ve gelecek, geleceği düşleyenlerin yarattığı bi şey olabilir mi, bu soruyu gerçekten soruyorum ve ya öyleyse ihtimali bile bende ara sıra güzel bi gelecek düşleme sendromunu tetikliyor, Özellikle çocukken erkenden yatmamız istenirdi ve ben asla uyuyamazdım, Genel olarak ortalama bir saat olsa yaklaşık bir saat ve üstüydü, Yattıktan sonra uyuyabilme zamanım, Dokuz aylıktan sonra hiç gündüz uykusu uyumadığımı ve genel olarak yetişkin bi insan gibi ve kadar hatta bundan bile az uyuduğumu hatırlıyorum, hatırlamadığımı öğreniyorum büyüklerimden, Uykuya dalmak benim için bir kabustu, Şimdi dalacaksın ve uyandığında sabah olmuş olacak hadi uyu ne var bunda gibiydi uykuyla ilişkim, Neden uyuyorduk ki sanki, Bir hayal gücüm vardı belki ama bu uyku öncesi yatakta geçen zaman ve bazen bilinmeyen bi iç sesle ya da Tanrı özdeşi ile uzun iç döküş ve konuşmalarda hayal gücümü etkileyenlerdendi, İçimden benimle konuşan bi  sesim her zaman vardı, Yaklaşık dokuz on yaşlarıma ait güçlü bi anım var, Geleceğim benle iletişim kurduğu ve geleceğimle konuştuğum hissine kapılıyordum çok güçlü bir biçimde ve bu olabilir mi diyordum, Zamanı anlamakta güçlük çekiyordum, Rüyalarımda rüyada olduğumun farkına varabiliyor bu sayede yüksek bi yerden atlayıp daha sonra kendim iuyandırabiliyordum, Büyüyünce bunların hepsi geçti her şey gibi, Rüyalar korku filmeleri senaryoları gibi karmaşık bi şekil almaya başladı daha sonra hiç hatırlanmamaya, Belki zamanla hayal kurmayı ve yatmadan önce yi bile ihmal etmeye başladım, Hayatımın büyük bölümünde yatmadan düşünceye dalmadığım ve her şeyi unutmadığım bir gece bile yoktu;

Anılarımın hisleri hala canlı, bi elele dergisinde gördüğüm adem havva çizimlerinin bende uyandırdığı hisler, evdeki dinler ansiklopesdisinde çizimlerin ve yazımların uyandırdığı hisler, bilim teknik dergisi çizimleri ve farklı dünyalar düşünüşlerinin ve çizimlerini bende uyandırdığı füturistik hisleri benzer çizimler gördüğümde aynen hatırlıyorum, Ben zamanı hala anlayamıyorum, Bazı anlar ve zamanlar hala şimdi gibi;

Ben bazen kendimi özlüyorum, çocuk doğası ve aklıyla;

Bilmemek, bazen güzel, farklı ve yeni düşündürüyor sizi, Hayallerinizi özgür yapıyor, Verne bugün yaşasaydı her hangi biri olacaktı belki ya da yitip gitmiş bi ruh belki bi oyun delisi belki başka bi takıntı, Marco Polo internette gezecekti,

Bugün biz, yoksa bile bi dördüncü yoğunluk düşlemeliyiz, Gerçek ya da değil aldırmayıp Verne gibi ya da bi kaşifi yazan bi başkası gibi onu hayal etmeliyiz, Kolomb gibi orayı keşfetmek için yolculukları göze almalıyız, Teknolojinin hızı düş-hayal hızımızı ve biçimimizi alıp gidiyor, Hayatın yoğunluğu çocukları artık eskisi gibi hayal güçlü ve derin yapmıyor bunu açıka görebiliyoruz, biz artık bu dünya da keşfedilmemiş, bilinmeyen ve yapılmamış kalmamış gibi düşünüyoruz bu durumda hiç olmayan gideceğimiz yeni ve başka bi dünya düşlemeliyiz belki, Farklı bir biçim, Renkle sesle oynanan bedenin enerji olabildiği uçabildiği havada eriyip havaya karışabildiği, Biz bunları düşlemeliyiz, hayal etmeliyiz belki; kimbilir;

(Eski bilim, sezgisel bilgi, keşif ve düşünce gücüne dayanıyor,
Bilim ve teknoloji bugün ilerleme, genişletme yani eldeki teknloji ve bilgiyi kullanark yeniler ve farklılar üretmeye dayanıyor)

20 Temmuz 2013 Cumartesi

Eğer zihnimde imkansız diye bi şey olacaksa, o pes etmek olsun,



Eğer bi gün bi an bile imkansız düşüneceksem ve buna inanacak olursam o pes etmemin imkansızlığı sınırları/ çemberi gerçekleşsin,

(düşüncemde, zihinimde ve inancımda) İmkansız olan tek şey pes etmek olsun

Gerekirse vazgeçmek adı zihnimden, öğrenmişliğimden ve geçmişimden silinsin ki, durma durma

Aşamayacağım dağı, giremeyeceğim platoyu yapmadım ben (isimsize, büyüde ismin kazan;)

Yayla başı sisili olur, bi yol yaparsan herkes gider, Belki bi tünel, UMUT

Nasıl oluyorda bazen bu dünyanın içinde özgürken

Nasıl oluyorda, bu dünyanın içinde özgürken, bazen Fransız guyanasında hapsedilmiş kadar, hapsolmuş hissetmeyi başarıyorum

Sonsuz



19 Temmuz 2013 Cuma

Ruhların Kaderi/Yolculuğu

Bugün ilginç bir şekilde Michael Newton celselerindeki o zamansız mekansız, dertsiz tasasız, özgür - rahat ve mutlu ruh tutumu, anlatma tutumu aklıma geldi, (ki kendimide öyle hissettim gibi bi an) İlginç bir şekilde, kendimin bir saat önce aynı yerde ne yaptığımı hatırladım düşünmeye incelemeye ve gözden geçirmeye başladım sanki kendine dışarıdan bakar gibi, Tam o anda, bu celselerdeki hipnoz benzeri gibi, hipnoz altında ya da gelecekte belki bu dünyada bile değilken o ana bakıyor ve o anı değerlendiriyor gibi hissettim kendimi (bu metinlerdeki ruhlar gibi) ama tamda o Michael Newton celseleri okuduğum iç ses ve iç tonla bunu yapıyordum, ( oradaki genel ton ve ses gibi ama o ses kendi sesim gibi ya da genel geçer bi ses ve tavır gibi, Yani şöyle bu celseleri okurken anlatan ruh için içimde canlandırdığım ses ve his tonu ile aynı tonda, örnek, bi roman okuyup kişilik ve iç ses canlandırılabilir bunun gibi) Kendime gülüyordum ( o halimden) ve apaçık kendimi görüyordum gibi ya da kendi iç sesimi (değerlendirme sesimi) canlandırarak, içimde uyandırdığı duyguları gözlemliyordum, Daha sonra rehberliğimin bu ana dikaktimi çekiyor olup olmadığını ya da bana bi şey anlatmayı deneyip denemediğini düşündüm (zaman zaman olduğu gibi) ki aslında açıktı bu;


Ama şunu tekrar anlıyorum ben o metinleri okurken ve tararken aslında içerikten çok diğer algılara yoğunlaşmışım gibi, yani anlatıcı tonu gibi örneğin ki aslında anlatıcının içinde bulunduğu ortamı nasıl algıladığı aktardığı nasıl hissettiği gibi belki, ve belki de arkaplanda farklı uyaranlar var belki, Tüm bunlar anlatması garip şeyler ve kişisel hissedilen durumlar, bu ve benzer şeyler işte oluyor bazen; Ama bu tonu kendi gibi hissetmek güzeldi, yani bu an geçmişti (o ana göre) ve ben farkındaydım ve bi an mutlu ve özgür hissettim;

ilgil icelse ve metinlerle ilgili bulunan bi kaç link
http://www.seyfullahdemir.com/ote-dunyada-neler-oluyor/ ( bu link içindeki celse bölümleri amacıyla paylaşılmıştır, değerlendirmeler ilgimizi çekmiyor)
http://www.ruhunyolculugu.com/ruhlarin_kaderi_michael_newton-t12722.0.html;wap2=

İlgili metinleri aşağıdaki link altındaki başlıklardan ya da internet forumlarındaki paylaşımlardan okumuştum
http://www.spiritualizm.com/kitaplikruhlarinkaderi.html

gerçekten ne kadar değerli kaynaklar olduklarını yeniden farkettim,
teşekkürler, (büyük kalple)


Ama kitabın içindekiler (içindekiler derken anlatılan somut veri kısaca) ve onların gerçekliği bi yana (öncelikle) bununla ilgilenmiyorum ben, neden?

Bu çalışamların bi amacı olsa insanların ölümle ve ölüm ötesiyle ilgili olumsuz düşüncelerini eritmek olurdu ve bunu gerçekten başarıyor, (bence), (buna atıfta bulunarak içeriğin anlattığı somut veri nispeten önemsiz)

Ak/pozitif  (etki,etkileme)  diye bi şey varsa bunu gerçekten başarıyor

Zihinimiz için ilaçlar arıyoruz, olumlu düşünce bi ilaç işte, bu yayının anlatı tavrı gerçekten severek ve benimseyerek okunduğunda; (bizim için) dünya bi okul ölüm bi yeniden başlangıç oluveriyor bunun neresi kötü, (Gerçek olan beden değil ruh oluyor, sonsuz ve çoklu bi deneyimde bu hayat sadece küçük bi deneyim oluveriyor, önyargısızca severek okursan bi an için bile olsa, benim için çalışmaların ürettiği sonuç bu, bu nedenle bununla ilgileniyorum, çünkü benimde ölüm, ölüm sonrası vb. algımı etkilediğini ve yenilediğini gördüm ve hissettim ve bu olumlu bi gelişme, çünkü ışığı görüyorum ve bunu nasıl yaptı paylaştıyı merak ediyorum bunu öğrenmek istiyorum)

bunu okuyorsun ve şununla ilgileniyorsun, gerçek bu mu, böyle bi ruhlar alemi var mı? Böyle bi ölüm sonrası var mı? bu çatışmalar ve sorularla boğuşmak neden? Hepimiz belki bunları soruyoruz, Ama bunu bir masal gibi düşün, Nasal masal bir meselle, bir kurguyla bi düşünceyi, bi ahlaki değeri anlatırsa özetle, bu çalışmada bunu yapıyor, Ama bakarsak görüyoruz ki; Her şeyin iyiye varacağına güven ve yaşama umut besleyen bi düşüncede bu sorular bile anlamsız, dediğim gibi ben içerikten öte algımı genişlettiği için mutluluk duyuyorum, benim için önemli olan gerçeğin ne olduğundan önce okuduğum o şeyin gerçekten yarattığı etkiyi görmek bundan ders çıakrıyorum, yaptığı şu olumlu-olumsuz ölüm ve ölüm ötesi düşüncelerimi yerle bir etmesi, düşüncemde bu alanlarda bulunan karanlı kverileri yeni ve parlak olanalr değiştirmesi, bunu nasıl yaptığını görüyorum ve hissediyorum, kıvanç ve teşekkür hissediyorum sadece buna, bunu analtmayı deniyorum, kendimi keyifli bi öğrenme sürecinde hissettirmesi gibi şeyler bunlar değerli,

Kasyopya ifadesiyle ben bu anlatımda üçüncü seviye düşünüşüne dair bir gerçeklik aramıyorum, Yani dünya gibi anlatılmış bi ruhlar dünyası ya da ölüm ötesi nasılı aramıyorum ki ben, Bu gerçek mi, gerçek bu mu? Ölümden sonra bunlar mı oluyor, banane; (Bu anlamda) Biz gerçekle ilgilenmiyoruz, Ve zaten kafamızda olumsuz ya da kötü bi gerçeklik yada son asla yok ve olmayacakken neden bunu merak edelim, Evet bu güzel bi algı, eskisinden daha cazip, Gerçek bu değil demek, siz isterseniz bunu yapın, ama bizde bu pozitif umut yaratıyor ve bunu seviyoruz, Ve gerçekten genel olarka böyle bi etki yaratmış olduğunu hissetiğimiz için bu satırları yazdık, bu değerli,

Gerçek bi gerçek biçimleyicisi böyle çalışır;

Olmayan bi dünya yarat ve herkes sevsin, Görülmemiş bi yeri hiç bi kelimen anlatamaz ki hepsi benzeştirme ya da semboldür, görülmeyen bi yeri yalnızca görmek anlatır,
Benzeştirmelerde birebir örtüşen gerçek aramak niye,

Bu yayınlar/çalışamalar sana sadece şunu diyor, Bi ölüm korkusu var sende kaldır at onu, bi silkin kendine gel, Ölüm daha başlangıç mücadeleye devam, Üzerindeki ölü toprağını at, Böyle bak yaşama veölüm sonrasına, Sonsuza giden bi öğrenme yolculuğu yaşam, Bu özet dışındaki her şey masal temsil o yayında ve biz her şeyi böyle okuyoruz, Ve gene loalrak b uetkiyi yaratmış olabileceğini önemseyerek kendimize dersler çıkarıyoruz,

Biz öyle sizin anladığınız gibi gerçek aramıyoruz, Gerçek umuttur ve sürprizdir, gidince görürüz deriz biz,
Biz umudu hiç bi şeye değişmeyiz, gerçeğe bile;
UMUTTAN BÜYÜK , UMUTTAN GERÇEK Bİ GERÇEK YOKTUR

(Bu neden ve nasıl oluyor bilmiyorum, Bu yazım uzadıkça uzadı ve uzuyor, kelimeleri açıp duruyoruz, Ama hissettiğimiz anlatmaya yetmiyor gibi yine de, Bu daha öncede oldu ve oluyor, yüksek bi direnç ve akım duygusu cevap verme ve karşılık üretmeye yönelik, Sanki biri yazımımı okudu ve düşündü bunlar nasıl olabilir, öye bi ruhlar alemimi var ve sanki bana cevap hakkı doğuyor ve cevaplamalıyım hissi üzerine bu oluyor, Böyle bi şey var demiyorum ve diyemem ama benim hisettiğim bu, Şunu anlatmayı denedim, Örneğin bu kaynak benim hayatıma ruhlar aleminin, ölüm sonrasının nasıl bi yer olduğunu anlatmak, öğretmek için girmedi ve bana bunu da öğretmedi, Şunun için girdi ve şunu yaptı, Tüm yaşamımda belki gelmiş yaşamlarımda belki bilinçaltımda biriktirdiğim, ölüm ve ölüm ötesine ilişkin karanlık duygu ve düşünceleri gözden geçirmem ve yenilemem için, ve ben birlikte bunu bi ölçüde başardık, düşüncemde yepyeni ve daha geniş bi ruh yaşamı içgörüsü ve imgesi oluşturdu, Daha geniş bi yaşam sonsuzluğu ve birlikte öğrenme saygı vb. geliştirdi, bunları nasıl görmemde ölümden sonra ne olacak derim, banane, Orası nasıl - gerçek ne banane,  )
Sonsuz minnettarım;
-
                          
Onların ne kadar büyük ruhlar olduğunu görmüyorsunuz,
bu kitabı okuduğunuzda duymanız gerken tek şey şükran, bunu nasıl yaptı başardı olmalı, (bence)
ona bi dağa bakar gibi öylece bakmak olmalı
bu karanlık dünyaya bi armağan,
daha iyisi yapılamazdı/verilemezdi dedirten bi armağan (yapılır mutlaka tabi ama sözün gelişi)
dışarıda tüm gerçekliği değiştir her şey toz pembe olsun buna yakın bile değil, (bi anlık histe, bence)
onlar geldiler ve gittiler, bunu yaptılar,
bunu gerçekten yapmışlar, düşünceleri değiştirmişler, etkilemişler
her şeyi ama herşeyi tüm gerçekliği yerle bir etmişler,
düşüncelerinizdeki/ düşüncelerimizdeki en çılgın karanlıkları kırıp söküp atmışlar
içim umutla ağlıyor her duyduğumda; (hissettiğimde, gördüğümde)
sözcüklerim yazsam dünyayı doldurur, bir an kadar yaşam duyumsamak, bir an kadar, hiç bitmesin kadar
hiç bitmesin bu çılgınlık

18 Temmuz 2013 Perşembe

Gizli Türkçe (Dil) 1

Kasyopya: sembollerle sunulan gizli dersi oku
sembol, symbol 1 (bir), ilk değil o, 1, birinci değil o bir,

bir ilkinci ve birinci anlamına gelmez dilde, toplayıcı, birleştirici ve üleştiricidir, anlamı tamdır, tam oluşu tamamlık ve tam anlamına gelişi oalrakta yorumlanabilir bir tamlıktır, tümlüktür, bütünlüktür, bölünmüşlük, ayrışmışlık, ilklik, ilkincilik, başlangıç, önce anlamına gelmez, direngi noktası değildir, sonuçtur, toplamdır ve toplayıcılıktır;

öyle 1 zaman gelir ki , (öyle zaman değil, 1 zaman)
öyle (1) düşündüm ki,
öyle (1) an gelir ki,

o bir neden orada ve başka 1 dilde başka 1 örneği var mı?

öyle bir yaptım ki derken daha önce görülmemiş gibi, benzersiz ve eşsiz, yapılabilecekin en iyisi gibi, daha önce yapılmamış gibi anlamına gelir

Bütünlük/Birlik/Bileşik
İçindeki/İçindeki/İç
Resim/Rüya/Ruh

ÖYLE 1 DÜŞÜNDÜM Kİ,
nasıl,

Bir dediğinizde, düşündüğünüzde, zihninizdeki bir imgesinin bir kaydının zili çalar

Tüm bu sorular aslında cevaptır da;
Ne yaptığını 1 bilsen
ne olduğunu 1 bilsen,
ne bildiğimi 1 bilsen,
her şeyi 1 bilsen
olup biteni 1 bilsen
1 bilsen
1 bilsen
1 bilsen

1 görsen
1 duysan
1 anlasan

HER ŞEY 1 ANDA OLDU
1 ZAMANLAR

Kasyopya, geçmiş, gelecek 1 aradadır, 1 an, 1 zaman

aklından 1 sayı tut (herhangi 1 sayı, başka sayı yok)


1 yapsak, 1 araya gelsek, 1 likte olsak, ah 1 düşünsek

HEPSİ 1
HEPSİ 1 1 İNİN AYNI
1 BAKSAN

(sende dene, düşün bak, sürdür, ne kadar 1 var , ama 1 tane)

---
(ek)

1 dir 1 oynar çocuklar, BİZ BİRİZ
1 den 1 e (birdenbire oldu, 1 den 1 gidiş, 1 den 1 e yolculuk, 1 den 1 e olur)
1 başka, 1 harika ( bu biber gazı bir harika dostum)
inanılmaz 1 (eser)
ölümsüz 1 (eser)

kasyopya, BİZ BİRİZ, BİZ  SİZİZ,

-

ölçeksizdir 1, 1 içim su, 1 düş gördüm,

(1-1) BİRBİR, BİRBİRİMİZ, birbirimize sorsak, birbirimizi bulsak
1 bilene soralım,
1 i (biri, birisi, orada biri var, orada birisi var, orda birileri var, orda bir çoğu, işte herkesi birle anlattık,)

1 şey, ( orda birşey var, orada bir şeyler var, bir çok şey var, işte çeşitlilik dahil her şeyi 1 le anlattık)

1 yer ( bir yer, bir yerlerde, bir çok yerde, bir yerlede bir başkaları bir şeyler )

kim 1 şeyler ister

zaman, mekan, kimlik, yer, nesne hepsini tamlar

her şey 1 dir bize,
1 den gelir 1 e gideriz
1 den oldu ( birden oldu,, birden çıktı, birden oluştu)

1 de arkana bak,
1 de başka yöne bak
1 de ( 1 içinde )

görsel (1) şölen dediğimizde oradaki tamlama görsel şölendir ama bu eksiktir
tam anlamıyla görsel bir şölen deriz , hadi sayısal karşılık vererk bu ifadeyi/ifadeleri çevirin diğer batı dillerine
"tam anlamıyla (1) bir"


bir çokları, bir çoğu, 1 çoğalır, bir bölümü bir kesimi dersek bütün içinde bütünden kopmamış bir alan kapsanır, hadi eksilmiş-kopmuş, tamlamayan birbirinden ayrışmış bir ifadesi bulun, arayın

1 IŞIK SELİDİR KOPMUŞ GELİYOR
JYÜREKTEN BOŞANMIŞ SELE MERHABA

Birinci 1 inci, inci gibi dizilmek
bir(lik) lik ve ilk, ilik kan
1 ilk yaşandı

birikim, bakın artış var; çoğalım, çoğalttık desek kopya yapmak anlamı taşıyor, taşı ama biriktirdik dersek bu iyi bi şeydir,
Her neyse bizden bu kadar;
dostçakalın;

-
Manyak bir şey, manyak (1) şey
bir neden orada sadece bu ifade için üzerine düşünün lütfen bu metin size hiç bi şey idfade etmedi ise
bir gösterme sıfatı mı? manyak bu şey manyak şu şey olmadı değil mi? anlamı yeri boşluğu dolmadı değil mi? onu çıkarın onu kullandığınız bütün ifadelerin içi boları ve yeri dolmaz ki o çıkmaz bile;

Öyle (bir) düşünüyorum ki

Okumadım güneş,
,
Öyle bi düşünüyorum ki her seferinde
(Düşüncemi öyle bi kurcalıyorum ki, kurcalamaktan bozuluyor ve)
bozup yeniden yapıyorum,
dünyayı,
sanırım, dünya benim oyuncağım değil,
ve kimse onu bana hediye etmedi,
ve mızmızlanmayı kesmeliyim artık ama elimde de değil gibi,
birlikte paylaşmamız gereken ama birlikte korumamızda ama
benim değil sanırım,
ama zihnimdeki imge benim ve ona kimse karışamaz,
ama o dışarıdaki dünyayı etkilemiyor, çok denedim
nereden değişiyor bu dünya bilen var mı?
nereden değiştiriliyor,
nereden oynanıyor onun ayarlarıyla,
nereden yeniden sökülüp takılıyor,
içinden olmuyorsa dışından mı?
içindeki içinden olmuyorsa içindeki dışarıdan mı?
sahi nereden değişiyor bu dünya ve nereden değiştiriliyor
,
öyle bir düşünüyorum ki
atom bombaları patlasa yanında sıfır kalır enerjisi
,
öyle bir düşünüyorum ki, bu olmadıdan, buda olmadıdan, bu yapmadıdan, bu başaramadıdan
biri bana anlatsın ben düşündüğüm için olmuyor tüm bunlar,
,
öyle bir düşünüyorum ki düşündüğüm her şey,
bi imgeler bi dünyası/evreni olsa orada sonsuzluk zerre olurdu
öyle bir düşünüyorum ki yeniden hiç sözleri ve sesleri yok
ne ve neden bile yok,
öyle bir düşünüyorum ki,
düşüncem bi idealar evreninde gerçek olsa şekil cisim alsa ve ona gidip bakma görme inceleme deneyimleme şansım olsa zaman buna yetmez,
,
öyle bir düşünüyorum ki bi hükmü olsa anda dışarıda fırtınalar/kıyametler kopardı,
demek ki hükümsüz ve özgür, kayıp ya da çalıntı ya da bağışlanmış belli,
öyle bir düşünüyorum ki onbin hayatım olsa, onbin hayatıma bitmez zevk dolsa bi anına değişmem acıda bile,
öyle bi düşünüyorum ki hiç adı yok biliyorum ama ben düşünüyorum,
öyle bi düşünüyorum ki zaman dongun, bıraksınlar beni öylece ölüm kalım olmasın, dünyada yapılacak iş-elem, yemek içmekte olmasın ben bin asır unuturum kendimi burada olduğum yerde bulurum kendimi sonra, düşünürken
öyle bi düşünüyorum ki
(Bir)
(Her şey)

17 Temmuz 2013 Çarşamba

Sözcüklerdeki içtenliki okudum

Deniyorum
Deniyorum ama olmuyor çünkü bu yapmak istediğim şey değil,
Benden yapmamı istediğiniz şey

-

Okudum okudum insan okudum
Sözcükleri değil,
Sözcüklerdeki içtenliki okudum

-

Sözcülker yazmaz,
duygular yazarlar,
sözcükler sadece onlara tercüman/çevirici ve aktarıcı olamyı denerler,
o halde güzel dözcükler bulmayı denemek niye,
güzel duygular bulmayı denemek,
onlar güzel ya da çirkin doğru sözcükleri bulacaktır,
içtenlik ne kadar yoğunsa bi yazım/aktarım o kadar değerlidir,
yazımı sözcüklerle oynama yeteneği değil, duygularla oynama yeteneği ya da içtenlik yoğunluğu değerli kılar;

bu nedenle sözcükleri hiç okumuyorum ben, ne anlattıklarını bile değil hatta ne analatmak istediklerini, denediklerini, duyguları, nereye varacağını okuyorum;
-

Dün bi yağmur yağdı, çok yağmur yağdı, bazı yerlere su göllendi, burada ilginç olan şuydu, hava kabarcıkları çıkıyordu topraktan, saatler sonra aynı yere gittiğimde hava kabarcıkları çıkmaya deva mediyordu, toprak işleyenler bilirler, Toprak oa kdar havayı nasıl ve neresinde barındırıyor diye düşündüm, Hatta kendimce çıkan hava miktarını ve kaplayacağı alanı düüşnmeyi denedim, Ama şu an şu sonuca varıyorum ki toprak su göllenmeyen başka bi bölümle hava akımı kanal oluşturmuş olmalı, bu kadar havayı o kadar küçük bi alanda barındıramaz, Belki bi yerden başka bi yere açılan küçük bi hayvan deliği;

---

Pınardan/çeşmeden su aldım dersem aslında pınar ya da çeşme özne gibi görünür bu ifadede ama özne sudur, Sudan su almışımdır ben, Pınar ya da çeşme yoktur;

Su olan kendini neden çeşme sanar;
-

Ay ışık kaynağı değilse de (kaynaktan ışık tutar/yansıtır) aydınlatır,
Karanlık bi gecede aslında ışık kaynağı olmayan ay yerini bulmana ve gideceğin yeri görmene yardımcı oalbilir ancak yıldızlara bakarak yön tayini yapıyorsan ay, (sahte ışığından) yıldızları gizler,
olduğun yeri ve gideceğin yeri ve yolu biliyorsan ay sana yardımcı olur,
Aya bakarak yönünü bulamazsın;
Bilmelisin

16 Temmuz 2013 Salı

Büyük kelimeler için küçük başlangıç

(Metinleri genişletmek güncellemek ve açmak dileği ve umuduyla)

açıklık
açık olma durumu, görünürlük, gizlenmemişlik, saklanmamışlık, arkasına bakılabilirlik, aranılabilirilk, bulunabilirlik ve ulaşılailirlik, kısıtlanmamşlık ya da kısıtlanmışlık içinde bile görünebilirlik, görünen yüz
kapı açıktır, hava açıktır, kartlar açıktır, yüzler açıktır,

dürüstlük,
içtenlik gibi bi şey ama biz çalmamak gibi algılıyoruz, bi çeşit erdem ve ahlak gibi bi çağrışım yapıyor, oysa dürüstlük deyince olduğun gibi olma, olduğun gibi olmasan bile olduğun gibi olmayışınla kendi içinde yüzleşme ve gerekirse bunu diğerlerine açıkça ifade edebilme kendine açık olmalık gibi bi şey, kendinle örtüsüz perdesiz iletişim kurma bi çeşit içsel çıplaklık gibi

içtenlik,
içtenlik en zoru çünkü içtenlik var içtenlik va, içtenlikte içtenlikten eksiklik var, yeterince içtenlik, gerçekten içtenlik var ama bazen fazla içtenlik kendini kendine bile karşı savunmasız bırakabiliyor ve tüm gerçekliğini ve dış gerçekliği hatta kafana yıkabiliyor, egonu hırpalayabiliyor seni kendinle savaşa sokabiliyor, içtenlik denizine yavaş yavaş açılmak ve içtenlikte yüzme öğrenmek, içtenliğe eşlik eden en yakın duygulardan ya da hissedişlerden biri güven duygusu, içtenlik arttıkça güven eşitleniyor, gerçek bir içtenlik duyumsansa bile zaman zaman onda demirlenmiş bi yaşam bu dünyada tam anlamıyla zor, denge seni yeterince içtenliğe doğru itiyor, koşulsuzluk içtenlik, içtenlikte duyguların bedenine sığmıyor, ses tellerin sesine yetmiyor, hepsini değiştirmek, yenilemek açmak istiyorsun sanki, karşında kendinden bi tane daha arıyorsun bulamazsan bi çocuk gibi savunmasız içtenlik, belki duygu durumlar kişiler ve enerjiler arasında hızlıca geçiş yapmayı, inip çıkmayı, açıp kapamayı , alçaltıp yükseltmeyi kendimizi hızlıca değiştirmeyi, uyumlamayı ve kullanmayı öğreniriz bi gün, umarım, yani kendimizin kanalını değiştirmeyi gibi, ortama ve ortamlara uyum sağlamış doğal oalrak uyum sağlayan ve bu durumda bulduğu kendi ile çatışmayan ortam faktörünü gören benler oluruz, içtenlik olsa her şey olurdu, her şeyden daha çok ve bol olurdu, sadece içtenlik yaşadıklarımızı ve yaşayabileceklerimizi hayal gücümüzün ötesine milyarlarca kat genişletebilirdi, içtenlik penceresi büyük ve geniş bi pencere, örneğin ben bu yazıyı yazarken içten olsam yani daha daha içten olsam içime sıkışmış hiç bilmediğim bi sesi çıkarmayı deneyen bi şey gibi hissederdim kendimi, titreyiş gibi olurdu içim, gülücük gibi olurdu tonu,
ben içtenliği anlatamadım, şöyle  denemeliyim içime bakıp daha ne açmalıyım, daha ne var içimde duyabileceğim, içimde tanımadığım saflıkta bi titreşişm bi ben bi çocuk gibi olan var mı? bakışlarıyla içine kalbine dönüp kendinden bi titreşim beklemek,
birden dökülüp saçılmış her şey ortada kalmışlıkta oh  be  gibi olmak,
yükten, saklanan yalandan kurtulmak gibi,
en ayıp an zorlu en tutulmaz olanı tüm dünyanın yüzüne gülümseyerek haykırmış hissetmek, gülümsenerek karşlık almışlık gibi
birden herkes her şeyi biliyormuşluk gibi,
birden herkes ve her şey tam eşit şimdi ne olacak gibi
oyunun neresinde kalmıştık gibi
daha eğlenceliden daha eğlenceli olsa eğlence artar mı gibi,
içim gülmeden gülsün gibi, bu gülüşlere onbin gülüş sığsın gibi,
bakıp içinde doğmamış, doğaç bi şey bi titreşim bulmak her baktığında oradan daha yeniden daha taze ve yeni doğmuş bi başka titreşim bulmak ve onu gerçekten kendin hissetmek gibi,
hiç kirlenmemişi bembeyazı kendin hissetmek gibi,
yüksüzlük gibi,
içinde hafif olanın bile havalandığı bi hafifilik gibi
içtenlik bi öz yoğurma bi özdoğurma
içtenlik yoktanlıktanlıktan olmayandanlıktan öz bileme
içtenlik olmayandan katma
içtenlik her şey yok olsa  kalmasa tam istediğim bi şey ve şeyler tüm oluş ondan yeniden doğardı filizlenirdi kadar dolgun ama yok gibi
içtenlik dünyanın bütün kelimelerinden aşk bestelesen, dünyaya yağan bütün seller şiir olsa  ve fazlası hatta yanında toz zerre olurdu gibi,
içtenlik bi altın anahtar,
kapısı kendinden kendine açılan

--------

kelebeğe konan çiçek

--------

fasıl girizgah,

yağmur ağladı sel oldu, sel giryan
aglayış ağladı hey hat

--------

uçan çiçekler,
daha çok uçan çiçekler,
her yeri dolduran çiçekler
dünyadan taşan çiçekler
boşlukta biten çiçekler

güneşte biten çiçek,
yıldızdan yağan çiçek
Heey her yer çiçek doldu
abi şuna baksana

hiç bir şeye dokunmayan çiçekler ama görünüyor ve var gibi !

--

Aşk senfonisi

rüzgarı kovalayan yağmur sende kaç, kaç kaç, (bas bariton)
boşluktan yapma davullar, sesleri gerçek merak etme
ses nereye gider, nereden geliyor (meraklı)
rüzgarı kovalayan yağmur sende kaç, kaç kaç,
huuuuuuuuuu (sopranolar, binlerce)

kuşlar sıra sizde,
toprağın içinde eriyen metaller kendilerini dağlardan dağlara gerip teller yapıyorlar
orda büyüyen büyük bi ağaç onları çalmaya başlıyor
dünyanın karnından dünya yarılıyor,
çağnık sesleri, aşk sesleri
kuşlar ve hürriyet
yıldızlardan yıldızlara ışık telleri
ışık sesleri
çağkın çağkın merhaba
ışık geliyor ışık
kalkın uyumayın
IŞIK SESİYLE GELİYOR
(kulakla değil duyguyla duyulur sesi)
boşluk karnından ana doğruyor
en büyük aşk sesi

Kendi içimde hiç bi çukura dalmaktan korkmam ben, nasıl olsa ruhum ordan sağ çıkacak

          
Direnç iradenin kendisidir;

Her ne felaket gelecekse başımıza, bilgi, gerçek, inanç, yalansızlıktan gelsindi;

Özgürlük, özgürlükte duyumsanır;


Stoacılık, Mutlulukculuk



stoacılara göre, mutluluk dışsal olaylara karşı doğru zihinsel yaklaşımda bulunmakla ilişkilidir. doğru girişim niyetine sahip olmak yeterlidir. dışsal şartlar başarıyı engelleyebilir ama mutluluk içeriden gelir.

eğer bir kişi kendi doğasına, hayattaki konumuna ve görevlerine uygun bir biçimde hareket eder ve seçimler yaparsa, mutluluğu başarabilir. zira bu aynı zamanda tanrının da planıdır. bu anlamıyla, doğa ve tanrı eşdeğerdir ve logos yani akıldır) eğer kişi doğru biçimde düşünürse, onun planını (nedenini ve aklını) tanıyacaktır.

bunu ancak kişi kendisi için yapabilir, bir başkası onun için yapamaz. bu bakımdan stoacılar kendine güvene, kendine yetinmeye büyük önem vermişlerdir. kişinin mutluluğu ancak kendi eylemlerine ve sadece tek başına kendi düşüncelerine bağlıdır.

bu nedenlerle stoa felsefesi yazgı ya büyük önem verir. tanrı her yerdedir ve herşeyin düzeninde yer alır. doğa ya da tanrı bu bakış açısıyla akılcı ve yardımcıdır. dolayısıyla, aklını kullanan kişi yazgısını tanrının planının bir parçası olarak kabul eder,bu planın kendisi için iyi olduğunun farkındadır.

stoacılar tanrının doğanın her yerine nüfuz etmiş olduğunu ve herşeyin bir plan ya da logos tarafından kontrol edildiğini düşünmüşlerdir. akılcı olmayan aşırılıklardan uzak durmak, duygusal aşırılıklardan uzak durmak, hayatın doğal akılcılığına güven ve kişinin kendi kendine yetebilme yönünde doğru eylemde bulunma istekliliği stoa düşünürünün temel dayanak noktalarıdır.



-

Stoacılığın büyük ilkesi doğaya uygun davranmak’tır. Doğa, eşdeyişle her şey tanrıdır. (vahdet-i vücut, panteizm). Doğaya uygun davranmak, usa uygun davranmak ve dolayısıyla insanın kendi kendisine uygunluğu demektir. En doğru seçen, sabırla katlanan, en ölçülü ve en adaletli üleştirici doğadır (Zenon’un dört ana erdemi: Doğru seçim, sabırla katlanma, ölçülü olma, adaletle üleştirme). Mutluluk bilgelite, bilgelik doğaya uygun davranmaktadır.

Bilgeliğe teorik ve pratik erdemi elde ederek varılır. Teorik erdem, nesnelerin kendiliği üstünde doğru bilgi edinmektir. Pratik erdem, usa uygun davranmaktır. Bu iki erdem birbirlerine sıkıca bağlıdırlar. Nesnelerin kendiliği üzerinde doğru bilgi edinilmezse usa uygun davranılamaz. Bilge, kendi kendine yeterlidir. Doğalaşan bilge bir kaya parçasının mutluluğuna erişmiştir, artık onu hiçbir şey sarsamaz ve yıkamaz. Tasarımlardan (katalepsis) ve sanılardan (doxa) kurtulmuş bir akıl, açık seçik doğa bilgisini (episteme) edinebilir. Açık seçik doğa bilgisi de insana yaşamak ve mutlu olmak için en doğru ölçüyü verecektir.

Stoa Yunanca, direklere dayanmış açık bir dehliz anlamındadır. 


-

Dengesizliklerin kurbanı olan insanoğlu, doğal düzene yeterince yakın değil. Oysa doğal düzene saygı, bilgeliğin kendisidir; kusursuz ve eksiksiz bir mutluluğun kaynağıdır. İnsanın durumundan kaçması değil, tam tersine onu üstlenmesi gerekiyor. Evrensel olanı göz önünde bulunduran böyle bir tutum, göreli yararı ve değeri anlama imkânını sağlayacaktır.

Her bilgi, duyulur verilerden kaynaklanır

Nesnelerin ruhta doğurdukları tasarımlarla, ruhun bunlara dayanarak kurduğu ve önermelerin içeriğini oluşturan tasarımları birbirlerinden ayırt etmek gerekir

Evren, tüm olarak akıl tarafından yönetilen bir beden'dir ve bu beden bütün öteki bedenlere yayılarak onların bir aradalığını sağlar

MUTLULUK, TEDİRGİNLİĞİN YOKLUĞUDUR (ATARAKSİYA).

-

Kaynaklar

http://eksisozluk.com/stoacilik--138260
http://www.hakankirkoglu.com/c/kahince.asp?id=37
http://www.felsefe.gen.tr/felsefe_sozlugu/s/stoacilik_nedir_ne_demektir.asp
http://babasozluk.blogspot.com/2011/01/stoaclk-ve-epikurosculuk-bu-dunyada.html

15 Temmuz 2013 Pazartesi

Yorumsuz,

Hakimin söylemleri üzerine
http://www.odatv.com/n.php?n=cemaat-okulu-yargi-onunde-1607131200

Göz yaşartıcı haberler,

Göz yaşartıcı bombalar gibi, gözyaşartıcı haberler okuyorum,
gözlerim yaşarıyor ve bomba gibi etkisi,
duygular için biber gazı etkisinde haberler
hangi birini söylesek söylemeye bile değmez,
Ruhumuz, acıyla, itilmişlikle, ötekilikle, bak bunu yaparsan bu olurlarla, sindirmeyle, tehditlerle ve diğer şeylerle bombalanıyor,
Başkalarının ve diğerlerinin acılarını görmekte acı, onları nyerinde değilsen bile onalr gibi hissediyorken
Öyle değil mi?
Tatsız haberlelerle, hiç bi şey yapamamakla, yaparsan kötü muamale görürsünle ve hiç bi şeyi değiştiremezsinle, kabullenle, susla, otur aşağıyayla, aşağılıkla bombalanıyorsun
Tüm bunlar, biter mi? bitecek mi?
İnsan onuruyla, uzlaşma, barış ve birlikte yaşayabilme arayışıyla herkesi kapsayan bi uzlaşı-bi anlaşı gördüğümüz günler yaşayabilecekmiyiz,
Umudumuz nereye dönmeli, savaş bizi ve herkesi yoruyor karşıtlık gibi ama
Eğriyi doğrultmak için onu sıkıcada bükmek gerekiyor

http://www.odatv.com/n.php?n=gezi-tutuklularinin-basina-cezaevinde-neler-geldi-1407131200

bu ya da diğer haberler hepsi gaz bombası gibi, ne yapalım, okumayalım, düşünmeyelim, kendimize pembe bi dünya kurup hiç bakmayalım mı? Evimize kafamıza gelene kadar acı, Ben mutluyum hayatımda güzel neşe ve benim dramam değil, aslında bu drama da değil demek kaçış mı? iyi mi? Mutlu olalım ama, herşeye rağmen ama bi ışıkta olsun, bize her şey güzel ve iyi desin bunlar oluyorsa bile bu tünelin ucunda bi ışı kgörmek gibi, bu da yoksa nasıl katlanılır ne yapmalı, Tüm bunları görüp boğulmayan rahat nefes alan ruh olur mu?
Gaz maskesi, umut, mutluluk, pozitif düşünce ve pozitif zihinsel tutum ama ya gaz maskesi olmayanlar ya da başka sorular, nereye kadar,

12 Temmuz 2013 Cuma

yukarısı belkide aşağısı düşerken

Ben,
görmekten canım ağrıyor,
içim başkalaştı,
her şey bi patlama gibi,
karmakarışık
ve dünya gerçekler değil sanki, izlenen bi resimler bütünü
ona yapıştırılmış sanrılı duygularda acıyorum acıyla, sızlar gibi
-
Düşlenmeyen düş
---
düş kolumdan yakacık
---

Ben oradan bakmadım,
bu yüzden bilmiyorum,
bunu ben oradan bakmadımdan yazıyorum
ellerim sıfır                          
-
İçim yazma sevinci açtı
gibi oldu
gençlik gibi oldu mavi
ve bulut gibi düş
kimi okuyunca
-
yok ki ölüm
aşktan yapma bi kuş
-

Sanki öyle değilde
Her şey oldu sandırıldı
Her şey ve geçmiş var sandırıldı bana
Tek olmak sorunu, içindekilik ve nasıl
Her şey oldu sandırılıyor yavaşça
-
kaçınma sözcüksüzlükten
bekle yavaşça,
kuşlara konmuş sözcükler,
-
ruhumda ağrıyan sancılar, açılımlar
kar taneleri,
düş
-
içime saklanan yalnızlık,
yalnızlıktan yapma bi kuş,
kuştan yapma bi düş,
düşten yapma bi aşk,
aşk yapma bahar,
-
ruhum yüz sensizlikte,
hiçlik başkalığında,
düş yağmurundan, anlamazlık ve umursamazlık çukuruna dolmuş bi denizde
-
buna dokundum ama anlamadım
anlamadım başkaydı,
başka oluşu anlaşılmaz ve sanrılı,
sanrılı hiçsizlik dolu bi düş,
bu hiçsizlik biter mi,
hep her yer ben olur mu?
-
göğsümde tutam tutam bilinmezlik,
bilinmezlikleri ellerimle tuttum,
düşüncelerimle dokundum onlara,
kalbimin bütün ağrılarına ve yüklerine dokundum,
onları kaldırmayı, kımıldatmayı, taşıyıp atmayı, başka şeylere dönüştürmeyi denedim,
sese boğdum sesimi,

-
bedenim bozuk ve arızalı bi devre elemanı, taşımayan bi katır gibi
bedenim gelen akımı çekmeyen/taşımayan bi devre/devre elemanı gibi,
bedenim duygularımı sözcüklere dönüştürmeyi başaramayan bi transistör ya da yanlış yazdığım başka bi devre elemanı gibi,
ağrıyorum,
bedenin aklıma, bilincime ruhuma yetmiyor,
ağrılarla dönüştürüyorum onu

-
yarı yağmurlu bozuk bi karamsarlık,
geçirgen olmayan satırlar
iletken düş
-
-ruhumdan taşan akımlar,

bilinmezlik yankıları
ellerinle tutsan bu ne diyeceğin bi şeylerden yapma bi şeyler
tüm bunlar neden yağmur,
anlaşılamayan ışık,
-

içindelik farklı
içinden akıyorluk, içinden bakıyorluk, içinde akıyorluk tüm bunlar farklı,
akımlar gibi sözcükler,
akım akım sözcükler,
bozuk akımlar, birbirine karışan her şey,
düş devreleri
yağmurtoplar,
düşçeker,
kımıldamaz düş,
onunla oynayan çocuk,
içime yağan bilinmeyen kelimeler
çocuklara sorduğum düşler,
durmayan şarkı
her şey sonu olmayan bi boşluğa düşüyor,
aşk şarkı söylüyor,
yukarısı belkide aşağısı düşerken
aşk yine de şarkı söyülüyor,
düşte yapma bi aşk,
bilinenden arınmış sevgi
sevgiye bulanmış  duygu
iletkensiz iletken,duyulan ama nota bilinmediği için notalara dökülemeyen şarkı
sesler yabancı olduğu için konuşamayan bebek gibi dilinden çıkmayan şarkı
anlaşılmayan ve bilinmeyen şeylerle dolu bi boşluğa yapışmışlık ve onunla bileşmişşik hissi
-
dünya
dünya
dünya
da olup biten izlediğim bi kaset gibi, sevmediğim ve (yarıda) kapatmak istediğim (film gibi), yenisini çeksinler dediğim
imdb de/puanlama da 3 verdiğim oda emeğin hatrına
bakamıyoum ve canım acıyor
kapatmak istiyorum, değişsin istiyorum,başka bi şey izlemek istiyorum,dekor güzel oyuncular her şey güzel
neden böyle saçma bi senaryo
ruhum ağlıyor, bedenimde olanın adı(ysa) üzüntü ve bilinmezlik (gibi) sadece

10 Temmuz 2013 Çarşamba

korkma cesaret de bulaşıcıdır... Zamanın ruhuna rağmen varım diyenlere selam olsun"

Biter elbet bu yağmur sabret

http://www.odatv.com/n.php?n=ugur-dundar-gidiyor-mu-1007131200

Yeni tanışmıştık oysa,
Ve çok umutluyduk

En derin sevgi ve saygıyla;

Bir gün bağımsız bir "haber" kanalımız da olacaktır elbet.

düşlemeler

Saf özgürlükten yapma bi yağmur yağıyor ve ıslanıyorsun,
(özgürlük ıslanıyorsun)
Saf özgürlükten yapma bi deniz ve içinde yüzüyorsun,
Bedenin iliklerine kadar geçirgen sünger gibi, bez gibi yada yapışıyor sana o
ya da o da sende farklı tonlarda sesler gibisiniz ve birbirinize karşıyor uyuşuyorsunuz,
Saf özgürlük duyumsanıyor başka hiç bi şey duyumsamadan
boğulacak kadar özgürlük,
saf özgürlükten yapma bi hava solunuyor
rengi tadı kokusu dokusu özgürlük
dokunabiliyorsun havaya, elinin içinde hissedebiliyorsun onu,
Ona dokunduğunda özgürlüğe dokunmuş hissediyorsun,
Kartopu oynar gibi özgürlük topu oynamak

Özgürlükten çıkıp mutluluğa dalıyorsun
öksürmekten ve gülmekten bitecek kadar mutluluk

özgürlükle mutluluğu karıştırıp bakıyorsun
ilginç oldu
yutmayı deniyorsun ama o içine bi ses gib ititreşerek duyumsanarak geri çıkıyor ve havaya karışıyor
gıdıklanıyorsun içinde sadece çünkü bi sindirim teşkilatın yok ve o yenmiyor
ona dokunarak duyumsayabiliyorsun, bedeninin içinde onu titreştirebiliyorsun

onların (duyguların) hepsini görebiliyorsun ve onlarla oynayabiliyorsun

tüm bunlar böyle olmasada özgürlük ve duygu-düş duyumsamalarını anlatmak için karşılıklar;

sadece duygular
hani bi şey yaparsında bi şey olurda sanki  şunu yapmuış kadar şu olmuş kadar sevindim dersin,
Hani dersin ya dünyalar benim oldu o ana duygularını anlatmaya sözcükler yetmez bunun gibi örneklemeler

Havada havayı yastık yapıp yatak yapıp boşluğu pamuk gibi tutup üzerine yatoyorsun gibi,

Çağlayan bi duyumsama olmak;

Ben sevgiyi öğrenmek istiyorum yağmur, sende var mı?
Bana gösterir misin, öğretir misin?
Aşk kanatlı kuş sende var mı?

Hiç bi şey bilmiyorum ki ben,
biliyorum sanıyorum ama bi bakmışım hepsi uçuvermiş,
Tamam benim olmasın (uçsunlar) ama
bilmek ve öğrenmek uçar mı?
sende konaklar mı?
Yani kendinde tutmamalımısın,
Özgür kuşlar gibi uçmalı mı, her şey
ben bilmiyorum ki,
Sahip olmak istememeliyim değil mi,
bu tutsak kuşlar gibi mi yapıyor her şeyi,
Tamam benim olmasın hiç bi şey,
Ama uçuversinler işte,
Uçuverişlerini görüşler işte her şey;

Sevgi uçarken gördüğüm bi kuş gibi

Tanımlayamadığım, bilmediğim bi özgürlük gibi,
Hep daha fazlası ama içinde barındırılmayacak, (sahip ve ait olunamayacak) yaparken duyumsanacak
Ve onu duyumsamayı yaparken tekrar duyumsanacak gibi sadece,
Uçmayı aramak özlemi gibi ama,
Uçabilirkende, uçamazken uçmayı aramak özlemi tadında, yeni ve daha büyük bi özlemin olması gibi yine de,

Özgürlüğü hepimiz arıyoruz kuş,
Ama sen özgürsün bana göre, ama uçuşunla
Ama sana sorsam başka özgürsüzlüklerin var,
Ve uçmak senini için farklı ve özgür bile değil
Bu sadece uçmak olsun sevgi,
Yani benim uçmak arayışımla , benim uçamazken birden uçsam alacağım tatla senin iuçabilirliğin yoldaş olsun;
Sen benim yerime uçarken mutlan; 
Ben sana bakıp hayal tadında;
Ah kuş sana bi an olsun bilincimi verebilsem de bi uçsan uçarken
Bi görsen uçmak neymiş kuş
Ben senden çok sevinirdim buna, uçmasamda, uçan ben olmasamda dünyalar benim olurdu,

Uçmak örneğin,
uçsam uçmak bitecek, doyumlanacak tadılacak,
bu uçmakta özgür bitmeyen bi gökyüzü, imgeler gökyüzü olmalı,
yeryüzü desen gökyüzünde olmalı
Uçmak uçtukça büyümeli, değişmeli, gökyüzü değişmeli, boyanmalı renk renk,
O renklere karışıp-bileşip onlarla uçmak ta var ama,
Geride bırakmışlık, yapışmışlık, konacak bi yuva yok,
Bitmeyen bi uçuş sadece,
Uçtukça çağlayan bi özgürlük,
Hiç bi şey bilmeden sadece uçmak,
Uçmak duyumsamak,
Duyumsamaya bakmak,
Daha yükseğini istemek,
Ve kendini daha yüksek bi uçuşkanlıkta bulmak
Değişen dünyalara, her şeye aldırmadan sadece uçmak;
Sadece duyumsamana odaklanmak
duyumsama olmak;
Çağlayan bi duyumsama olmak;

Ah kuş benim yerime uç emi,
Bütün kuşlar sizi seviyorum,
Benim yerime uçun emi,
Uçuşunuz mutlu olsun emi,
Özgür hissettirsin size emi,
Ben hiç bi şey istemiyorum bundan,
Bileyim yeter
Birinizde söyleyin bana,
Ne ve nasıl hissedersiniz,
Sizin için yapabileceğim bi şey var mı?

(Bunu beceremiyorum, ama deneyeceğim, Bu yazımda ve son bi kaç yazımdada belki BH kavramı, nasıl kavramı, bizi nasıl görüyor ve nasıl yardım ediyor kavramı, yani kuş bi olsak ya da olalım bu olur mu bilmiyorum ama yani onlar kuş olup uçmak istemiyor ya da geçmişte uçmuşlar uçmanın tadını biliyorlar ya da uçabiliyorlar gibi desem tam olmayacak, bizim için uçmak önemliya, tamam bu değil, kuşa uçarken senin bilincinle uçmak tadını duyumsatmak ve kuşun bunu duyumsamasında BH ama bu sadece kuş için önemli gibi bi şey, yani sen özgürleşirsen ve öğrenirsen o sevinir ama sadece içten bi sevinme olur bu, bu paragrafı silersek affola, yani bundan öte bi kuşla zorda olsa bi iletişim şansın olsa, ya da bi bilim ve iletişim geliştirme şansın olsa, hadi şansında olmasın bi kuşla iletişim kurabilir miyimi sorma ve deneme, kendi bilincinle uçan bi kuş ol, kelimelerin yoksa o olursun, sonra bakar bunu anlamak için insan olursun, bi insana bi kuşa bide seninle konuşana bakarsın)

düşünce uçabilir
ve bu duyumsamadır,
buna eşlik eden büyük bi tat ve duygu arıyorsun,
hayır düşüncenin uçabildiğini bilmek (farkındalık) duyumsamanın kendisidir
ona mutlu duygular-duyumsamalar boyamak istersen bu senini seçimindir,
bunu (istersen) yapabilirsin,
düşünceni uçabilen imgeler olarak hayal eder imgelersin ve bununla mutlu olursun;
multluluğu ona boyayan ekleyen sensin,
ama kimyasal bi mutluluk olmasada düşüncenin tadı özgür ve mutludur,
Belki de, özgürce düşünebildiğini ve hayal edebildiğini bilmek, yığın (hafızada tutulan) hiç bi bilgiye ihtiyaç duymamak gerçek özgürlüktür,
Belki yığın bilgi RAM e fazla veri yığmak gibidir  depo hard disktir ve evrenin kendisidir ve her zaman erişilebilir,
Özgür olduğunu bilmek ve öğrenmek için tüm çaba belki ama fiziksel sınırlamalar içinde bunu bilmek seni bu fiziksellik içinde özgür yapmaz belkide yinede ama bi gün oalcağını ve bi gü ngleceğini bilerke ve inanarak belki daha az acıyla yaşayabilirsin, bilmiyorum bu zor olabilir ama yine de düşünmek güzel;

Belki de burada olarak sadece kuşlarla özgürlük (bilinç) paylaşıyoruz ve bu bizim için zor ama onlar biraz olsun özgürlük duyumsuyor, yukarıda belirtildiği gibi, ve bunu tüm kalbimle biliyor, inanıyor ve aklımdan çıkarmıyor olsam bi an olsun umutsuzlanmazdım ve bin sene olsa tüm acıma sabrederdim biliyor musun?
Peki ama ben mış gibi yapayım bu benim düşüm olsun da ben öyle inanayım ama
(Böyle olursa her şey değişecek ve göreceksin, aşkı aşk sözü)

Buradan şu dersi çıkardık,
mutluluktan mutluluk yapmak gibi bi şey ve tam olarak anlatamıyorum,
Karşılıksız ve artıyor gibi inanılmaz, mutluluğu mutlulukla büyütmek gibi,
Matematik biliyorsun ve öğrendiğin için ufkun açıldı ya,
Bi başkasınında matemaik öğrenmesini istiyorsun onunda senin duyumsadığını duyumsaması için ve doğru dinleyiciyi bulduğunda ona anlatmaktan mutluluk duyacaksın,
Onun öğrenişini ve keşfedişini görmek seni mutlu edecek sadece,
Sen sadece saf paylaşmak istiyorsun
Ve o sana soruyor
Ve sen sadece onun öğrenmesini düşünerek yardımcı oluyorsun ama o kendi öğreniyor
Ve kendini görüyorsun onda ve bin mutlu oluyorsun o keşfettikçe ama sen verirsen tüm cevapları bu olmayacak,
Bi oyun gibi bu, aslında sen yoksun ve sen öğretmedin gibi o yaptı ve o kendi yaptığını herşeyiyle biliyor çünkü onun yerğine yapmadın ve çözmedin ona sadece bi konu verdin ya da onun öğrenmesini baltalamadan bazı cevaplar verdin, Sen onun için sadece güvendin ya da yapılmış bi örnek ama daha somut bi anlatımal şöyle çocuk olduğunun ve senin büyük olduğunun farkında olan bi çocuğun büyüyüp senini gbi olabileceğini öngörmesi nedeniyle umutlu olması ve senini her şeyi biliyor olduğunu görerek öğrenmek isteğinden vazgeçmemesi gibi bi şey bu sadece;

6 Temmuz 2013 Cumartesi

Satır

Her satır eksik,
düşündüğüm, yazdığım
Satırlar sallanıyor (pala)

(nedir?) satır,
işte yazıyorum satır satır,
sallaya sallaya
işte satırlarım
akıl kesen satırlar,
kıç tekmeleyen düşünceler

-----------


kanlar,

kanlar, (akıl kanları, düşünce kanları)

5 Temmuz 2013 Cuma

Ne aptal bir bilim,

her şeyi aptalca;

4 Temmuz 2013 Perşembe

4 Temmuz


4 temmuz nedir
http://blog.milliyet.com.tr/dogum-gunu-4-temmuz---/Blog/?BlogNo=251853

Bağımsızlık Bildirgesi olarak çevrilen, özgürlük bildirgesi demek istediğim o metin neden bahseder
http://www.makaleler.com/bolgesel-makaleleri/bagimsizlik-bildirgesi-tam-metin.htm

(Aslında 4 Temmuz bizim içinde budur)

Tüm insanlar eşit yaratılmışlardır;
Yaradan’ları tarafından bağışlanmış, belli bazı vazgeçilemez haklara sahiptirler; yaşam, özgürlük ve mutluluğa erişme hakları da bunların arasındadır.
Bu hakları güvence altına almak amacıyla, insanlar kendi aralarında yönetimler kurarlar; bu yönetimler gerçek güçlerini, yönetilenlerin onamasından alırlar;
 herhangi bir yönetim biçimi, bu hedeflere ulaşmada köstekleyici olmaya başladığında, bu yönetimi değiştirmek ya da düşünmek, yeni bir yönetim kurmak ve bu yeni yönetimin yetkilerini ve dayandığı temelleri, güvenlik ve mutluluklarını sağlayacağına en çok inandıkları bir biçimde düzenlemek ve kurmak, halkın hakkıdır;
aslında sağgörü, uzun bir geçmişi olan yönetimlerin sudan ve geçici nedenlerle değiştirilmemesini buyurur; bu yüzden insanların durumlarını düzeltmek amacıyla alışılagelen yönetim biçimlerini değiştirmek yerine, kötülüklere katlanmayı yeğlediklerini deneyimler göstermiştir; ancak sürekli aynı amaca yönelik, uzun bir yolsuzluklar ve zorbalıklar silsilesi, ulusu, mutlak bir despotizme sürüklemek niyetini açığa vurursa, o zaman böyle bir yönetimi yıkmak ve gelecekteki güvenlikleri için yeni koruyucular seçmek, o ulusun hakkı ve görevidir.

İçtenlik evim olsun,

İçtenlik evim olsun,
içtenlik, candanlık dostum olsun,
arkadaşım ve koruyucum olsun,
o benimle olsun,
beni hiç bırakmasın

tane tane içtenlik olsun içimdeki kasvet ve kendini ve egoyu satma sunma,
içtenliklere bölünsün ve ayrışsın, açılsın içimdeki her kapalı, her saklı-gizli
ben çıplakım, ben açıkım,
kendimden gizli saklı, kendime anlatamaz, kendimle paylaşamaz hiç bi şeyim olmasın kalmasın
ego için, ego ile, kendimi satarak yaptı isem her neyi apaçık öyle göreyim, ben buna açıkım
kendimi yargılamayacağım ve yargılamıyorumda zaten,
öyle olan öyledir, benim bunu görmem lazım,
başarısızlıklar, yanılgılar, saplantılar, takıntılar adlarıyla apaçık olsunlar, tanışalaım onlarla
görmem lazım ki ben görebileyim işte;
her ne ise;
ego olmayan evime dolsun, gelsin,
içtenlik misafırim sırdaşım olsun,
ne kadar açık olacaksa olsun
ben hiç kendimden saklanmadım ki diğerden ve ondan saklanayım;
her şeyimle ben benim;


(ego) başarısızlıklar, yanılgılar, saplantılar, takıntılar adlarıyla apaçık olsunlar, tanışalaım onlarla 
(ego olan bana ego adıyla görünsün, takıntı olan takıntı, saplantı olan saplantı adıyla, ben istediğimle oynanayım sonra, oynamaktan birlikte vakit geçirmekten keyif aldığımla, Bana cazip gelenlerle, her ne iseler işte, adları, şekilleri, isimleri açık-berrak okunur-bilinir olsun, Bana tutunmuş yanlışlıklar, ya da benim usançla onlara tutunduğum yanılgılar ne farkeder birbirimizi istediğimiz zaman bırakabiliriz değil mi? Görelim birbirimizi, tanıyalım ve ayrılalım ayrışalım anlaşamıyorsak, birlikte geçinemiyor ve sürdüremiyorsak,

Tüm yollarım çaba dolu,
aynı izden yürünmüşlükler dolu,
birlikte mutlu yürüdüklerim, mutlu anların, mutu anlarımda yanımda olanlar (duygularım-rehberlerim-insanlar) yanımda olsun, onlarla yürüyeyim,
birlikte iyi şeyler yaptıklarımız ve yapacaklarımız yanımda yanımızda olsun,
maddi tatlar ve usançlarla dillendirdiklerim, gelip geçici bi anlık isteklerle, arzularla istediklerim onlar değil benim gerçek istediklerim,
Gerçek bölünmeyen-bitmeyen-değişmeyen mutluluğu istiyorum, herkesin mutlu olduğu mutluluğu,
Bitmeyen ve yitmeyen mutluluğu, bu yol benim yolum, bu yolu yürümek isteyenler ve yürüyenlerle birleşssin yolum ve ayrışsın diğerlerden, onların düşünden çünkü bu karmaşa her şeyi daha da zor hale getiriyor,

içtenlik sırdaşım olsun,
bi sır saklaycaksam kendimden içtenliğe saklansın, biliyorluğa saklansın, ben yine bulayım onu ama, bu saklambaç gibi bi oyun olsun sadece, yani içimde kapanacaksam, acı tutcaksam, katışalacaksam içtenlikte (yeniden-tekrar) çözünür olsun, İçtenlik onu eriten, tekrar bulan eski haline getiren şey gibi olsun,
(İçtenlik dağları eriten eriyik gibi olsun içimde)

her şeyim apaçık açık, besberrak berrak olsun,
olsun ki iyilerden daha da iyiler ,
daha da iyilerden daha daha da iyiler yapalım
ve yapmaya devam edelim;

Öneri (ego-sil olsun), yazılanların ve düşünenlerin üstünden bu silgi ile geçince farklı tonlarda işaretlesin onları ya da ego ve oyunbozan yerleri (karanlık gibi) yapsın görünmesin gibi yapsında olur,
(Kimbilir egosilde belki içtenlik-dürüstlük-açıklık bileşimi gibi olsun)

İyi olan aydınlık olsun, ışık olsun, sıcak ve iç yumuşatır duyumsansın,
Bu duyumsama rehberim olsun,
Zorluk çekmem gereken zamanlarda bu duyumsama arkada küçük bi tatlılıkla belirsin ve bana hatırlatsın onunda (zorluk) yaşamam gereken ve iyi olan olduğunu sıcak ve yumuşak bi hisle; ki yanlış düşle-yanlış hisle arkadaşlık yapmayayım artık;
Dokunduğumda o hisse (zorlu ve yılgın olan-canından bezdiren bazen) bu bi dağı tırmanmak bi yamaçtan atlamak gibi heyecanlı ve adrenalin li ama bi yandanda zor ve tehlikeli gibi hissedilsin, hissedilsin ki bilinsin coşkusuda ama tehlikeside aynı zamanda,

Tüm anlarım bilmediğim ama derinden hissettiğim uçmak tadında olsun,
tüm anlarım, özgürlük, sevgi ve mutluluk tadında olsun,
Bu tatlar anlarıma karışssın bileşşin, öğünüm aşım besinim ama aynı zamanda tüketemediğim bitiremediğim duydukça çoğalttığım ve yeniden yaratıp artırdığım, duydukça şarj ettiğim gibi olsun
Mutluluk, özgürlük, sevgi şarjım bitmez ve sonsuz olsun, haracamakla bitirilemez olsun,

İçime dolan umutlar, yoğuş yoğuş yoğuşup artsın, bir damladan mikro okyanus gibi ben umudun içinde küçüleyim (mikrop gibi) o benim üstümde dışımda büyüdükçe büyüsün,
bu umuda dalmak umutta yüzmek gibi bitmez olsun,
Ben küçüldükçe (ego) o ( umut) büyüsün 
duygularım-hissedişlerim  tüm varlığıma (herşeye) armağan olsun,
Tüm bunlar gerçek olsun

Umudun içinde umut denizinde (bitmezinde) mikrop (küçülmüş) olayım, (gerekirse) Neşe

Küçük, büyük ve bitmez olsun benim için,
azın içinde ben küçük ama küçücük olayım ki o az bana bitmez ve büyük olsun;

-

nice yılgın geldi ve geçti bu elden,
Nice yılgın şarkı söyledi,
Nice umut yaşardı-yeşerdi
Hepsi büyüsün boy versin içimde
hepsi bedenime - aklıma ve ruhuma serpiştirilmiş tohumlar gibi olsun
Tüm güzel düşler ekinim, birlikte boy verenler birlikte düşümüz hasadımız olsun,
Söyleyemediğim, hatırlayamadığım, analtamadığım tüm düşleri mduygularım çözünsün-açılsın-uçulsun,
Kanatlı kelebekler gibi uçsun konsun, en güzel şarkılarla şakıyışlarla analtsın kendini
Bilinmeyen bilindikçe bilinir,
Görülmeyen görüldükçe görülür olsun,
açıldıkça açılır, ulaşıldıkça ulaşılır olsun herşey
Anlatamadıklarım sel olsun, düşüme umuduma sözlerime her yer eve her şey yağsın yeni yollar bulsun,
Dileklerim, düşlerim ve isteklerim berraklandıkça berraklansın, açan çiçekler gibi açsın;
Herkes ve her şey paylaşım olsun, paylaşımlı olsun (dilim dönemeyen sözüme düşmeyen hissimden)

Bitmeyen umut, sevgi ve saygıyla

yer içinde yer tutmayan yer

yer içinde yer tutmayan yer-şey (düş-düşünce)

Düşüncenin, (düşünceden yapma) bi eli var ve düşünceni tutabilir 
Düşüncen, ( düşünceni tutarak) onunla oynayabilir ve onu değiştirebilir;
Ses, düşüncenin düşünürken ki titreşimi, dalgalanım yansısı gibi
Ve düşünce sesi eliyle tutabilir, ona dokunabilir; (ki tutan elde başka bir ses gibidir)
Düşüncenin dokunma (dokuşma-yapışma-bileşme,vb.) duyusu görme gibidir;
Düşünce, dokun algı histen (çok yönlü) görme okur

(Düşüncenin en önemli duyusu dokunma duyusudur, tüm duyularını bu duyudan duyulaştırır gibi mi?)

(Oyunlaşık oyunlar)
(Sesle, (ses bi imge olarak) ve düşüncelerle (düşünce hayal gibi) düşünsel oyunlar, denemeler)
(Seslere dokunmak, karşılamak, karşılaşmak, temas, selserden sesler yapmak)

----------

Ben anlatamıyorum,
Düşünüyorum, basit bi düşünce,
Kendi içinde(içimde) çok tutarlı mantıklı ve olağan, Anlatmayı deniyorum olmuyor, Karmakarışık oluyor, oturmuyor ya da benim benim için anlık bi şavkı-biliş-düşünüş olan bi düşünceyi anlatmak örneklemek ve açmak belki sayfalarca dolusu başka ifade ve gerçekten duyumsanması tadında ya da ona yakın anlam uyandıran ifade eden kelimelerle anlatılamıyor gibi,
Ama şimdi ben bu anlatamayışı anlatmayı deniyorsam ve bunu açıkça anlatabiliyorsam aslında anlatamadığımı varsaydığımı da anlatabilmeliyim değil mi? Anlatmayı denediğim düşünce olgunlaşmamış mı? onu bilmiyormuyum, o değerli ya da önemli değil ya da ben içten mi değilim,  ego ya da başka şeyler mi cevap, dünyayı düşünerek yazarak ve iç duyuşlarını-bilişlerini-hesaplaşmalarını, iç döküşerini anlatarak ve aktarak değiştiremezsin belki ama, aynı malzemelerdne yeni ve farklı tadı başka olan bi yemek yapılabiliyor; bi gün daha iyi bi anlatıcı olmak için bugün denemek ama neden bunca takıntı,

Şimdi bugünler farklı evet, içimde olanlar var, en çok duyulanı ve açık olanı bariz sıcak ve ısı basmaları apaçık ortada, gün içinde nerdeyse her gün, kalbimde ve karnımda bazen ağırlık, ağrı bazen yumru gibi hisler bunlar çok açık, zaman zaman hayal görüntü imgede, silik ve bulanıkta olsa bazen biraz açıkta olsa olanlar, ses vb. şeylerle oynamak ya da görmek gibi şeyler, farklı hiser, dünya ile içindelik ile ilgili farklı duyumsamalar, anlatması zor olanlar, ama bi şeyler var ve oluyor, Siz ne ve neler hissediyorsunuz bilmiyorum, Neden anlatmıyoruz ve neden anlatmıyorsunuz? bugünlerde neler oluyor, belki geçmiştede benzerleri oluyordu da ama yeni ve başka olan, varmı?

Örneğin çekim duyumsama, çekim düşüncesi ile oynama benzeri bi his, açması ve anlatması zor sadece hissediş, ama öğrenilendekileri kullanıyor, hava gibi anlatamayınca aşağıdak işeyleri yazıyorum sadece ilerde hatırlamak ve genişletmek için; ama yazarken saçmalayıp bi şey bulmaya eklemeye çıkarmaya çalışır gibi yanlışları katıyorum içine sanki ve karnım ağrıyor gibi, karın ağrısı ince karın ağrısı gibi deyimler geliyor aklıma sonra ve bunların dilde kullanılması tesadüf değil gibi düşünüyorum, bunu gibi şeyler ama anlatamıyorum;

çekim, hava akımı, rüzgar, ısı titreşimi, ısı dalgası
hareketin oluşturduğu hava akımı-hava itimi-titreşim dalgası, ısının oluşturduğu titreşim-ısın dalgası, kendi içinde ve dışında dönüş bileşik dalgaları-itimçekimleri
yapışma, bileşme, genleşme, genişleme, görü-duyu-algılayı isteği ve dönüş
kıvrılımlı, geriçeklimli, dönengeçli dalgalar, sarmal yada yüzeyik

2 Temmuz 2013 Salı

uçurtma beni tutsun uçmasın diye

Düşünce açısı nedir?

Uçurtma uçar ben seyrederim,
Uçan ben tutan uçurtma olsun ya da
uçurtma beni tutsun uçmasın diye

(Buradan çıkan sonuç bi şeyleri uçurabilmek keyiflidir hatta sen onla birlikte uçmasan bile ve elinden uçmasın diye elinden tutuyorken ve o buna rağmen uçuyorken)

Sesten yapılmış bi denizde yine ses olarak yüzmek istiyorum

İnancımdan büktüğüm aynalar yollarıma ışık olsun;

ışık=gerçeği gösteren ayna

Uçan ben tutan uçurtma olsun ya da en güzeli şu uçurtmanın benim gibi duyguları olsun, uçurtma canlı olsun özgür olsun ve adıda uçuş (kuş) olsun
kuş=uçuş

Uçurtmayı vurmasınlar (benim için ikili eşzamanlılık, yaklaşık bir ya da iki hafta önce ile)
eşzamanlılık=mucize


Söz sanat olsa anlam için eksiktir; (eski kalıbımız)
bunun için açılım
(Söz anlamın içine doldurulduğu ya da içinde süzüldüğü bi kaptır, Anlam yoğun ve dolgundur, Duygularda böyle, söz bi kevgir gibi zihinle ona daldırılır ya da bi bakış gözle onun içine dalar bi şeyler tutar yakalar ama bu yeter gelmez, yan isözler esığdırmay ıdenersin duygu düşünüş ve hissedişini ama sığmaz aslolan duyumsamaktır ama dışarıdan kanıt sunarcasına aktarmak ve paylaşmak istediğinde sözünü de genişletmelisin
Bütün mesele budur, yazmak çizmek egodur ya da değildir bunu tartışmıyorum,

Başka bi açılımda anlam üzerinde örneğin misroskopla inceleme ya da kimyasal analiz yaptığın bi şey gibidir, Biraz görür ve algılarsın

(Örneğin bu bölüm neden yazıldı, anlamın hep yoğun, hep büyük engin olduğunu ve sözün onu anlatmaya yetmeyeceğini düşünüyoruz ve imgeliyoruz ki öyle değilse bile biz kendi düşümüzde ve imgemizde sözümüze büyüme ve genişleme alanı tanıyoruz, yani sözü eksik ve yetersiz görüyoruz da aynı zamanda tanımlıyoruz da ki büyütelim de, Ama yine de anlam bizi miçin biçimsizdir ve sonsuzdur, Ve sonuç olarak bu güzel ya da edebi bi metin olmayabilir ama bi gün farklı bi şiir olacak, her şey içinde her şey birbirien benziyor, benzemeyen bi şey yapmalıyım ve bunun için anlam diye bi şey var ya da yok ben zihnimde bi anlam soyutu atadım ve onu sonsuz tanımladım, öyle değilse bile ben yaptım oldu; Bir soyutun varlığı ya da yokluğu tartışılamaz, vardır ya da yoktur vardır ve yoktur  o sadece zihin için bi tanımdır, bazen terazi bazen kaldıraçtır ve soyutlar işlevseldir ve işlevselleştirilebilir, Somut gereçler somutta nasıl işlev görüyorsa soyut gereçler (kavramlar) soyutta öyle işlev görür, İşlevselleştirilebilir ve geliştirilebilirler, Üzerine düşünmek yeniden tanımlama yeniden biçimlemek ve anlamlarını genişletmek onları işlevselleştirir)

Algıdaki tüm perspektifler kırılabilir, genişletilebilir ve yenileriyle değiştirilebilir,
Soyutlarla da somutlarla oyun oynar gibi oyun oynanabilir, öğrenilebilir,

Algı biçimsiz (belkide aslında biçimini bilmediğimiz) bi anlam (herşey) denizindeki görüşümüz (perspektifimiz) olsun (oyun bu ya)
(Denizin içindek içindeki için deniz biçimsizdir, onun biçime ya da içindeki için biçiminin düşünülmesine ihtiyaç yoktur)


Zihinimde olanlar dünyada olsa bi gün mavi bi güneş doğardı;

yeri sökeceğim ve göğe dikeceğim

1 Temmuz 2013 Pazartesi

Ben üşüyorum

Ben üşüyorum
Ben küçük sözlerden büyük sözler yaptım
Küçük duygulardan büyük
bende çok var dedim
ama benim için öyleydi de,


Ben küçük sözlerden (birbiri üstüne yığıp,kule) büyük sözler yaptım

Ben küçük duygulardan (birbiri üstüne yığıp, katmanlayıp) büyük duygular yaptım

bende çok var dedim (düşten koyasını yaptım, oynadım, ısıtıp sıcaklaştırdım, erittim, yoğunlaştırdım, uçurup bulutlaştırıp yağdırıp geri topladım, bitirmedim)

ben ruhum üşüyor üşüyorum
ben bunları yapmadım belki ve öylesine yaptım dedim ne farkeder
üşümüyorum belki ama hissedişime en yakın kelime bu, üşür gibiyim
üzgünlük desem bunu adı olmayacak ve eksik olacak, kırgınlık desem ondanda var ama tuz dağı değil bi kaç tutam içinde ondan, özlem desem belki en çok ondan ama o suyu belki ve içindeki özüt başka, arayış gibi bi şey, sevgi desem o ne bilmiyorum sadece adı var kimse bana bu sevgi diyemez bu  saatten sonra ondan başka bi şey kalmadan ve ben görmeden, bir dost bulamadım gün akşam oldu gibi bi şey desem öylede değil, bu bi çeşit yalnızlık gibi ama yalnız olmasanda bitmeyecek bi şey bu, bu bi ruh ayazı sanki ama tüm olana tüm ağır duygu ve hislere ve hatta bi bakış açısıyla zorluğuna rağmen iyi ve değerli hissediliyor, anlaşılamamak desem ona içsel cevabım hemen yapışıyor ve yetişiyor sen kendini anlamıyorsun, ya da sen kendini anlıyor musun buraya bakmalısın, anlatamamak desem anlatılabilir ama anlaşılabilirlik ölçmeden anlatılabilirlik kendine sadece
Bu çoklu bi yalnızlık bu bi çoğul yalnızlık
yıldızlar gibi yapışamazsın kendine uzaktan bakar seyreder ve dönersin (tabi gerçek bu değil ama bu temsilde öyle)
ben, üşüyen bi yalnızlık, evsiz bi düş ve yine ben;
(ama umut olmalı sonunda ve coşkunluk,)
(gülümsemeler)