Fakat, benim burada ne işim var, ey tanrı? emeline varamamış tutkunun yemyeşil tohumu olan ben, ne batıya ne de doğuya koşmayan deli fırtına, yanmış kül olmuş bir gezegenin şaşkın parçası olan ben? Duy sesimi, ey kayıp ruhların tanrısı, tanrılar içinde kaybolup gitmiş olan sen!
Kayıp ruhların tanrısı, tanrılar içinde kaybolup gitmiş olan sen, duy sesimi:
Bizleri, deli ve gezgin ruhları gözeten aziz kader, duy sesimi: kusursuz bir soyun ortasında duruyorum, en kusurlu olan ben, ki eksiğim çoktur. Bir insanlık karmaşası, yolunu şaşırmış nesneler bulutu olan ben, sonlanmış dünyalar arasında gezer dururum – kusursuz insanlar arasında
Ne zamana kadar, ey insan,
(/insanoğlu)
Ey varlık, ne zamana kadar
Onur evleri kuracaksın onlara
Kanla yoğrulmuş topraktan
Ve sana barış ve rahatlık sunanlardan kaçınacaksın?
Ne zamana kadar öldürmeyi öveceksin
Ve baskı boyunduruğu altında boyun eğenleri?
Ve unutacak mısın, günlerin görkemini görmen için
Karanlığa ışık saçanları?
Onlar ki sırlar içinde yaşarlar
Senin erişemeyeceğin o mutluluk ve keyfiyle
(Ozan)
---------------------
İnsanlık, sonsuzluğun dışından
sonsuzluğa akan bir ışık nehridir.
İnsanlık ezel ve ebed denizine dökülen ışıktan bir ırmak.
Daha dün, yaşam küresi içinde
uyumsuzca titreşen bir kırıntı
olduğumu düşünürdüm.
Şimdi biliyorum ki,
ben kürenin ta kendisiyim,
ve uyumlu kırıntılar halinde
tüm yaşam içimde devinmekte.
Esin daima şarkı söyler;
asla açıklamaya çalışmaz.
"Bir müzisyen her yerde var olan ritmlerle şarkı söyleyebilir; ancak ne
ritmi yakalayan kulağı, ne de onu okuyan sesi size sunabilir. Çünkü kişi sahip olduğu ilham kanatlarını başka birine ödünç veremez... Ve
nasıl her biriniz özgün bir yere sahipseniz, sizin de yaşamı
kavrayışınız, dünyayı anlayışınız tek başınıza ve size özel
olacaktır..."
'Kalbiniz gecelerin ve gündüzlerin sirrini sessizce bilir.
Ancak kulaklariniz, kalbinizin bilgisini isitmek için deli olur. Düsüncelerinizde daima bildiginizi, kelimelerde de bilmek istersiniz
Kalplerimizin sırlarını ancak kalpleri sırlarla dolu olanlar kavrar.
Öğretilerin çoğu pencere camı gibidir.
Arkasındaki gerçeği görürsün,
ama cam seni gerçekten ayırır.
Ne yazık ki, geyikler kaplumbağalara çevikliği öğretemiyor.
Kaplumbağalar yollar hakkında tavşanlardan daha bilgilidirler.
Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür
Acilarinizin çogu sizin tarafindan seçilmistir. Aciniz, aslinda içinizdeki doktorun, hasta yaninizi
iyilestirmek için sundugu 'aci' ilaçtir.
'Yaşam iki yarıya ayrılmıştır: biri donar, biri yanar; yanan yarı, Aşk 'tır.'
Kişinin hayal gücüyle, düşlerinin gerçeklesmesi arasındaki mesafe,
yalnızca onun yoğun isteğiyle aşılabilir.
İçinizde sarki söyleyen veya düsünen özünüz,
hala yildizlari uzaya dagitan o ilk an'in içinde devinmektedir
Kök, şöhreti küçümseyen çiçektir.
------------------
Sevgi çizi çağırınca, onu takip edin,
Yolları sarp ve dik olsa da...
Ve kanatları açıldığında, bırakın kendinizi,
Ve sizinle konuştuğunda, ona inanın,
-------------------------------
Ruh, her yolda yürür.
Ruh ne bir çizgi üzerinde yürür;
ne de bir kamis gibi dümdüz büyür.
Ruh, sayisiz taç yapraklari olan
bir lotus çiçegi gibi açilir.'
--------------------------
Karanlığa yenilmemiş
Işıması gizlenmemiş bir ışık
apollo'dan saçılan
Tek başına
Basitliği giyinmiş
Ve duyarlılıkla beslenmiş
Doğa'nın koynuna oturmuş, yaratmayı öğrenirken
Ve ruhun inişini beklerken
Gecenin sessizliğine uyanmış.
Duygu bahçesine gönlünün tohumlarını ekmiş bir çiftçi
İnsanlar götürür ürününü
toplanacağı ambara
Ozan'dır o insanların o yaşarken kulak vermedikleri
(Ozan, diğer bir bölümüde girişte)
---------------------
Eğer bugün hasat günüyse, hangi tarlalara
ve hangi anımsanmayan mevsimlerde
tohumları ekmiş olabilirim?
Ve eğer fenerimi yükselteceğim saat gelmişse,
içinde yanan benim alevim olmayacak...
'Orphales halkı,
tam şu anda ruhlarınızda devinmede olandan öte,
size neden bahsedebilirim? '
-----------------
Haydi seninle saklambaç oynayalım.
Yüreğime saklanırsan eğer,
seni bulmak zor olmaz.
Ancak kendi kabuğunun
ardına gizlenirsen,
seni bulmaya çalışmak
bir işe yaramaz.
----------------------
Ve kartal, tek başına,
yuvasını taşımadan Güneş'e uçmalı...'
“Sırtını güneşe çevirirsen, gölgenden gayrı bir şey göremezsin. Onlara güneşi işaret ettim, onlar parmaklarıma baktılar.”
----------
Fakat, benim burada ne işim var, ey tanrı?
emeline varamamış tutkunun yemyeşil tohumu olan ben, ne batıya ne de
doğuya koşmayan deli fırtına, yanmış kül olmuş bir gezegenin şaşkın
parçası olan ben? Duy sesimi, ey kayıp ruhların tanrısı, tanrılar içinde
kaybolup gitmiş olan sen!
Kayıp ruhların tanrısı, tanrılar içinde kaybolup gitmiş olan sen, duy sesimi:
Bizleri,
deli ve gezgin ruhları gözeten aziz kader, duy sesimi:
kusursuz bir
soyun ortasında duruyorum, en kusurlu olan ben, ki eksiğim çoktur. Bir
insanlık karmaşası, yolunu şaşırmış nesneler bulutu olan ben, sonlanmış
dünyalar arasında gezer dururum – kusursuz insanlar arasında...
http://www.yasamaugrasi.com/edebiyat/kitap-alintilari/halil-cibran-deli-kitabindan.html
...
-----------
(... () ler eklemelerimdir)
(Saygı ve Sevgiyle)
15 Mart 2013 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder